Hükümet adına Kamu İşveren Heyeti ile kamu çalışanları adına yetkili Konfederasyon temsilcilerinin yürüttüğü memurları yakından ilgilendiren 5.Dönem Toplu Sözleşme sürecinin devam ettiği bu günlerde çıkar ve menfaat bağlamında çok kutuplu merkezlerin oluştuğu uluslararası ilişkiler ağında Türkiye, sağlam bir konum elde etmek için çetin bir mücadele vermektedir. Bu mücadelede Türkiye'nin yurtiçi ve yurtdışındaki ekonomik ilişkileri, meselenin merkezindedir. Küresel vesayet savaşlarının yoğunluk kazandığı bu süreçte, ülkemizin ekonomik işleyişini idare eden hükümet ile konuya taraf sendikalara önemli sorumluluklar düşmektedir.
Memur ve sendika denince ilk akla gelen kavramlar emek ve ücrettir; diğer bir ifade ile alınteri ve adil bölüşümdür. Ancak bugün dünyadaki sermayeyi ve para akışını elinde tutan küresel güçler, finansal krizin çıkmaz sokaklarında yol ararken, bu süreçte en ağır faturayı adil paylaşım özlemiyle bekleyen alınteri sahipleri ödemektedir. Kapitalizmin taşıyıcısı olan ülkeler ile gelişmekte olan ülkelerde, yaşanan ekonomik krizlerin mahiyeti farklılık arz etsede, krizin merkezinde her zaman 'emek' kavramı vardır.
Emek kavramı, liberalizmin tarafından hiçbir zaman 'paylaşımın bileşeni' olarak muhatap alınmayıp hep 'maliyet' kısmında ele alındığı için 'adil bölüşüm' sorunu hiç gündemden düşmemiştir. Sermayenin hep kendi çıkarlarını düşünmesinden dolayı, emeğin daha ucuz bir fiyat ile temin edebileceği bölgelere akması da aslında adil bölüşümün önündeki en büyük engel olagelmiştir. Neticede özetle dünyada finansal bir kriz vardır. Bu krizin aşılması için ezberlerin bozulması gerekmektedir. Artık ülkemizde neoliberalizmin bir ezberi olan 'emek' kavramının 'maliyet gideri' kısmında gösterilmesi pratiğinden vazgeçilerek 'paylaşım bileşenleri' kısmına alınması, dolayısıyla nesne konumundan özne konumuna taşınarak adil bölüşümün önünün açılması ve bu gelişmeden doğacak olan moral motivasyonla üretimin arttırılması, böylece ülkemizi sarsan ekonomik krizin aşılması sağlanmalıdır. Zira İbni Haldun'un dediği gibi, toplumların refahı üretime, üretimin devamlılığı da sağlıklı iş bölümü yapmaya bağlı ise burada sağlıklı iş bölümü yapmayı daim kılacak unsur dengeli bir adil bölüşüm sistemi olmalıdır.
Küresel emperyalizmin vesayet savaşları aracılığı ile etrafımızı kuşatmaya çalıştığı, uluslararası şirketlerin petrol çıkarma niyeti ile Akdeniz?e toplandığı ve onlarca savaş gemisinin bu bölgede boy gösterdiği bir ortamda gerçekleştirilen Toplu Sözleşme süreçlerinin, milli birlik ve beraberliğimizi tahkim ederek içerde tek vücut olmamızı sağlayacak adil bir milli gelir dağılımının tesis edilmesi yolunda önemli bir fırsat olduğu kanaatindeyim. Zira kendi içinde adil ve dengeli bir milli gelir dağılımını yapamayan bir siyaset kurumunun, iç ve dış mihrakların işini istemeyerekte olsa kolaylaştıracağı aşikardır. Tüm bu olumsuzluklara fırsat vermemek için, siyasi iktidarın elden geldiğince adil bir milli gelir dağılımını tesis için gerekli adımları atması, sendikalarında makul ölçülerde buna karşılık vermesi ve konuya taraf tüm kesimlerin bu süreçte çok hassas davranması asli görevleridir.