“EL’İN ARAP ATINDAN, SENİN TOPAL EŞEĞİN YEĞDİR”
Sahip olduklarımın kıymetini bilme açısından bu söz, bugüne kadar hep temel şiarım olmuştur.
Ancak ben, yine atalarımdan edindiğim birikimle biliyorum ki;
EŞEĞE AHŞAP SEMER SARILIR,...
KÜHEYLANA SAHTİYÂN EYER.
HADSİZLİK EDİP, KENDİNİ KÜHEYLÂN SANIR,
EYERİ EŞEĞE SARARSAN EĞER!...
Her birimiz, hedeflerimize, rüyalarımıza veya yaşamı sürdürmek için bir yolda yürüyen yolcularız. Yol yolcular içindir. Kiminin yolu kısa, kiminin yolu uzundur.
Kiminin yolu zahmetsiz, kiminin yolu engebeler ile dolu ve zahmetlidir.
Aslın da dünya dediğimiz, içinde yaşadığımız yer, geldiğimiz ve gideceğimiz geçici, iyi ve kötünün, güzel ve çirkinin, sevinç ve üzüntünün bir arada harmanlandığı yerdir ki bu yerde yürüdüğümüz ve ömür bellediğimiz yol, Yüce Yaradan'ın her birimize ayrı ayrı çizdiği, başı ve sonu O'nca belli bir yoldur ki her birimize ayrı bir yaradılış gayesi, bir görev verilmiştir.
Görev belli kurallar bellidir, bellidir de, bunun yanında: kalp, ruh ve nefis ile hareket etme özgürlüğü de verilmiştir.
Bu yol da bahşedilen, güzellik, zenginlik, makam, rütbe, verilmiştir ki her bir verilenin bir sebebi vardır, vardır ki doğru kullanıla..., kullanıla ki, rüyasının peşin de çizilen yol da yürüyen yolcu da yol değerinden nasiplenip değer kazansın, kazansın ki, adı yürüdüğü yol ile birlikte anılsın.
Anlatırlar ki;
Alemleri Rahmeti Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V), Hz. Ali'ye '' sana bir sır vereyim mi ey Ali ?'' diye buyurmuşlar.
Hz. Ali ''Anam, babam yoluna feda olsun, buyur ya Resulullah'' demiş.
Peygamber Efendimiz, ''Sırrı veririm ey Ali amma bu sır seninle birlikte ebediyete gidecek!'' demiş ve sırrı vermiş.
Günler günleri kovalamış, sır, Hz. Ali'nin içinde büyümüş, dağ olmuş, daralmış, bunalmış ve en sonun da bir su kuyusunun içine verilen sırrı haykırmış. Zamanla, o kuyunun içinde otlar, kamışlar bitmiş, oradan geçen bir HAKK dostu bir kamış almış, ''Lailahe illa hu'' diyerek üflemiş, üflemiş ki, o gündür bu gündür ney hep o sırrı üfledikçe anlatır olmuş insanlara.
O ney ki, dokuz boğumdan oluşur. İnsanoğlunun anne karnında dokuz ay beklediği gibi. Yedi delik vardır bir ney de. biri üstte, tıpkı insan başı gibi, diğer altısı altta... ikisi gözdür, HAKK ile HAKK'a bakmak için. İkisi kulaktır, HAKK ile HAKK'ı işitmek için. İkisi burundur, cennet vatanı koklamak için. Birisi ağızdır, sadece ve sadece HAKK'ı söylemek için
Derler ki, Hakk'ın çizdiği yolda, anne karnında ki karanlıktan aydınlığa çıkarız, yol bazan geceler misali karanlık, bazan aydılıktır yaşayanın yaşadıklarınca. Her daim karanlıklar güne yenik düşmeye mahkumdurlar. O sebepledir ki gecelerin de yüzü HAKK'a dönüktür.
Ve, insanoğlundan bazılarına beğlik verilmiştir. Aç olanı doyursunlar, çıplak olanı giydirsinler, zalimi durdursunlar, mazlumu korusunlar diye. Hakk'ın gösterdiği yolda yürüyenler, dirlik ve düzeni sağlamışlar, açları tok, çıplakları giyimli kılmışlar, minnet, şükür ve dua ile anılmışlar, anılmakta ve anılacaklardır.
Biliriz ki kireç kaynatılınca kireç kaymağı, süt kaynatılınca süt kaymağı elde edilir. Kuzgun ile uçan leş yer.
Ne eker isek onu biçeriz.
Yol, nefsimizi öldürmek, adil olmak, hakça paylaşıp paylaştırmak, kibirden uzak durmak, zulüm eden olmamak, velhasıl Hakk'ın çizdiği yol da Hakk'a dilediğince yürümektir.
Yollarımız aydınlık olsun.
Selam ve Dua İle!...