Şefaat ile ilgili yazdığım yazıdan sonra çok sayıda geri dönüş yapıldı. Yazıyı beğenenlerin yanında, Allah katında torpilin olamayacağını ileri sürüp itiraz edenler de oldu. İlk bakışta haklı gibi görünen bu itiraz, biraz yakından baktıkça doğru bir temele oturmadığını hemen fark ederiz. Zira eğer birilerini diğerlerine tercih etmek torpil ise, zaten Allah müminleri kâfir, müşrik ve münafıklara tercih ederek onları mükâfatlandıracağını bildirmesi bu anlamda bir torpil midir? Torpilde birinin hakkını, başkası lehine gasp etmek ve birini hak etmediği halde başkasına karşı kayırmak vardır. Şefaatte ise, bu anlamda bir kayırmadan ve haksızlıktan söz edilemez, zira burada Allah-u Teâla?nın dilediği kulunu rahmetinin gereği af etmek veya mükâfatlandırması söz konudur. Bu tıpkı bir öğretmenin, sınıfta öğrencilerinin arasında dilediğini tahtaya kaldırması gibidir; öğretmenin bir öğrencisini tercihi nasıl diğerlerine haksızlık olmuyorsa, Allah?ın dilediğini bağışlaması veya bağışlatması da torpil sayılmaz.
Çünkü eşit insanlar arasında birilerinin tercih edilip öne çıkarılması veya mükâfatlandırılması torpil sayılmaz. Allah, insanlardan bir kısmını diğerlerine üstün kılmıştır, bu Allah?ın dilemesiyledir. ?İşte peygamberler! Biz, onların bir kısmını bir kısmına üstün kıldık. İçlerinden, Allah'ın konuştukları vardır. Bir kısmının da derecelerini yükseltmiştir.? (Bakara, 2/253). Allah-u Teâla, peygamberlerden bazılarını diğerlerinden üstün kılmak suretiyle derecelerini farklı kılmıştır. Kendisinin konuştuğu Peygamberler ise özel bir imtiyaza sahiptir. Yalnızca Hz. Muhammed?in (s.a.v.) bütün âlemlere rahmet olarak gönderilmesi (Enbiya, 21/107), başlı başına bir imtiyaz değil midir?
Allah, peygamberler dışında sair kullarından da bazılarını diğerlerine üstün kıldığını bildiriyor: ?Mü'minlerden özür sahibi olmaksızın (cihattan geri kalıp) oturanlarla, Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler eşit olamazlar. Allah, mallarıyla, canlarıyla cihad edenleri, derece itibariyle, cihattan geri kalanlardan üstün kılmıştır. Gerçi Allah (mü'minlerin) hepsine de en güzel olanı (cenneti) va'detmiştir. Ama mücahitleri büyük bir mükâfat ile kendi katından dereceler, bağışlanma ve rahmet ile cihattan geri kalanlara üstün kılmıştır. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.? (Nisa, 4/95, 96). Görüldüğü gibi Allah, bazı insanları diğerlerine üstün kılmıştır.
Kur?an?da Cenabı Allah, çok açık bir şekilde bazı inananların Peygamber?in (s.a.v.) duasını almaya vesile kılmak için harcamalarda bulunduğunu bildirmektedir: ?Bedevîlerden kimileri de vardır ki, Allah'a ve ahiret gününe inanır. Harcayacaklarını, Allah katında yakınlığa ve Peygamberin dualarını almağa vesile sayarlar. Bilesiniz ki bu, (Allah katında) onlar için yakınlıktır. Allah, onları rahmetine sokacaktır. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.? (Tevbe, 7/99).
Peygamberlerin duası, müminler için bir yakınlığa ve bu yakınlığın da rahmete vesile olduğuna göre, Resulullah?ın (s.a.v.) dua buyurduğu kimseler, Allah?a yakın olacaklardır. Resulullah (s.a.v.) da kime, niçin dua edeceğini şöyle bildirmiştir: ?Her Peygamberin kabul olunan bir duası vardır. Ben de duamı ahirette ümmetime şefaat etmek için erteliyorum.? (Buharî, Deavât, 1 H. No: 6304; Müslim, İman, 86 (H. No: 334); Muvatta, Kur?an, 719 (H. No: 720).
Yukarıda aktardığımız ayelerdent anlaşılmıştır ki Allah, bazı kullarını diğerlerine üstün kılmıştır. Üstük kıldığı zatların ve özellikle Peygamberlerin dua ettiği kimselerin Allah?ın rahmetine ve yakınlığa vesile olacağı da açıkça belirtilmiştir. Zaten Allah, rahmetini dilediğine has kılmıştır. (Bakara, 2/105; Ali İmran, 3/74). Allah?ın dilediği kimseler, Peygamber veya başka salih kimseler de olabilir. Resulullah (s.a.v.) da, duasını ümmetine şefaat etmek üzere ertelediğini açıkça ifade buyurduğuna göre, şefaat müminler için tanınan bir ayrıcalıktır. Çünkü Allahu Teâla, fazlını dilediğine verecektir (Ali İmran, 3/73). Ayrıca Kur?an: ?Şüphesiz Allah, kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz. Bunun dışında kalan (günah)ları ise dilediği kimseler için bağışlar? (Nisa, 4/48) buyurmaktadır. Dilediğini bağışlayacak ve dilediğini bağışlatacaktır. Bu asla torpil olarak veya kayırma olarak düşünülmemelidir; zaten Allah müminlere ayrıcalık tanıdığını çok sayıda ayette defalarca dile getirmiştir.
Halbuki birileri, hem Allah?a iman ettiklerini söylüyorlar, hem de Allah?ın neler yapıp yapamayacaklarına da kendileri karar veriyorlar. Akıllarınca Allah?ın iradesine sınır biçtiklerinin bile farkında değiller. Allah bazı kullarını af etmeyi dilemişse, bunu bizzat kendisi bağışlayacağı gibi razı olduğu kullar vasıtasıyla da af edebilir. Çünkü Allah, insanların aklına ve zihinlerine uygun olan şeyleri değil, dilediğini yapandır.