Son iki yorumumuzda Amsterdam?da yaşayan ve merak edilen, vakit namazlarını Mevlana ve Fatih camilerinde kılan Efsane?nin özellikle Hollanda?da Ramazan gelenekleri ile ilgili görüşlerine yer vermiştik. Her iki yorum da, haftalık yazmaya çalıştı?ımız yorumlardan daha fazla ilgi ve tepki gördü. Her ne kadar okuyucularımız ilgilerini sözlü yapmaya meyilli olsalar da, bazıları kısa mesajlarla görüşlerini dile getirdiler. Biz, bundan elbette ziyadesiyle memnun olduk.
İsterseniz, ilk önce ilk yorumda yer alan Prof. Dr. Vedat BİLGİN?nin yorumunu hatırlayalım: Bilgin şöyle diyordu: ?Türkler dünyanın neresine giderlerse gitsinler, yaratılışın esprisi doğrultusunda kendilerine yeni bir dünya oluşturma çabası içindeler. Hegel ve sonrasında Marks?ın ortaya attığı kendine yabancılaşma teorisinin tam tersi, insan ruhu sürekli ilahi aşk?ın özlemiyle yaşıyor?.
Vedat Bilgin?in bu yorumuna katıldıklarını söyleyen bir çok okurun yanısıra, Rotterdam civarından sosyal demokrat bir dostu, zaman zaman yaptı?ı gibi buna da itiraz ediyordu. Şöyle diyordu: ?? Nerden nereye. Allah Türkleri özel yaratmış. Sanki başka göçmen toplulukları başka bir evrim geçiriyorlarmış gibi.? ??Yapma gurban olam. Her şeyi din, yani bugünün müslümanlarının perspektifi doğrultusunda düşünmek zorunda değil insan...? Sosyal Demokrat dostumuz bizi ?yabancılaşma? kavramını anlamamakla hatta kafatascılıkla itham ediyordu. Çünkü biz Marksist de?ildik. Dostumuza cevabımı: ?Yabancılaşma kavramı Kur?an i bir kavram, her ne kadar Marks meşhur etsede. Bu konu günümüzde de aktüalitesini koruyor. İnsan önce kendisine özüne yabancılaşma yaşıyor? şeklinde verdim. Yazışma, ?Öz nedir? Statik bir kavram mıdır? Vicdan kavramı mesela bunun neresindedir?? soruları ve Existansializmi geliştiren Fransız filozof Jean-Paul Sartre?ye kadar devam etti.
İkinci yoruma gelelim. O da şöyleydi: ?... Şimdi bize düşen, Hollanda?da, Avrupa?da kendi özümüze yani yaratılış gayemize, kültür ve medeniyet değerlerimize ters düşmeden, bunlara yabancılaşmadan kendimize has bir dünya oluşturmak. Bu dünya, elbette içinde yaşadığımız ülke normlarıyla da ters düşmemelidir. Yeni dünyamızın özünü iyilik oluşturmalıdır. Bizi, yani ruhumuzu rahatlatacak, besleyecek, terbiye edecek, insan ve tüm yaratılanlara karşılıksız bir muhabbet ve bu yönde gayret yatmalıdır.?
İlk yorum Amsterdam Sigarenclub üyelerinden geldi. ??Eyvallah abi, eline saglik. Devrimci duruşum itibariyle biraz irdelemem gerekirse, Peygamber Efendimiz 1400 küsür sene evvel bunu söyledi zaten. Bu do?rultuda yeni bir vizyon de?il, tazeleme vizyonu diyebiliriz belkide?. Di?er bir üye ise ?Biz Allah?ın kurduğu düzene uyalım, efendimizin gösterdiği yoldan gidelim yeter. ?.. baba doğru demiş yeni bir dünya filan iddialı olmuş. Sen ne içiyorsun abi yazarken? Bende istiyorum ondan?.
Almanya?dan bir okur ?Bunu başarabildi?imiz gün, Medeniyetimizin inşasının devamı demektir?, derken bir akademisyen de ?Genel anlamda katılıyorum hocam, şimdi somutlaştırmak düşer bize. Örnek vermek istiyorum. Biliyorsunuz Vatikan arşivleri dünyanın en eski arşifi yıl 1134?den itibaren raporları var. Hiç bir Türk bu arşivleri taramamışdır. Orda tarihimiz hakkında özellikle Selçuklu ve Osmanlı hakkında servet yatıyor. Bu gibi araştırmaları yapmak için bir Tarih enstitüsü kurmak ve maddi ve insan kaynağı yaratmak? yorumunu yapmış.
Evet. Bu yorumlardan sonra, ?Avrupa Türklerinin yeni bir dünya oluşturması, ya da yeni bir gelecek vizyonu geliştirmesi?nden kasdett?imize geri dönelim. Bu vizyonun ne olaca?ını bu satırlardan zaman zaman yazdık. Kısa ve öz bir şekilde tekrar etmek gerekirse; yeni oluşturaca?ımız vizyonun sütunları yani kodları şunlar olmalıdır:
- İnsanı merkez alan ve insanlı?ın ortak misrası olan Türk İslam Medeniyeti kodlarının keşfedilmesi, aktüelleştirilmesi,
- Avrupa kültür tarihine hakim olmak, Avrupa?nın oluşumunu bilmek,
- Yarım yüzyılı aşan göçmenlik ve azınlık tecrübemizi canlı tutmak, hafızayı silmemek,
- Küresel gelişmelerin, ilişkilerin, projelerin, düzenlerin takip edilip yorumlanması.
Bunlar, aynı zamanda bizim Avrupa?da oluşan kimli?imizin de parçalarıdır.