Haşim Akten


Çanakkale Ruhunu Yaşatmalıyız

Çanakkale Ruhunu Yaşatmalıyız


Yıl 1915 Devleti Aliyye (Osmanlı) 9 cephede savaşıyordu. Kafkas, Galiçya(bugünkü Ukrayna), Makedonya, Romanya, Irak, Arabistan, Suriye, Filistin ve Çanakkale. 9 cephede yaklaşık bir milyon şehit verdik. 17 yaş üstü erkekler askere alınıyor ve cephelere gönderiliyordu.

Eğer Çanakkale geçilseydi tüm İslam coğrafyası ayaklar altında kalacaktı. Aynı Bedir savaşı gibi. Eğer Bedir savaşı kaybedilseydi bugün İslam diye bir inanç kalmayacak-tı. O yüzden koca Akif “Bedr’in arslanları ancak bu kadar şanlı idi”demişti.

Osmanlı Padişahı Sultan Mehmet Reşat, Şeyhulislam Mustafa Hayri Efendi’den aldığı cihad fetvası ile Osmanlı ordusuna sesleniyordu:

“Asker evlatlarım, Bugün size düşen görev, şimdiye kadar hiçbir orduya nasip olmamıştır. Bu görevi ifa ederken, bir zamanlar dünyayı titretmiş olan Osmanlı ordularının torunları olduğunuzu gösteriniz ki, din ve devlet düşmanları bir daha kutsal topraklarımıza ayak basmaya, Kâbe-i Muazzama’ya ve Peygamberimizin mübarek kabrinin bulunduğu Hicaz topraklarını rahatsız etmeye cesaret edemesinler.

Hak ve adalet bizde, zulüm ve haksızlık düşmanlarımızda olduğundan, düşmanlarımızı kahru perişan etmek için Allah’ın kesin adaleti ve yüce Peygamberimizin manevi yardımları bizimle olacaktır.

Şehit olanlarınız önceki şehitlerimize zafer müjde-leri götürsün. Gazi olanlarınızın da savaşı mübarek, kılıcı keskin olsun.”

İlan edilen cihadın tüm Müslümanlara duyurulması için bazı görevliler İslam ülkelerine gönderildi. Mehmet Akif Hicaz’a, Bediüzzaman ise Kuzey Afrika’ya gitmişlerdi.

İngilizler, her zamanki gibi oyunlarını oynuyor, İslam ülkelerinde “Halife Almanlar tarafından esir alındı, onu kurtarmaya gidiyoruz” diyerek Müslümanları aldatıyorlardı.

Avustralyalıları da afişlerle tahrik ediyor savaşa çağırıyorlardı. “A call from the dardanelles.” Dardaneller sizi çağırıyor. Güya Türkler Dardanel diyarı dedikleri Çanakkale’yi Dardanellerin elinden almış işgal etmiş. Şimdi de işgalcilerin elinden almak için yardım ediniz deniliyordu. Türklerin insan değil bir barbar olduğu Anzaklara anlatılıyordu. Hatta bazı Anzak askerler Türklerle karşılaştıklarında kuyrukları var mı diye bakmışlardı.

Ahh Çanakkale ahh.. Zaferin gözyaşlarına karıştığı yer Çanakkale…

Düşman savaşın ilk gününde 79 bin kişi idi. Daha sonra sayıları 500 bine ulaştı. Osmanlı askeri ise ilk gün 39 bin kişi idi. Savaş bitene kadar Çanakkale’ye katılan asker sayısı 800 bine ulaşmıştı. Bizimle ittifak eden Almanlardan sadece 200 subay vardı.

Bizim 16 topumuz düşmanın ise 268 topu vardı.

8,5 ay, yani 259 günde 259 bin şehit verdik. Düşmana ise 270 bin zayiat verdirdik.

İhtilaf Devletleri, Çanakkale Boğazı’nı geçebilmek için savaş suçlarını hiç çekinmeden işlemişlerdi.

