Süleyman Kalaycı


Abdülhamid yalnızlığı ve Erdoğan-Bahçeli ittifakı(2)

Abdülhamid yalnızlığı ve Erdoğan-Bahçeli ittifakı(2)


   Osmanlının yıkılış döneminde şüphesiz ki en önemli faktör, küresel güçlerin, Osmanlı iç siyasetinde etkin bir lobi oluşturmalarıydı. Osmanlı mebusan meclisinin % 60 kadarının Türk olmadığını söylersek durumun ne kadar vahim hale geldiğini de anlamış oluruz. Ermeni, Yahudi ve Rum mebuslara batı hayranı milliyetçiler, reformist İslamcılar da eklenince, Osmanlı yönetimi elbette ayakta kalamayacaktı. Böylece, 700 yıl dünyayı etkin bir şekilde yöneten, yönlendiren koskoca bir medeniyet yıkıldı gitti.

   Osmanlı sonrası kurulan Türkiye cumhuriyeti ise ne gariptir ki, Abdülhamid Han? hal eden kadrolar tarafından kuruldu ve şekillendi. Galip devletlerin plan ve projeleri bu kadrolar eliyle tıkır tıkır işledi. Neredeyse dünyanın 2/3 kapsayan Osmanlı topraklarından 63?e yakın devlet kuruldu, hemen hemen hepsi de batının siyasal ve hukuksal normlarıyla şekillendi. Osmanlının birlik harcı olan İslam ve hilafet ortadan kaldırılarak bu devletler ve toplumlar arasında bir ve beraber olma ihtimalide ortadan kalkmış oldu. Zaten Osmanlı Rus savaşları, Balkan Harbi, Çanakkale Harbi, Birinci Dünya Savaşı, savaş sonrası yapılan istiklal mücadeleleri, bu coğrafyada ki insanları yorgun ve bıkkın bir hale getirmişti. Artık coğrafya, galip devletlerin her istediklerini yapabilme kıvamına getirilmişti. Ve dünya yeniden şekillendi.

    Batı emperyalizminin, daha fazla sömürmek ve daha fazla rant elde edebilmek adına, bütün bir dünyayı kan ve gözyaşına boğmak idealleri yaklaşık yüz yıldır sürüp gidiyor. Onlar, çaldıkları, gasp ettikleri zenginliklerle büyüyüp gelişirken, diğer toplumlar açlığa ve ilkelliğe doğru itiliyor. Adeta modern bir ?kitlesel kölelik? yaşanıyor dünyada. Bu emperyalist, sömürgeci devletler  ?değneksiz köyde? kuyruğunu dikmiş, salyalı köpekler gibi etrafı dalayarak geziyorlar.

    Osmanlı medeniyeti, Anadolu topraklarından doğarak büyüdü gelişti ve dünyaya ışık oldu. Aynı topraklarda da batırıldı bu medeniyet. Öyleyse, battığı yerden yeniden doğmalıdır. Bu ideal düşüncenin vücut bulacağı coğrafya yine Anadolu toprakları olmalıdır. Çünkü gerekli tarihi tecrübe ve kültürel birikim bu topraklarda vardır.

    Türkiye önderliği bu diriliş mefkûresinin farkındadır. Batının kölelik zincirlerini kırarak hür ve bağımsız olmanın erdemlerine sarılmış ve gerekenleri yapmaya başlamıştır. Bu yüzden emperyalist güçlerin öfkesini üzerine çekmektedir. Batılı oyun ve tezgâhları büyük bedeller ödeyerek öğrenmiş olan Türkiye önderliği, ayrışmanın yeni bir yenilgiye sebep olacağının farkındadır. Bu yüzden Sn. Devlet Bahçeli ve Sn. Recep Tayyip Erdoğan ittifakı elbette önemli bir gelişmedir.  Her iki liderde, Osmanlının yıkılış sürecini ve orada dönen tezgâhları bilecek basirete sahiptir. İç muhalefetin ve yerli işbirlikçilerin, emperyalistler adına hareket etmelerine müsaade etmeyeceklerdir. Çünkü yeniden dirilişin yegâne şartı, yerli, milli ve İslami olmanın gerekliliğidir. Bunun dışında kalan tavır ve duruşlara pirim vermeden, yerli işbirlikçilerini devlet kadrolarında etkin kılmadan yoluna devam etmelidir. Özellikle ABD?nin batı destekli yenidünya düzeni projesini iyi tahlil ederek, uluslararası düzlemde dengeleri iyi kontrol ederek tedbirler almalıdır. Gerek iç siyasette gerekse dış siyasette, kendi kırmızıçizgilerimize ve hassasiyetlerimize öncelik vererek hareket etmek, kazanmaya gitmenin vesileleri olacaktır. İçerideki birliğin gücünü dışarıya yansıması ortadadır. Gerek ABD?nin Kudüs hezimeti, gerekse Rusya  - İran ? Batı ülkeleriyle olan denge siyaseti bize Afrin yolunu açmıştır. Afrin operasyonu ciddi bir sonuçtur iç ve dış siyasette.  Unutulmasın ki, eylemler, sözlerden daha etkilidir. Türkiye?nin bu gidişi, ?dünya 5 ten büyüktür?  söyleminin pratiğine bir örnektir. Bu eylemler, bütün mazlum milletlere bir umut ışığı taşımaktadır. Yeni bir medeniyet kurmanın yolu mazlum milletler camiasında umut olmaktır. Bu umudun yeşerdiğini görüyoruz bu coğrafyada.

    Günümüz olayları da gösteriyor ki, dünya aynen 1. Dünya Savaşı öncesi gibi yeniden şekillenmeye aday. Bu yüzden Türkiye kendi konumunu buna göre hazırlamalıdır. Öyle umuyorum ki, Erdoğan ve Bahçeli birlikteliği Türkiye?yi, güçlendirerek, tüm İslam coğrafyasına ve oradan dünya liderliğine taşıyacak bir potansiyel oluşturacaktır. Yenidünya düzeni ne uymak değil mesele, mesele Yenidünya düzeni kurmaktır bizim için vesselam.