Dünya üzerinde çok kutuplu merkezlerin oluştuğu, ülkelerin menfaatleri gereği bu kutuplar arasında hızlı ve ani geçişler sergilediği, dünya ölçeğinde tüm bu gelişmeler yaşanırken Türkiye'nin güney sınırında meydana getirilen hadiselerle beka sorunu ile karşı karşıya bırakılmaya çalışıldığı bir ortamda,istikbalimiz adına uluslararası ilişkilerde güçlü bir duruş sergileyebilmek için milletimizin kaynaşmasını, birlik ve beraberliğinin pekiştirilmesini sağlayacak politikaların hayata geçirilmesi gerekmektedir. Bu çerçevede tasarlanan eylem planların uygulanmasında birinci olarak devletin görünen yüzü ve işleyişinin temel aktörü memurlara layıkı ile sahip çıkmak, ikinci olarak ülkemizin sosyo-ekonomik huzurunu temin açısından, üretim, emek ve paylaşım noktasında adilane bir milli gelir dağılımının temin edilerek hayata geçirilmesi elzemdir.
Küresel vesayet ağları ile toplumların egemenlik haklarının nasıl gasp edilmeye çalışıldığını, kamuda yapılanan ve kamu çalışanı eliyle ülkemizi teslim almaya çalışan zihniyete karşı mücadele veren milli irade,'liyakat, ehliyet ve sadakat' niteliklerine sahip memurun varlığının hayati öneme sahip bir ihtiyaç olduğu gerçeğini ve yokluğunda ne gibi felaketlerle karşı karşıya kalınacağını net olarak görmüştür. Siyasi iktidar bu hakikati dikkate alarak, tavassutun devreye girdiği 'kollektif kimliklere' göre bürokratik yapılanma yerine, 'liyakat, ehliyet ve sadakat' vasıflarına dikkate alan 'bireysel kimlik' üzerinden görev verme esasına göre hareket etmede daha hassas davranmalıdır.Yani hem hükümete hem de memur sendikalarına, finansal kapitalizmin emek üzerindeki sömürüsünü bertaraf etmek, aynı zamanda memuru tarihi derinliğindeki işlevine ve saygın konumuna tekrar kavuşturmak için önemli sorumluluklar düşmektedir.
Siyasi iktidar, ülkedeki ekonomik ilişkiler ağında yeni parametrelere ihtiyaç olduğunu, bunların en başında gelenlerden birinin de memuru sosyo-ekonomik olarak değerlendirirken 'finansal maliyetin' dar kalıplarına sıkışmadan, meselenin 'sosyal maliyet' boyutunu da hesaba katarak, daha hassas hareket etmek gerektiğini kabullenerek, bu kapsamda Toplu Sözleşmeler de dahil olmak üzere gelecekteki süreçte ortaya koyacağı icraatlerde bu durumu hissettirmelidir. Aynı şekilde memur sendikalarıda başta ücret sendikacılığı anlayışı olmak üzere üyelerinin ekonomik ve özlük hakları ile toplumun sosyal, kültürel ve ekonomik menfaatlerini bir potada eriten, güçlü bir bakış açısı ile hareket etme gayreti içine girmelidir. İşte o zaman küresel finansal kapitalizmin, vesayet ağları ile üzerimize örmeye çalıştığı oyunları bozarak, toplumun tüm kesimlerinin mutlu ve huzurlu olduğu güçlü bir ülke olarak tarihteki kutlu yürüyüşümüze devam edebiliriz.