Mustafa Güçlü

Tarih: 27.11.2018 12:44

Ziya Selçuk Bakanımızın köy enstitüsü açıklamasına dair?

Facebook Twitter Linked-in

Yeni Türk Devleti henüz kurulmuştur. Var olma mücadelesi veren Türk Milletinin iradesi, Ankara?da, Türkiye Büyük Millet Meclisi?nde tecelli etmektedir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 1921 yılında Sakarya Meydan Muharebesi?nin telaşının olduğu günlerde, vatan topraklarının muhtelif şehirlerinden gelen 250?ye yakın öğretmenin iştirakiyle Ankara?da Maarif Kongresi yapmaktadır. Yıl 1923 genç Türkiye Devleti kalkınma hamlesi gerçekleştirmek için İzmir İktisat Kongresini yapmaktadır. Kongrenin en önemli konu başlıklarından biri eğitimdir. Yönetici irade, ülkenin kalkınmasının yolunun kaliteli insan gücü ve üretimden geçtiğinin bilincindedir. Gerek Maarif Kongresinde gerek İzmir İktisat Kongresinde özellikle köy öğretmenlerinin yetiştirilmesinin önemi üzerinde ciddi bir şekilde durulur. Zira ülke nüfusunun o tarihte % 75?i köylerde yaşamaktadır. 40 binden fazla köy vardır. Ancak 5 bininde okul ve öğretmen vardır fakat öğretmen olan köylerin halkının da zihin yapısı, sosyal, kültürel ve ekonomik yaşantısının diğer köylerden bir farkı yoktur. Bu kapsamda köylerinde kalkınma hamlesine dahil edilmesi için yeni bir perspektifle ciddi adımların atılması gerekli hale gelmiştir. Bunun yolunun da kaliteli öğretmenlerle köy nüfusunun bilinçlendirilmesinden geçtiği tespiti yapılmıştır. Ancak teoride gündeme alınan bu bakış açısının pratikte hayata geçirilmesi uzun bir zaman alacaktır.

1936?da Köy Enstitüleri?nin ilk adımı sayılan nüfusu az olan köylere öğretmen yetiştirecek  ?Eğitmen Kursu?  İlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç tarafından açılmıştır. Hasan Ali Yücel?in Maarif Bakanı olması ile birlikte 1940?ta da Köy Enstitüleri Kanunu çıkartılarak öğretmen yetiştiren enstitüler açılmaya başlanmıştır. 1936 yılana kadar 6 binler civarında olan öğretmen sayısı 1946 yılının başlarına kadar Köy Enstitüleri?nin gayreti ile 20 binlerin üzerine çıkmıştır. On yıllık süreçte ülkedeki öğretmen sayısı % 200 artarak önemli bir hamle gerçekleştirilmiştir.

Ülke genelinde  yirmi tane açılan Köy Enstitülerinin yetiştirdiği öğretmenlerin en önemli nitelikleri köyden gelmeleri, köyün şartlarına bilerek köyde kalkınmaya yönelik donatılmaları ve öğrenimlerini tamamladıktan sonra köylere dönerek hizmete koyulmalarıdır. Dönemin ileri gelen eğitimcilerinden Dr. Halil Fikret Kanad?ın, Köy Enstitülerine milli ve manevi eğitimi yeteri kadar önem vermediği kanaati ile ?? biz herşeyden önce, derli toplu ve özlü bir Türk camiasını yaratmak zorundayız. Bunu yapmadıktan sonra zahiri varlığın, maddi vefanın ve subjektif kıymetlerin hiçbir faydası yoktur? eleştirisi adete o dönemde açılan enstitülerin içeriğine yönelik yapılan eleştirilerin özeti niteliğindedir.   

Bugün o döneme bakarak o günün şarlarında yapılan bu hamlenin ağır eleştirilere rağmen hakkını teslim ederek ne derece büyük bir öneme sahip gelişme olduğu söylememiz lazımdır. Yapılan iş sadece her köye bir okul ve bir öğretmen kazandırma projesi değildir. Yapılan atılım yeni bir zihniyetle donanmış öncü öğretmen ve onun merkezinde değişime uğramış yeni bir okul yaratma hamlesi ile köyü köylüyü kuşatacak olan Türkiye?nin kalkınma davasıdır.

Sayın Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk Hocamızın Köy Enstitülerini kastederek ?Bence devam etmeliydi, çünkü kendi doğası içinde özgün bir tasarım içeriyordu. Günlük siyasi sıkıntılar vardı, belirli kişiler ya da gruplar, Köy Enstitüleri'ni kendi dünya görüşlerinin bir doktrinasyon aracı olarak kullanmaya başladılar. Köy Enstitüleri, doğru bir projeydi ve kendi içinde evrilebilirdi, bir tekamül olurdu ama bunun kısmen kötüye kullanımı, bu tür bir özgün tasarımın Türkiye'den çıkıyor olmasının da özellikle Marshall Yardımları politikası çerçevesinde düşündüğümüzde çok istenmediğini görüyoruz.? ifadelerini ezber bozacak nitelikte önemli bir açıklama olarak görmekteyiz.

Sayın Ziya Hocamızın yaptığı her konuşmanın, yılların tecrübesine ve bilgi birikimine dayandığına inandığımızı ifade ederek,  Köy Enstitüleri hususunda yaptığı açıklamanın satır aralarından bir, ülkemizin özgün bir eğitim anlayışına ihtiyacı olduğunu; iki, siyasi kısır günübirlik çekişmelerin eğitim politikalarından uzak tutulması gerektiğini; üç, eğitim kurumlarının çeşitli grupların ve ideolojilerin nüfuz alanı kapsamından uzak tutulmasını; dört, eğitim kurumlarının statik yapılar değil zamanla gelişim ve değişim geçiren dinamik yapılar olarak kabul edilmesini; beş, ülkemizin eğitim meselesine dair dış müdahalelerin olabileceğinin daime hesaba katılması gerektiğinin ifade edildiği çıkartabiliriz.

Aslında Sayın Ziya Hocamızın Köy Enstitüleri hususu kapsamında yaptığı bu tespitleri merkeze alarak atacağı her adımın arkasında olduğumuzu ve kararlı bir irade ile hayata geçireceği yeni eğitim zihniyeti ile kendisinin Hasan Ali Yücel gibi tarihe mal olacak bir Milli Eğitim Bakanı olacağını ifade etmek istiyoruz.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —