Türkiye?nin Barış Pınarı Haretakâtı, çok önemli bir askerî operasyon olmanın yanında ciddi bir siyasî hamleyi de içeriyordu.
Türkiye,bölgede sözüm ona PKK/PYD unsurlarıyla çatışıyor gibi görünse de, gerçekte dünyanın süper gücü Amerika ve bölgede çıbanbaşı olan İsrail ile mücadele etmektedir. Zaten harekât başladıktan sonra Amerika Senatosu ve Meclisinde yapılan konuşmalara baktığımızda, sınırımızda sürekli çevresindeki ülkelerle savaş içinde olacak ve böylece bölgedeki gücü burada sarf etmeye yarayacak ve İsrail?i risklerden koruyacak bir ikinci İsrail planının nasıl suya düştüğüne dair ortaya konulan yakınmaları görüyoruz.
Tabi ki bu esnada Avrupa ülkelerinin, Amerika?nın birer uydusu gibi hiza aldıklarını ayrıca ifade etmeye gerek bile yoktur. Bu gelişmede yalnızca İngiltere, Macaristan ve Bulgaristan, Amerika ve Avrupa Birliği politikalarının dışında kalmayı başardılar.
İsrail?de yayınlanan The Jarusalem Post gazetesinde yazan Seth J. Franztzman?ın attığı başlık, İsrail ve Amerika adına çok şeyi özetler gibiydi. Franztzman, şu başlığı seçmişti: ?Altı yılın çalışması altı günde çöktü: Kuzey Suriye?nin Yıkımı.? Aslında bu plan son altı yılın çalışması değildi şüphesiz, ama son altı yılda Kuzey Suriye?de uydu bir devletçik oluşturacaklarına ciddi manada inanmış, bütün program ve planlarını buna göre yapmışlardı. Türkiye?nin itiraz edeceğini mutlaka hesap ediyorlardı, ellerinde ciddi bir sopa bulunduğunun da farkındaydılar: Ekonomik yaptırım.
Türkiye?nin bu tehditle diz çökemeyeceği de ortaya çıkınca,geriye iki alternatif kalıyordu: Ya doğrudan savaşı göze alacaklardı ya da masaya oturacaklardı. Türkiye ile savaşmak, her babayiğidin harcı değildir, bunu göze alacak devlet ciddi bir yıkımı da hesaba katmalıdır. Hele hele Türkiye sınırlarındaki bir savaşta kazanma şansları yok denecek kadar azdır. Tek bir yol vardı, o da masaya oturmak. Neticede bu yapıldı.
Trump?ın heyeti Ankara?ya geldiğinde, Putin?in özel Suriye temsilcisinin adeta yan kapıdan içeri girip görüşmek istemesi, Türkiye?nin bu harekât ile ne denli büyük bir siyasi kazanımı elde ettiğini göstermektedir. Çünkü Suriye?de her geçen gün Amerika ve Avrupa ülkelerinden bir kısmı, bel başladıkları aktörlerin sahadan sürüldüğü ve silindiğini görmekteler. Bunun sonucu, garantiye almak istedikleri İsrail?in güvenliği planının akamete uğramasıdır.
Son gelişmeler sahada iki büyük aktörün var olduğunu ortaya çıkarmış oldu: Türkiye ve Rusya. Oysa daha önce Suriye?de dört ülke adeta grantör durumundaydılar: Amerika, Rusya, İran ve Türkiye. Barış Pınarı Harekâtı?nın bu altı günlük sonucunda, Suriye?de Türkiye en güçlü aktör haline gelmiştir. Çünkü Amerika bu harekâtla Suriye ortalarına çekilmek zorunda kalmıştır; İran ve Rusya ise, ülkesinin önemli bir kısmında hakimiyetini kuramayan Esed ile varlıklarını devam ettirmenin peşindedirler.
Amerika?nın, Türkiye ile masada antlaşmaya varması, bölgede Türkiye üzerinden varlığını hissettirme gayretidir. Çünkü Amerika?nın bel bağladığı, silah ve para desteği sağladığı piyonu PYD?nin boşalttığı alanları Türkiye ve Rusya doldurmaktadır. Bu oyunun dışında kalmamak için Amerika, yeniden Türkiye ile pozisyon almak zorunda kalmıştır.
Rusya lideri Putin ile sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan?ın Moskova?da yapacakları görüşme, bu açıdan son derece önemlidir.
Türkiye?ye kurdukları her türlü kumpasın Barış Pınarı Harekâtı ile boşa çıktığını gören ülkeler de, tıpkı Amerika gibi Türkiye ile olan geçmişteki ittifaklarından güç alarak bizimle birlikte sahada var olmak için kapımızı çalacaklardır.
Eminim ki Trump?tan sonra Fransa, Almanya ve İngiltere liderleri ile başkaları da, sayın Cumhurbaşkanı ile görüşmek için randavu defterine isimlerini yazacaklardır.
Atalarımız daha önce demişlerdi: Zor, oyunu bazar, diye.