Yavuz Bülent Bakiler


?Saltanattan Sultandan Kurtuldu Güzel Vatan?

?Saltanattan Sultandan Kurtuldu Güzel Vatan?


Bir önceki yazımda, modern Türkiye?de ne kadar basit sebepler yüzünden cinayetler işlendiğini dikkatinize sunmuştum.

21. yüzyıla girerken Türkiye?mizde bir tutam ot, bir karış toprak, bir salkım üzüm?yüzünden cinayetler işleniyor.

İnsanlarımızın ?yüzüme neden öyle baktın?? veya ?bana neden yol vermiyorsun?? gibi çok basit sebepler yüzünden bıçak çektiklerini, kurşun yağdırdıklarını her gün, kahırla gazetelerden okuyoruz.

Benim ilkokula başladığım yıllarda, bize bir marş öğretmişlerdi:

?Saltanattan Sultandan

Kurtuldu güzel vatan? diye başlayan bir marştı. Eğitim yıllarımızın, hemen her döneminde, öğretmenlerimiz, saltanat devrimize sövüp saymışlardı. Üniversite yıllarımda, ders kitaplarımın dışında yazılanları okumaya başlayınca eski eğitim sistemimizin ne kadar kör, ne kadar inkarcı, ne kadar insafsız, vicdansız olduğunu, hep derin bir üzüntü duyarak görmüştüm. Mesela Yılmaz Ötuna?nın Ötüken Yayınları arasında çıkan 14 ciltlik ?Büyük Türkiye Tarihi?ni okuyunca görmüştüm ki1595 yılında, hakim olduğumuz toprakların yüz ölçümü 23 milyon 337 bin 600 kilometre karedir. Ve öğrendim ki Fransa; 14. yüzyıldan 18. Yüzyıla kadar 18 yıl lider devlet olarak yaşamıştır. Aynı yüzyıllar arasında İngiltere İmparatorluğu, 139 yıl, Devlet-i Aliyye, yani Osmanlı İmparatorluğu ise (aynı yüzyıllar arasında) dünyada tam 322 yıl lider devlet olarak hüküm sürmüştür.

Şimdi burada, şöyle bir soru sormak durumundayız: 400 yıl içinde dünyanın en güçlü, en medeni devleti olan Osmanlı İmparatorluğunda içtimai hayat acaba nasıldı? Millet nasıl yaşıyordu?

Bu sorunun en doğru cevabını bir başka tarihçimiz olan İsmail Hami Danişmend veriyor. İsmail Hami?nin altı ciltlik Osmanlı Tarihi Kronolojisi isimli çok önemli bir eseri var.

Ayrıca İsmail Hami Danişmend?in: GARP MENBA?LARINA GÖRE ESKİ TÜRK SECİYE VE AHLAKI isimli çok önemli bir derlemesi elimizde. Kitabın ismini, günümüz Türkçesine göre şöyle sadeleştirebiliriz: BATI KAYNAKLARINA GÖRE ESKİ TÜRK HUYU VE AHLAKI.

İsmail Hami Danişmend, bu çok mühim eserini hazırlamak için Batılı yazarların, siyasileri ve seyyahların eserlerini incelemiş. Şu veya bu sebeple vatanımıza gelen Batılı fikir-sanat-siyaset adamlarının, hakkımızdaki tespitlerini bir araya getirerek 200 sayfalık çok önemli bir eser ortaya koymuş. Şimdi, ben burada, İsmail Hami Damişmend?in kitabından bir takım Batılı yazarların, bizimle ilgili tespitlerini dikkatinize sunmak istiyorum.

?Saltanattan sultandan, kurtuldu güzel vatan? marşlarıyla yaşayan kimselerin öfkeleneceklerini bildiğim halde, 624 yıllık saltanat devrimizle öğünmekten geri durmuyorum:

?Fransız seyyahı (Duloir) seyahat intibalarını 28 Aralık 1639 tarihinden, 13 Haziran 1941 tarihine kadar, memleketine gönderdiği on mektupla ifade etmiş ve bunlar 1654 tarihinde: Les voyages du sieur Duloir? ismiyle Paris?te bir seyahatname halinde neşredilmiştir. Bu eserin 188. Sahifesinde, şu izahata tesadüf ediyoruz.? Bu memlekette, hemen hemen hiçbir cinayet vak?ası duyulmaz. Eğer bir iki fevkalade vak?a zuhur edecek olursa, onlar da ya ani bir feveran neticelerinden veyahut, yol kesen haydutların şekavetlerinden ibarettir.?

?

Meşhur seyyah A. Dela Motreya?nın ?Voyages en Earope, Asie et Afrique? ismindeki iki ciltlik seyahatnamesinin 1727?de neşredilen la Haye tab?ının birinci cildinin 258. sahifesinde de şu mühim kayda tesadüf edilir:

?Hırsızlara gelince, bunlar İstanbul?da son derece nadirdir. Ben Türkiye?de takriben 14 sene kaldığım halde, bu müddet zarfında hiçbir hırsızın, orada ceza gördüğünü işitmedim.

