Erol Yılmaz


Fenerbahçe, Kahır Sezonu ve Ötesi

Fenerbahçe, Kahır Sezonu ve Ötesi


Süper Lig?de 2019-2020 Cemil Usta Sezonu sürprizlerle başladı. Hem de ne sürprizler?

Cuma akşamı sezonun açılış maçında son şampiyon Galatasaray, dokuz yıllık aranın ardından Süper Lig?e yükselen Yukatel Denizlispor?a 2-0 ile boyun eğerken; teknik direktör değişikliği yaparak, sezona Abdullah Avcı ile hazırlanan Beşiktaş, dün akşam Sivas?ta oynanan maçta 3-0 gibi ağır bir darbe aldı.

Galatasaray lehine verilen penaltı, geçen sezonun sonlarında şampiyonluk yarışı kızışmışken bazı maçlarda sarı-kırmızılılar lehine verilen penaltı vb. yanlış (hadi ?tartışmalı? diyelim) kararları akıllara getirirken; takımdan ayrılmasına kesin gözüyle bakılırken bir anda dış kapının eşiğinden dönen Selçuk İnan?ın ilk onbirde yer alıp, bir de ilk penaltıcı olarak atışı kullanması, ?böyle şeyler herhalde sadece Türkiye?de olur? dedirtti.

Demir Grup Sivasspor-Beşiktaş maçında ise, Karakartal ağır bir mağlubiyet almasının yanı sıra, futbol olarak da rakibinin çok çok gerisinde kaldı.

?..

Ne ki, işbu yazının ana konusu iki güzide kulübümüzün maçları olmadığı için, bu kısa girizgâhın ardından gelelim asıl mevzuya? Yani Fenerbahçe adlı, taraftarlarını geçen yıldan beri hayal kırıklıklarından hüzün duraklarına savuran sarı-lacivert ?tutku?ya?   

Lafı dolandırmadan, eğip bükmeden söyleyelim. Geçen sezonun Fenerbahçe bağlamındaki adı ?Lefter Küçükandonyadis Sezonu? değil, ?Kahır Sezonu? idi.

Fenerbahçe taraftarının o sezonu kolay kolay unutabileceğini düşünmüyorum. Düşünmek ne kelime, unutabileceklerine kesinlikle inanmıyorum.

Nasıl unutulabilsin ki? Koskoca Fenerbahçe, Süper Lig?in ilk yarısını inanılmaz bir şekilde düşme hattının içerisinde bitirdi. ?Futbol bu; olur böyle şeyler, ikinci yarı toparlar şampiyonluk yarışında yerini alır? türünden Pollyanna?ca yorumlar yapılsa da, sonuç hiç de öyle olmayıp, taraftarın kan kustuğu, kâbuslar gördüğü haftaların ardından, son dört haftada alınan on iki puan ile lig -ilginç biçimde- altıncı sırada bitirildi.

Bu iki net durum ezeli rakiplerin taraftarına sorulsa dahi, sanmam ki, bir tek kişi bile Fenerbahçe?nin ligde ilk yarıyı 17. sırada bitireceğini ve devamında ligden düşmekten son maçlarda kurtulacağını söyleyebilsin. Gönüllerinden geçebilse de, futbol mantığı içerisinde ihtimâl vermezlerdi herhalde.

?..

Fenerbahçe geride kalan ?Kahır Sezonu?nda ne ligde, ne de Ziraat Türkiye Kupası?nda adına yakışır bir mücadele verebildi. Her yeni maç kâbusa döndü taraftar için. Her hafta geriye düşüldü. Rakip kim olursa olsun, 1 puan alabilmenin hesapları yapıldı. Alınacak 1 puanlarla ligde kalabilmenin çok acı beklentisine girildi.

Açık konuşmak gerekirse, bu sarsıntıyı (travma) ne bu sezon ezeli rakip Galatasaray?ı içeride-dışarıda iki maçta da yenip şampiyon olmak tedavi edebilir, ne de hem şampiyon olup hem de Ziraat Türkiye Kupası?nı almak. Ve dahi Süper Kupa?yı? Hatta sezon boyu bütün maçlarda Galatasaray?ı ?beşlemek? bile tedavi edemez artık yaşanılan bu ağır darbeyi, bu can yakan gönül yaralanmasını.

