Beşiktaş-Fenerbahçe derbisinin üzerinden bir hafta geçti. Genelde Türk futbol tarihinin, özel olarak da derbilerin unutulmazları arasında yerini aldı müthiş derbi.
3-0 geriye düştüğü maçta 3-3 pozisyonunu yakalayan Fenerbahçe böyle bir geri dönüşü ilk defa mı yaşadı? Tabii ki hayır? Başka takımlarla da yaşanmış olsa da, özellikle Galatasaray karşısında yaşanmış birkaç tarihi geri dönüş olduğunu iyi hatırlıyor olmalı futbolseverler.
Ancak belki de bu geri dönüşlerin en kıymetlisiydi Beşiktaş karşısında yaşanan. Neden? Çünkü tarihinde yaşamadığı ve açıkçası ?kötü? kavramının dahi tanımlamakta yetersiz kalacağı bir kahır sezonu yaşıyor Fenerbahçe. Ne kadar acı ki, hem de takımın efsaneleri arasında yer alan Lefter?in adının verildiği sezonda.
?
Tarihi derbide ilk yarı 3-0 sıfır bittiğinde, taraflı tarafsız herkes derbiler tarihine geçecek müthiş bir farkın gelebileceğini düşünüyordu ki, ikinci yarıya kelimenin tam anlamıyla inanılmaz bir Fenerbahçe çıkmış, sahne tamamen Fenerbahçeli oyuncuların şovuna kalmıştı.
Maçın sonlarına doğru, ?hangisi gerçek Fenerbahçe? sorusunun cevabı üzerine düşünürken, ister istemez, ?hiç değilse ligin ikinci yarısındaki maçlarda bu maçı çeviren futbol oynansaydı, şimdi bu sıkıntılar yaşanır mıydı? sorusu da geliverdi aklımıza.
Bu soruları düşünerek kurgulamaya başladığımız yazıyı bir hafta erteleyerek, bir sonraki ?altı puanlık? Çaykur Rizespor maçının sonrasına bilerek ve isteyerek bıraktık.
Temel iddiamız şuydu; Fenerbahçe eğer Beşiktaş maçındaki ikinci yarı performansını sergileyebilirse, ligde oynanacak olan bütün maçları kazanması mümkün olabilir; yok eğer, mezkûr maçın ilk yarısındaki gibi, bütün mevkilerde tel tel dökülen bir oyuna mahkûm kalacak olursa da, ?1 puan? dahi alamayıp, küme düşebilirdi.
?
Cumartesi akşamı oynanan ve galibiyetle sonuçlanan Çaykur Rizespor maçı bir nebze de olsa düşüncelerimize ve sorularımıza ışık tuttu.
Beşiktaş maçının ikinci yarısında daha çok yürekle oynanan futbol resitalinin yüzde ellisi sergilendiği için, epeyce zorlanarak alındı bu maç. Biraz daha oyun kalitesi yükseltilebilse ve yürekler de sahaya yansıtılabilseydi, tribünlerdeki ve ekran başındaki taraftarlar daha net bir skor eşliğinde izleyebilirdi maçı, yürekleri ağzında olmak yerine.
?
Ersun Yanal?ın elindeki malzeme bu ne yazık ki?
Bazılarının futbolcu olup olmadığı bile tartışılır durumdaki bu kadroyla ondan mucizeler beklemek ne akıl, ne de vicdan işi.
Görünen o ki, Usta Hoca, taktiksel yeteneklerini sahaya yansıtarak tek tek, maç maç oynayacak önünde kalan maçları. Her bir maçın final havasında olacağı çok açık... Her maç, ateşten gömlek... Bazı oyuncuların yetenekleri ve yüreklerini sahaya yansıtmasıyla birlikte, Fenerbahçelilik ruhunu bir parça bile olsa ateşleyebilirse Ersun Hoca, kâbustan uyanabilir ve ligde kalabilirler.
Bunun dışında, nicelik olarak fazla olsa da, nitelik olarak çok kısıtlı olan bu oyuncu kadrosuyla seyir zevki veren bir oyun oynatabilmek, şapkadan tavşan çıkarmaktan daha zor olur Ersun Hoca için.
Bu arada bir cümle de, bütün kötü sonuçlara rağmen inanılmaz şekilde tribünleri dolduran Fenerbahçe taraftarına söyleyelim...
Aşk olsun ve dahi helâl olsun!
Bir kulüp için taraftarın ne demek olduğunu, bıkıp usanmadan, her maçta bir kez daha gösteriyorlar. Kazanılan puanları, bitmeyen aşkları ve bunun müşahhas göstergesi olan destekleriyle onlar alıyor denilse yeridir.
?
Sözün özü?
Fenerbahçe, yeni bir tarihi geri dönüşe imza attığı Beşiktaş maçının ikinci yarısındaki oyunu sahaya yansıtabilirse, kalan on maçı da alabilir. Hem de hiçbir şekilde sürpriz olmadan ve kimseler tarafından kendisine çok görülmeden.
Bunu başaramaz da, kalan maçların bazılarında bile derbinin ilk yarısındaki ezik ve kişiliksiz oyunu oynayacak olursa, oldukça kaliteli oyunlar sergileyen takımların yer aldığı Spor Toto 1. Lig kulvarına, yani epeyce karanlık günlere doğru gidebilir.