Okuyacağınız bu yazıyla Adem-i insanlığın bilgi, bellek ve idrakini kirleterek popülist kültürü besleyen bir tehlikeye, sosyal medya bağımlılığına karşı farkındalık oluşturulmasına katkım olsun istiyorum.
Geçen gün sosyal medya da özellikle kötü çekilmiş kıytırık bir fotoğraf paylaştım. Hatırı sayılır bir beğeni ve yorum aldı. Hollanda, Türkiye ve dünya gündemine dair fikir işçiliği ve düşünce ürünü olan yazılar'da yazıyorum. Malesef yazdığım sosyal içerikli yazıların kıytırık bir toğraf kadar kıymet-i harbiyesinin olmadığını müşâhede ettim.
Şahsen bendeniz'de bir çok kimse gibi, bu sosyal medya denen alemin, ne ayak olduğunu kestiremedim. Aklı erenler varsa, gelip izah etsin ve bizleri bilgilendirsinler.
Zaten ilk sosyal medya hesabımı açtığımda, işin başında, tâ o zaman sosyal medya ortamını umumhane yaz-boz tahtasına benzettiğimi yazmıştım. Hani eskiden millet hacetini giderirken tuvaletlerin kapısı, ya'da duvarlarına aklına eseni yazar, bir'de bunu yazan Tosun diye müstear (takma) isimle imzasını atardı. Yazar Tosun en meşhur olanıydı. Şimdinin bir çok sosyal medya platformları'da aynı yöntemlerle, nickname dedikleri sanal ve sahte isimli imzalar altılarak eskinin umumhane panosuna benzetilmekte.
Bana göre, günümüzün sosyal medya patronları, eskinin umumhane panolarını bire bir kopyalayarak dijital bir mantıkla, duvarına yaz talimatıyla malesef insanları istediği gibi yönlendiriyorlar. Tek bir farkla, popülist kültüre hizmet etsin diye bizim bildiğimiz meşhur yazar Tosun'un yerine, ne-idüğü belirsiz nickname'li (sahte isimli) yazarları meşhur ediyorlar.
Hasıl-ı, şimdilik bireysel bağımlılık tehlikesinin daha çok tartışıldığı sosyal medyanın, toplumsal tehlike boyutuna dair bilimsel verilerden mahrumuz. Konuyla ilgili mutlaka akademik düzeyde araştırmalar yapılıyordur. Fakat elimizde ki verilerle, sosyal medyanın kitle psikolojisine tesirini ölçme imkanından mahrum olduğumuz da bir vakıa (olgu).
Umulur ki kitlelere rol model olan aydınlar, sanatçı ve siyasetçiler, entel ve danteller popülizme hizmet eden sosyal medyanın tehlike boyutuna dikkat çeken farkındalık yaratırlar. Yine umulur ki, devletler, sosyal medyanın toplumsal tehlike boyutunu okullarda ders olarak okutur ve insanları bu pasif bağımlılıktan kurtulmaya teşvik ederler. Yoksa kimliksiz ve kişiliksiz, duygu ve düşünceleri kirletilmiş güdük toplumlar elde ederler ki, sanırım işte o vakit, insanlığın kıyameti olur.