Belki belki iki olay veya sonuç unutturabilir bu kahır sezonunu Fenerbahçe?nin vefakâr taraftarına?

İlki? Ligde altı sene üst üste şampiyon olup beşinci yıldızı takan ilk kulüp olmak; İkincisi ise, şampiyonlar ligi kupasını alan ilk Türk takımı olmak.

?Kahır Sezonu?nun ardından bu sezon öncesi yapılan hazırlık maçlarına ve transferlere bakılınca, bu iki olayın gerçekleşme ihtimâlini yüzde sıfır (% 0) olarak gördüğümü açıkça ifade edeyim.

Zira Fenerbahçe?nin asıl / temel problemi, üniversitelerde doktora tezlerine konu olacak kadar büyük bir yönetim başarısızlığıdır. Ve dahi bu problem çözülmeden, değil yukarıda saydığım başarıların yakalanması, korkusuz bir lig yaşamak bile kolay değildir.

Geçen sezon iş başına gelen Ali Koç yönetimi, işbaşına tanıyarak bilerek getirdiğini söylediği sportif direktör Damien Comolli?nin arkasında sımsıkı durdukça rahata erilemeyecek, takım güvenli limanlara çıkamayacaktır. O Comolli ki, göreve getirilen teknik direktör Phillip Cocu ve yapılan oyuncu transferlerinde ?1 numaralı? sorumludur. Bugün işbaşındadır. Herkes gitmiş, gidenlerin gelmesinden sorumlu olduğu halde, o kalmıştır.

Şu güne kadar takımın eksiklerini tamamlama konusunda, Ali Koç başkanlığındaki yönetim, Comolli ile el ele, omuz omuza açık bir başarısızlığa imza atmıştır. Finansal Fair Play kısıtlamasını öne sürmek, çöpü halının altına süpürmekten öte bir anlam taşımaz. 

Dışarıda otuzuna merdiven dayamış veya geçmiş oyuncular için koşturulurken ve adeta biraz daha indirim için yalvarma seansları düzenlenirken, içerideki değerler görülememiş veya görülmek istenmemiştir, istenmemektedir.

İşte daha birkaç gün önce Roma?nın beş yıllık imza attırdığı -en acil ihtiyacını karşılayabilecek olan- Mert Çetin (Gençlerbirliği), işte Beşiktaş kalesine füze gönderen Emre Kılınç (Demir Grup Sivasspor)? Ve işte Edin Vişça, Mahmut Tekdemir, İrfan Can Kahveci (Medipol Başakşehir)? Hatta yeni sezonun ilk golünü Galatasaray ağlarına şık bir vuruşla bırakan Recep Niyaz? Altyapıda yetişen, çeşitli kulüplerde olgunlaşan, kulübün öz çocuğu Recep Niyaz?

Gönderilmemesi gerekirken gönderilen -sezonun ayakta kalan iki oyuncusundan biri- Valbuena (diğeri Hasan Ali) ve gönderilmesi şart olduğu halde gönderilemeyen -futbolcu olduğu dahi tartışmalı- Frey?

Kısacası hata üstüne hata, yanlış üstüne yanlış? 

Bütün bunları göremeyen Ali Koç yönetimi ateşle oynadığını tez elden fark etmeli ve sorumluluğunun gereğini derhal yerine getirmelidir.

Fenerbahçe?nin şu an en büyük gücü, vefakâr taraftarı ve geçen yıldan beri her şeye rağmen bitmeyen desteğidir.

Taraftarın sabrı zorlanmamalı, ateşle oynanmamalıdır. İlk altı haftada oynanacak önemli maçlardan büyük kayıplarla ayrılmak, o desteği kaybettirebilir. Bu ise, Fenerbahçe için yeni bir kahır sezonundan öte, çok ama çok kötü günlerin başlangıcı olabilir.

?..

Tabloya bakıldığında?

Yeni bir sezona girildiği halde, mevcut durumuyla Fenerbahçe?de başarı bağlamında herhangi bir umut ışığı görünmemektedir.

Dost acı söyler!