Gelibolu Yarımadası, Alçıtepe Köyü yakınlarındaki Sığın dere mevkiinde yaralılara ilk yardımın yapıldığı açık sahra hastanesine İngilizlerin gece yaptığı top atışı ile 18.000 yaralı Mehmetçik şehit edilmiştir. Türk’ün merhameti ge-reği, bu hastanede yaralı İngiliz ve Anzak askerlerinin de tedavileri yapılıyormuş. Denilir ki; top atışları ile burada te-davi gören İngiliz ve Anzak askerleri de ölmüştür…

Düşünebiliyor musunuz? İngilizler kendi evlatlarının bile tedavi olduğu bir hastaneyi ve yaralıları sömürgeci çirkin emelleri için yok edebiliyor!

Sargı yeri hastanesinde 18.000 şehit! Düşmana tek bir kurşun sıkamadan, sargı yeri hastanesinde birbirlerine sarılarak, vatan topraklarına serildiler!

İngiliz bu kalleşliği yapmakta haklı(!) Çünkü, Türk’ün yaralısından bile korkuyor!!!

Çanakkale’de, İngilizler uçaklardan Türk siperlerine zehirli çiviler atmışlar. Çivilere basan 12 bin Mehmetçik ayaklarını ve bacaklarını kaybetmiştir. Tek bacaklı da olsa, cephede şehadet şerbetini içmek için savaşan Türk askerin-den elbette korkacaklardır!

İngiltere Denizcilik Bakanı Churchill, Lordlar kamerasında Çanakkale Savaşı’nda kimyasal gaz kullanılma-sını teklif etmişti. Kendisine bunun bir insanlık suçu olduğu belirtilince, Churchill şu alçakça sözleri söylemiştir:

“Türkler insan değildir. Bu yüzden gaz kullanmamızda bir sakınca yoktur. Onları bir fare gibi zehirleyebiliriz.”

Çanakkale’ye getirilen kimyasal gaz bombaları, rüzgâr yönünde Türk siperlerine doğru çevrilmiştir. Ancak, rüzgarın yön değiştirmesi tüm İngiliz planlarını altüst etmiştir. Bundan da vazgeçmek zorunda kalmışlardır…

İngilizler’in, Seydibeşir esir kampında; 15.000 esir Türk askerini, Ermeni tercümanların kışkırtması ile kör ettiğini de unutmayalım!

İngilizler, Türkler’le yaptığı tüm savaşlarda; hileye, kışkırtıcılığa, bölücülüğe, ihanete ve kalleşliğe müracaat etmiştir. Hicaz’ı, Filistin’i ve Irak’ı hep bu hain siyaset ile kay-bettik!

Onlar ne bilsinlerdi karşılarında göğüsleri iman dolu Mehmetçiği, yeneceklerini sanıyorlardı. 27. alay askerleri elbiselerini çıkarıp temizlerini giyiyorlardı biraz sonra şehit olacaklarını bilerek, çamaşır yıkayıp asıyorlardı. Çünkü Allah’a temiz gitmek istiyorlardı.

Ölümü bir sevgili gibi karşılıyor, son cenaze namazlarını kendileri kılıyorlardı..

 

Mustafa Kemal Atatürk’ün kendi günlüğünden...

'Bombasırtı Olayı ( 14 Mayıs 1915) çok önemli ve dünya harp tarihinde eşine rastlanması mümkün olmayan bir hadisedir. Karşılıklı siperler arasındaki mesafe 8 metre, yani ölüm muhakkak. Birinci siperdekilerin hiç birisi kurtulmamacasına şehit düşüyor. İkinci siperdekiler yıldırım gibi onların yerine gidiyor. Fakat ne kadar imrenilecek bir soğukkanlılık ve tevekkülle biliyor musunuz. Bomba, şarapnel, kurşun yağmuru altında öleni görüyor, üç dakikaya kadar öleceğini biliyor ve en ufak bir çekinme bile göstermiyor. Sarsılma yok Okuma bilenler Kuran-ı Kerim okuyor ve Cennete gitmeye hazırlanıyor. Bilmeyenler ise, Kelime-i Şahadet getiriyor ve ezan okuyarak yürüyorlar. Sıcak cehennem gibi kaynıyor. 20 düşmana karşı her siperde bir nefer süngü ile çarpışıyor. Ölüyor, öldürüyor. İşte bu Türk askerindeki ruh kuvvetini gösteren, dünyanın hiç bir askerinde bulunmayan, tebrike değer bir örnektir. Emin olmalısınız ki Çanakkale muharebelerini kazandıran bu yüksek ruhtur.'