Bazı yazar ve çizerler, ülkemizde son dönemlerde yaşanan siyasal, ekonomik, ahlaki, sosyal ve benzeri olumsuzlukları Osmanlı’nın son dönemlerine benzetiyorlar. Özellikle ekonomik, ahlaki ve siyasi olaylarla ilgili birçok benzerlikler yaşandığını görebilmekteyiz. Ekonomi; üretimden vazgeçip dışa bağımlı ve tüketim ekonomisi haline gelmiş, ahlaki çöküntü; ülkede genel olarak üzerinde uzlaşılan bir konu, siyasal benzerlik ise uluslararası ilişkilerdeki yanlışlar ve içteki “Mandacı” anlayış. Osmanlı son dönemlerinde bu mandacı anlayış nedeniyle çok şey kaybetti. Atatürk bu “Mandacı” anlayışı elinin tersiyle iterek bağımsız-bağlantısız, “Yurtta sulh cihanda sulh” ilkesiyle modern ve özgün bir devlet politikası haline dönüştürdü.
Uluslararası ilişkilerdeki yanlışlıklar Irak, Suriye, Libya başta olmak üzere, Avrupa Birliği, ABD ve Rusya ilişkilerinde kendini ortaya koymaktadır. Irak’ta Şii bölgesi zaten İran’ın kontrolündeydi. İran dış politikası bize verdiği “Gazla”, Türkiye’nin Sünni Arap ve Kürtleri kaybetmesine, Kerkük ve Irak Kürdistan bölgesini maddi ve manevi kayıplarıyla İran’a kaptırmamızla sonuçlandı.
Aynı şekilde Suriye’de özellikle mezhepçi dış politikalarımız; ülkemizin beka sorununun ve özelde Suriye Kürtleri ile düşmanlıkların oluşmasıyla sonuçlandı.
Ancak temel sorun; Suriye politikalarındaki yanlışlar nedeniyle girdiğimiz her çıkmazdan kurtulmak için, özellikle cumhur ittifakı ve destekleyenler arasında yaşanan “Manda” tartışmalarıdır. Başını Doğu Perinçek'in çektiği ve “Avrasyacı” grup olarak bilinen kişiler tarafından dile getirilen “Mandacı” görüşe göre “Amerika kötü, Türkiye’yi bölmek istiyor. Zaten PKK ve PYD’ye de destek veriyor. Bu nedenle de Türkiye, Rusya-Çin-İran etkili (mandasında) dış politika yapmalıdır”. Bu gruba kalsa, adeta Türkiye'yi Rusya veya Çin'in sömürgesi/eyaleti haline getirecekler.
Oysa Rusya Kırım'ı ilhak ederek buradaki Türklerin tüm haklarını ellerinden aldı. Çin ise Uygur Türklerini hain ve tehlikeli görerek kamplarda her türlü baskı ve işkencelerden geçirilmelerini ise Doğu Perinçek ve Aydınlık ekibi; “Uygur Türkleri için açılan bu kamplarda, aynı bizim köy enstitüleri gibi meslek öğreniyor, Çince öğreniyor, eğitim yapıyorlar” diyerek değerlendiriyorlar.
Suriye’de Rusya ile yaşanan sorunların ardından, cumhur ittifakını destekleyen bu mandacı anlayışa sahip diğer grup ise “Rusya’ya güvenilemeyeceğini, Türkiye’nin dış politikada Amerika’ya bağlı olarak hareket etmesi gerektiği” yönündeler. Düne kadar “Ortağımız, dostumuz” olan Putin, bir anda en büyük tehdit olarak sunulmaya başlandı. Bu Mandacı anlayışların, Osmanlı’nın çöküş dönemindeki anlayışa çok benzediğini söyleyebiliriz.
Basın üzerinde kontrol sağlamak için, televizyonlara çıkabilecek kişileri denetime tabi tutar, sizin görüşünüz dışındakilere ambargo uygularsanız, tutarsız ve niteliksiz insanların kamuoyunu yanlış bilgilendirmesini engelleyemez, devlet olma vasfına halel getirirsiniz. Dış politikada “Çadır devleti-Muz cumhuriyeti” gibi her günkü gelişmelere göre savrulmak istemiyor, ciddi devlet olarak görülmek istiyorsanız önce kendiniz ciddi olacaksınız, kendinizi ciddi insanlara temsil ettireceksiniz. Yoksa istediğiniz kadar bağırın-çağırın, ne içeride ne de dışarıda ciddiye alınmazsınız. Fark ettiğinizde ise “Atı alan Üsküdar’ı çoktan geçmiş” olacak Vesselam.
ngazete-Nevzat Bingöl