Mustafa Güçlü


Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk Hocamız ne yapmak istiyor?

Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk Hocamız ne yapmak istiyor?


Medeniyetimizin önü kesilerek sarsıldığı için önemli ile önemsiz, hakiki ile sahte, güzel ile pespaye birbirine karıştı ve tefrik etme kabiliyeti kayboldu; değerlerimize uygun düşmeyen işlere girişilip ileri zannedilen ülkelerin seviyesine ulaşabileceği vehmine kapılarak, yeni terkipler yapılmaya çalışıldı; böylece yitirilen tefrik ve yerinde kullanamayan terkip kabiliyeti neticesinde girişilen yeniliklerin sağlıklı sonuç vermeyeceği anlaşılınca, başlanılan işler yarım bırakılıp yeni çözümler bulunmaya çalışıldı. Neticede zaman ve kaynak israfına yol açılarak, insan gücümüzün zihni ve eylem yorgunluğuna düşmesine, toplumun geleceğe olan umudunun körelmesine ve çalışma azminin kırılmasına sebep olundu. Tüm bu süreçler yaşanırken bölgemizin ve dünyanın içinde bulunduğu durum Türkiye?nin önüne yeni imkanlar açtı. Bugün artık yetişmek isteyen bir gençlik, etrafında olup bitenleri daha iyi idrak edebilen sağduyulu bir halk var. Yapılması gereken olumsuzluklardan süratle çıkmamızı sağlayacak tedbirleri, olağan üstü bir siyasi kararlılıkla hayata geçirmektir.

Toplumda meydana gelen olumsuzlukların çözümünde eğitimin işlevi ne olmalıdır diye yapılacak bir değerlendirmede, ilk önce, eğitimin ne anlama geldiği ele alınmalıdır. Sosyolojik açıdan eğitim toplum hayatının gerçeğini yansıtan bir süreçtir. Bu nedenle işe ilk önce sosyal değişimi sağlamaktan başlanmalıdır. Sorunlar ilk önce sosyal hayatın etkileşimleri ve milletin mahşeri vicdanında çözüme kavuşturulmalıdır. Bu değişim sağlandıktan sonra sürekliliğini sağlayacak bir terbiyesi sistemi inşa edilerek eğitim yoluyla nesillere aktarılmalıdır. Yani diğer bir ifade ile eğitim direk sosyal değişmeyi meydana getiren bir etken değil, ekonomik, teknolojik, politik ve entelektüel gelişmeler neticesinde değişen sosyal hayata ayak uyduran bir süreçtir. Netice itibariyle nesillerin, sosyal hayatta meydana gelen bu değişime ayak uydurmasını ve katkı vermesini temin eden bir işleyiş olma niteliği eğitimin en önemli işlevi olarak ön plana çıkar. Örneğin tefekkür sahasında, aile yaşamında, iş hayatında, siyasi arenada, hakka, hukuka,  çalışmaya, üretmeye, sevgi ve saygıya yer verilmeyen bir sosyal etkileşimin olduğu toplumda, okullarda nesillere bu değerlerden sadece bahsederek terbiye vermeye çalışan bir eğitim anlayışının başarılı olması mümkün değildir. Ancak sosyal etkileşim içinde bu değerlere önem vererek yaşayan bir toplumun eğitim anlayışı nesiller üzerinde bu kapsamda bir sürekliliği, gelişmeye ve ilerlemeyi temin eden terbiye sistemi kurabilir.

Milli Eğitim Bakanı Sayın Prof. Dr. Ziya Selçuk Hocamızın eğitimin sosyal, psikolojik, kültürel, ekonomik ve entelektüel boyutu olduğunu söylemesi, bir medeniyet tasavvuruna dayandığını ifade ederek bir kültür meselesi olduğunu milletin dikkatine sunması çok isabetli tutumdur. Katılımcıların çoğunu öğretmenlerin ve okul yöneticilerinin oluşturduğu ve benimde iştirak ettiğim bir toplantıda, eğitimin niteliğini ifade ederken işe insanı tariften başlaması, öğretmenliğin bir şefkat ve merhamet iklimi üzerinde yükselmesi gerektiğini söylemesi, okul yöneticiliğinin sıradan bir idare işi değil ekibini motive ederek yönlendiren bir liderlik olduğunu belirtmesi, sosyal hayatta kullanılan dilin medeniyet tasavvurumuzun bir göstergesi olduğunun altını çizerek örnek olarak toplumun ?tüketen? değil ?üreten? yönünün baskın olarak ön planda tutulması gerektiğini ifade etmesi, bu çerçevede meslek liselerinin durumunu değerlendirmesi bugüne kadar alışa geldiğimiz sıradan Milli Eğitim Bakanı profilinin fevkinde bir duruş olmuştur. Beklentimiz ve temennimiz hemen ve kısa vadede sonuç almaya odaklı siyaset anlayışının Sayın Bakanımız Prof. Dr. Ziya Selçuk Hocamıza zaman tanıyarak arkasında durması ve çalışma arkadaşlarım dediği öğretmen camiasının taşın altına eline koyarak maarif davasını omuzlamasıdır. Yoksa medeniyetimizin inanç ve ahlak değerlerine bağlı bir kültürel hayatın filizlenmesine zemin hazırlayacak ve dolayısıyla sosyal etkileşimimizi düzenleyebilme ve daha sonra da bu düzenin nesillere aktarılarak kalıcı hale gelmesini sağlayacak terbiye sisteminin inşa edilerek ona göre işleyecek bir eğitim anlayışının hayata geçirilmesi adına ele geçmiş önemli bir fırsat heba edilmiş olacaktır.