Bugün dünyanın aşmak veya gidermek zorunda olduğu en büyük sosyal, siyasal meselelerin başında, ABD veya onu kullanan güçlerin, savaş ve terör gibi yıkım ve kıyıma dayalı en vahşi aygıtları da kullanarak tehdit ve şantajla insanların iradesini rehin alıp vesayet düzeni kurma girişimi gelmektedir.
Daha çok ikinci dünya savaşı sonrasında yoğunlaşan yüz yıllık ülkeleri işgal ve sömürü hareketi en çirkin, kaba yöntemlerle alenileşmiştir. Vietnam?dan başlayan kıyım, İngiltere sömürgesindeki ülkelerin el değiştirmesiyle sürdü. Asıl niyeti gizlemekten başka bir amacı olmayan ?insan hakları ve özgürlükler? söylemi ile iç savaşlar çıkartıldı, darbeler yapıldı. Hiçbir insanî ahlakî, hukukî ilkeye dayanmayan saldırılar, başta Latin Amerika ülkelerinde olmak üzere darbeler tezgâhladı. Sözde demokrat ABD, şeytanı yaya bırakacak istihbarat hamleleri ve kışkırtmaları yanında işbirlikçilerinin yardımıyla güdümüne aldığı ülkelerde en acımasız diktatörlükler kurdu. Ülkemizde binlerce gencimizin hayatına, insanımızın yoksulluk ve sefaletine mal olan bir dizi darbenin arkasındaki ana sebep de buydu. En son Afganistan?da, Irak?ta, Suriye?de, Mısır?da, Libya?da, Somali?de, Sudan?da, Katar?da yapılan, yapılmak istenen de budur. Bütün bu vesayete dayalı işgal veya işgale dayalı vesayet düzeni kurulurken, kısmen de olsa siyasi gerekçeler üretiliyordu. Haksızdılar, ama biçimlendirilen algıların onları haklı çıkaracakları enformasyon üretiliyordu. Oysa şimdi siyasetin sonuna gelindi; Venezuela?da yapılmak istenen darbeyle birlikte artık siyasi bir dil veya tutuma ihtiyaç duymayan bir tarz deneniyor.
ABD, Ulusal Meclis Başkanı Juan Guaido?yu Venezuela?nın devlet başkanı olarak tanıdığını, ardından bu ülkenin ABD?deki mal varlıklarının bu kişinin kullanımına verildiğini ilan etti. İngiltere durur mu? O da İngiltere?de Venezuela?nın altınlarına el koyduğunu açıkladı. İnsanın aklı almıyor. Devletlerarası ilişkiler rayından o kadar çıktı, sorumsuzluk, hukuksuzluk o kadar cesaret buldu ki, bu yapının ne kadar süreceği veya nereye nasıl toslayacağı merak edilmeyecek gibi değil.
Beğenirsiniz beğenmezsiniz, Venezuela?nın seçilmiş başkanı Nicolas Maduro?dur. Maduro?nun siyasetini, programını eleştirebilir hatta Guaido?nun başkan olmasını savunabilir, seçimde ona destek de verebilirsiniz. Ancak kendi keyfinizce bir ülkenin başkanını, başbakanını, yani yönetimini değiştiremezsiniz. Yoksa demokrasinin geldiği son aşamadaki ölçü, yönetimlerin ABD?nin keyfine uygunluğu mudur? Bu durum hukukî değil demek bile gereksiz. Tuhaf ötesi bir durum. Tam manasıyla saçmalık ve rezalet. Saçmalık ve rezalet, ABD?nin siyasi, ahlakî seviyesini, mesuliyet alanı içinde işlemeyen aklını, karışık, karanlık ruhunu ifade ediyor. Esasen ABD bu asla kabul edilemez dayatmacı zorbalıkla bütün dünyada izlediği siyasetin şuuraltını ele veriyor. Yani halkların ne istediği, ne istemediği önemli değil, ben ne diyorsam öyle olacak diyor. O, herkesin yönetimine müdahale etmeyi kendisine bir hak da değil adeta görev telakki ediyor.
Bu yol çok tehlikelidir. Bütün dünya buna karşı bir tavır koymalı, sesini yükseltmelidir. Şimdilik bu güçlü ses Türkiye?den, Rusya ve Çin?den geldi. Yunanistan dâhil kimi ülkeler de bu yönde tepki verdiler. Özellikle kıta Amerika?sı ülkelerin daha net ve keskin tepki vermeleri gerekir. Çünkü defalarca yaşadıkları tehlike kendi kapılarının önündedir ve yönetim değiştirme bu yol ve bu tarzla yapılırsa, hiçbir ülke hiçbir toplum güven içinde olamaz.
Venezuela rezaletiyle ortaya çıkan gerçek, aslında onlarca yıldır özellikle Ortadoğu?nun yaşadığı gerçektir. Müslümanlar, dinlerini, kültürlerini, maddi manevî varlığımızla bütün zenginliğimizi hedef alan bu sorumsuz, vahşi saldırılara karşı direnmektedir. ABD?nin kızgınlığı, direnişi kıramamaktan kaynaklanmaktadır. Şu anda tam manasıyla şuurunu yitirmiş haldedir. Ne yapacağını şaşırmıştır. Bu şaşkınlıkla kan kokusu almış köpek balığı gibi ülkelerin servetlerine saldırıp durmaktadır. ABD ve İngiltere?nin Venezuela?nın mal varlıklarına el koymaları, bu darbe hareketinin ne için yapıldığını açıklamaya yetmektedir.
Bütün dünya Venezuela?ya halkın iradesine saygı esasına göre destek vermeli, ülkeler bir gün kendilerini de hedef alacak benzer kumpaslar için tedbir almalıdır. Meselâ ne mi yapılmalıdır? Hiç olmazsa mal varlıklarını, Siyonist eşkıyaların denetiminde olan ülkelerde tutmamalıdır. Yoksa bu adap bilmez, usul, umur bilmez haydutların ne yapacağının belli olmadığı bir kez daha anlaşılmıştır. ABD ve onunla birlikte hareket eden güçler bir kez daha itibar kaybetmiştir. Uzun erimde bu hamleler onların zararına sonuçlar verecektir diye düşünüyorum.