Baştan söylemek isterim ki, iktisadi konularda ahkam kesecek kadar yeterli bilgi ve donanıma sahip değilim. Fakat ona rağmen, şimdilik iktisadi buhran veya bunalım gibi görüntü veren ekonomik ahvalin, kriz seviyesine gelmesini önleyecek iktisadi rehabilitasyonun aciliyetine dikkat çekmek isterim.
Hani şu dışa bağımlı olduğumuz halde, övündüğümüz oto montaj sanayimiz varya Toyota, Renault, Fiat vs gibi üretimi yüzde 30-40 civarında düşürdüler. Bunlardan başka birkaç Kundura firması, hatırı sayılır miktarda Un fabrikası, Tekstil, Çimento, Fayans ve Seramik fabrikaları kapılarına kilit vurdu. Kimin umurunda oldu, kriz mi var ?
Diyorlar ki, Merkez Bankası'nın altın rezervi azaldı. Özel sektörün dış borcu çoğaldı. Dolar ve Euro Saddamın 'Scud füzesi' gibi fırladı. Döviz darboğazı diye bir kriz mi yaşandı?
Açlık sınırı soğan ve patatese bağlandı. İşsizlik üçe beşe katlandı. Ucuz iş gücü diyerek Suriyeliler işe alındı. Sendikaların işsizlik diye bir derdi tasası mı var?
Brezilya, Sırbistan ve Polanya'dan et, Almanya, Fransa ve Macaristan'dan canlı hayvan alındı. Kasaplarda et sıkıntısı yaşandı mı?
Yine deniyor ki, yabancı yatırımcılar Türkiye'yi terk ediyor. Bankaların kredi notu düşüyor, döviz rezervleri eksiliyor. Peki, faiz oranlarını düşüremediği için Merkez Bankası Başkanını görevden almaktan başka, bankacılık ve finans sektöründen kriz-miriz uyarısı geldi mi?
Sanayiciler, işçilerin maaşlarını ödeyemiyorsa, ekonomik endeks dibe vuruyorsa, parası olan döviz biriktiriyor ve 'kriz bizi teğet geçiyorsa', döviz sıkıntısı yaşandı mı?
Benzine, motorine, mazota, mutfakta kullandığımız tüpe, elektriğe, doğal gaza, tarladaki domatese, marketteki patetese, çaya, şekere, limona, eczanedeki ilaca ayda bir zam geliyorsa, seçim zamanı parti mitinglerine katılım da azalma oldu mu?
Avrupanın en büyük tarım ülkesi olarak, yurtdışından Buğday, Arpa ve Çavdar almak için ihale açılıyor, saman bile dışardan tedarik ediliyorsa. Tarım ve hayvancılığı teşvik etmek için verilen teşvik pirimlerini çarçur edenlerden hesap soruldu mu?
Suriyeli mültecilere 30-40 milyar dolar harcanıyor. Gazeteler kağıt pahalı diye baskı yapamıyor. TRT ve benzeri kurumların araç filosuna yeni araçlar alınıyor ve dahi kamu harcamaları cari açığı tetikliyorsa, ekonomiyi yöneten, Hazine ve Maliye Bakanılığından tasarruf tedbirlerine yönelik uyarılar geldi mi?
Büyüme oranı düşüyor. Ekonomi balon gibi şişiyor. Gelir dağılımı dengesizliği devam ediyor, ahali fakirleşiyor.. Ama yine de biz, kendi aramızda abartmayalım, korkulacak bir şey yok, 'kriz rasyonel değil, psikolojik' diye birbirimizi teselli ediyorsak, arıza kimde diye sormak bir anlam ifade ediyor mu? Arıza: iki'de bir, 'bakın burası çok önemli' diye ahâliyi hipnoz ederek mavra kesen ekonomi yönetiminde değil, arıza bizde! Arıza: İsraf ekonomisinin ceremesini çekmeye râzı olan sadık tebâda.