Yol kesen haydutların cezası kazıktır. Ben bu memlekette geçirdiğim müddet zarfında yalnız altı haydudun kazıklandığını işittim. Onlar da hep Rum cinsindendi. Türkiye?de yan kesicinin ne olduğu malum değildir.  Onun için, ceplerin, el çabukluğundan korkusu yoktur.?

18. asırda, İngiltere?nin İstanbul sefirliğinde bulunmuş bir Türk ve İslam düşmanı vardır: Sir James Porter. Bu devlet ve millet düşmanımızın (Observations sur la regilion les loix, le gourvernement et les moesurs des Turcs) ismiyle 1769?da Londra?da neşredilen iki ciltlik eserinin 51-53 sahifelerinde deniliyor ki:

?Türkiye?de yol kesme vak?alarıyla ev soygunculukları ve hatta dolandırıcılık ve yankesicilik vak?aları, adeta meçhul gibidir. Harp halinde olsun, sulh halinde olsun, yollar da evler kadar emindir. Birçok yıllar içinde ancak, bir tek vak?aya tesadüf edilir.

İstanbul?da Türkler tarafından işlenmiş, yankesicilik, dolandırıcılık ve soygunculuk vak?aları, son derece de nadirdir. İnsan bu şehirde Bulgar?lardan sakınmalıdır. İstanbul?da huzur ve emniyet içinde yaşamak ve kapılarını hemen her zaman ardına kadar açık bırakmak kabildir!?

Fransız generallerinden Comte de Bonneval?in 1740 tarihinde Frankfurt?ta basılan: ?Anecdotes venitiennes et Turques  ounveaux memoires du comte de Bonneval? ismindeki eserinin 215. Sahifesinde Türklerle Rumlar ve Frenkler arasında şöyle bir mukayese vardır:

?Hırsızlık, mürabahacılık (tefecilik) ve hırsızlık gibi suçlar, Türkler arasında adeta meçhul cinayetlerdir. Türkler, o kadar dürüstlük gösterirler ki; insan çok defa, Türklerin doğruluklarına hayran kalır?

Şiddetli bir Türk ve İslam düşmanı daha vardır. Guer isminde bir avukat olan bu eski düşmanımızın MOEURS ET USAGES DES TURCS ismiyle Paris?te basılan iki büyük ciltlik eserinin 1747?de çıkan ikinci cildinin 188. sahifesinde şu açıklama vardır:

?Gerek İstanbul?da, gerek Osmanlı İmparatorluğu?nun bütün şehirlerinde, hüküm süren emniyet ve asayiş, hiçbir tereddüde, imkân bırakmayacak surette göstermektedir ki, Türkler, hiçbir zaman görülmemiş bir derecede medenidirler?

A. BRAYER isimli bir Fransız doktoru İstanbul?da yıllarca kalıp çok esaslı tetkiklerde bulunduktan sonra: NEUF ANNEES A CONSTANTİNOPOLE isimli eserinin 1836 tarihinde Paris?te basılan, bu kıymetli eserin 234-235. Sahifelerinde şu mühim açıklama vardır:

?Yankesicilik, dolandırıcılık, anahtar uydurma, kırıcılıkla çalma, pencereden girme gibi hırsızlıklara gelince, işte o gibi vak?alar, son derece azdır. Bunlar Türkiye?de meçhuldür. Ev kapılarının şöyle-böyle kapandığı ve esnafın umumi ahlaka itimat edip dükkanını açık bırakarak gittiği bu muazzam payitahtta, her sene, en çok altı hırsızlık vak?ası olur. Bunların failleri de ekseriye yeniçerilerdir. (Yani Türk olmayanlardır)

COMTE DE BONNEVAL?IN ANECTDES VENİTİENNES ET TURQUERS OU NOUVEAUŞ MEMOİRES DU COMTE DE BONNEVAL isimli 1740 Francfort baskınının birinci cildinin 214. Sahifesinde şu açıklama vardır:

?Türkler kedi, köpek ve sair gibi başıboş hayvanlar için de vakıflar kurarlar. Kasaplar, her gün bu gibi hayvanların, bir miktarını beslemekle mükelleftir. Birçok kimseler de yol boylarında, yolcularla, hayvanlarını barındırmak üzere kervansaraylar ve çeşmeler yaptırırlar. Bu çeşmelerden su içmek istemeyenler için zincirle bağlı küçük taşlar vardır.?

Tarihçi İsmail Hami Danişmend?in bu çok önemli derlemesini okuduktan sonra, kendi kendime düşündüm: Yeryüzünde, kendi tarihini kendi milletini, bizim gibi yerden yere vuran ve genç nesillerini kendi kökünden, kendi medeniyetinden koparan bir idareciler topluluğu var mıdır acaba? dedim?