Mehmet Atilla Maraş

Tarih: 22.04.2020 08:09

Bir Garip Orhan Veli

Facebook Twitter Linked-in

13 Nisan 2020, Şair Orhan Veli’nin 106. doğum yıl dönümüydü. Vefatının üzerinden tam 70 yıl geçmiştir. 13 Nisan 1914’te İstanbul Beykoz’da doğan Orhan Veli, bir beyin kanaması sonucu çok genç yaşta (36) 14 Kasım 1950 yılında İstanbul’da vefa etmiştir. Mezarı, İstanbul Aşiyan mezarlığındadır.

Uzun yıllarda Ankara’da ikamet etmiş, burada ‘Yaprak Dergisi’ni çıkarmıştır. Maarif Vekâleti, Tercüme Bürosu’nda çalışmış, çok iyi bildiği Fransızcasıyla batıdan birçok eseri Türkçeye kazandırmıştır.

Ankara’da, Ulus’ta’ Karpiç Pastanesi’nden, kafası çakır keyif olduğu halde, geç vakitlerde bekâr evine doğru yaya yapıldak dönerken, Belediyenin, yollarda açtığı bir çukura düşerek beyin kanaması geçirir. İstanbul’a tedavi için gönderilirse de genç yaşta, 14 Kasım 1950 de İstanbul’da vefa eder.

Türk şiirinde, arkadaşları Melih Cevdet ve Oktay Rıfat ile birlikte ‘Garip Şiir Akımı’ nın kurucusudur. Daha sonraları ‘Birinci Yeni Şiir Akımı’ adını alacak olan bu akımla beraber, Türk şiiri, adeta fildişi kulesinden sokağa taşınmıştır. Ölçüyü ve uyağı ret ederek hece şiirimizin temelini topa tutmuş, o dönem Batı’da moda olan ‘Serbest Şiir’  akımının da başlatıcısı olmuştur. Türk şiirindeki eski yapıyı temelinden değiştirmeyi amaç edinmiş, gündelik insan hayatını şiirimize taşımıştır.

Şiir tarihimizde; aruz vezni ile yazılan divan şiiri,  Cumhuriyet’in başlarına kadar yaşamış, aruzun son temsilcisi olan Yahya Kemal ile son bulmuştur. Türk halk şiirinin bir ölçüsü olan hece ve kafiye ile yazılan şiirler, Cumhuriyetin başlarında giderek güçlenir, Necip Fazıl Kısakürek, Ahmet Muhip Dıranas, Ahmet Hamdi Tanpınar ve Cahit Sıtkı ile doruk noktasına ulaşır.

Orhan Veli,  bu iki şiir geleneğimize, üçüncü bir halka takarak yeni bir şiir tarzını dener. Bu durum, şiirimizde önemli bir değişimin başlangıcı ve kırılma noktası olur.

Gerçi ülkemiz için yeni olarak kabul edilen bu şiir akımı, batıda çoktan başlamıştır. Bu akımın en büyük temsilcisi de şair Jules Superville’dir.

Şiir sanatında şairlerin biri birlerinden etkilenmesi nerdeyse kaçınılmazdır. (Bu ‘Etkilenme’ konusunu ayrı bir yazıda incelemek gerekir.)

I. Yeni şairlerinden Oktay Rıfat (Horozcu), Batı’da önemli bir şair olan Jackis Prevert’ten etkilenmiştir. Keza Orhan Veli de usta şair J. Superville’den etkilenmiştir. (1884-1960)

Orhan Veli şiiri, ikinci Dünya Savaşı şartlarının ortaya çıkardığı bir şiirdir.  Bu şiir akımı, 1940’ların kültürel iktidarının da savunduğu bir akımdır. 1940’larda, Tek Parti(CHP),Tek Şef (İnönü) döneminin tek eleştirmeni vardır. O da Nurullah Ataç’tır. Ataç, aynı zamanda İsmet İnönü’nün danışmanı, resmi iktidarın ve edebiyatının temsilcisidir.

Şair ve yazar Attila İlhan bir yazısında, “ Biz, bu şiir akımına karşı ‘Mavi Şiir Hareketi’ni başlattık. Garip, diktanın şiiri dedik. CHP tarafından propaganda aracı olarak kullanıldığını söyledik.’ Der.

Garip şiir akımı, bir başka deyişle I. Yeni Şiiri, şiirden şairaneliği, ölçüyü ve uyağı söküp atmış, o güne kadar şiire girmeyen gündelik konuları şiire konu etmiştir.

Orhan Veli’nin şiirlerinde ironik bir yapı vardır. Şiirinde, ağır ifadeler yerine daha basit, yalın halkın konuşma diline yakın öğeleri kullanmıştır. Öyle ki şiirde, duyguyu ön plana çıkarıp düşünceyi uzaklaştırmıştır:

Düşünme

Arzu et sade

Bak böceklerde öyle yapıyor

 

Hürriyet Gazetesinin sahibi Yunus Nadi’de bir vakitler, “Gazetemde düşünceyi idam edeceğim” demişti. ‘Nasıl yapabilirsin bunu’? Diyenlere karşı da, “Bol resim, az yazı ile” demiş.

Düşünce, her zaman tehlike olarak görülmüş bu toplumda. Halen düşüncesinden ötürü içeride yatan insanlar var.

Bendeniz ‘Düşünce ve İnanç Özgürlüğü’ için bir yazar ve şair olarak uzun yıllar mücadele vermişimdir. 2000 yılında Türkiye Yazarlar Birliği Genel Başkanı iken sağdan ve soldan birçok kuruluşun başkanlarıyla başlattığımız ‘Düşünce ve İnanç Özgürlüğü’ için mücadele, dört yıl sonra meyvelerini verirken Türkiye’de, şimdilerde geldiğimiz noktaya bir bakın, içler acısı.

Orhan Veli’ye dönelim. Evet, o; kederli, hüzünlü, yapayalnız bekâr ve garip bir şairdir. İstanbul’u Orhan Veli kadar güzel anlatan bir başka şairimiz olan Necip Fazıl’ı da bu arada analım. İşte Orhan Veli’nin İstanbul şiirinden bir bölüm:

İstanbul’u Dinliyorum

İstanbul’u dinliyorum gözlerim kapalı

Öce hafiften bir rüzgâr esiyor

Yavaş yavaş sallanıyor

Yapraklar ağaçlarda

Uzaklarda çok uzaklarda

Sucuların hiç durmayan çıngırakları

İstanbul’u dinliyorum gözlerim kapalı

    ………

İstanbul’u dinliyorum gözlerim kapalı

Serin serin Kapalıçarşı

Cıvıl cıvıl Mahmutpaşa

Güvercin dolu avlular

Çekiç sesleri geliyor doklardan

Güzelim bahar rüzgârında ter kokuları

İstanbul’u dinliyorum gözlerim kapalı

Bir başka şiirinde de şöyle tarif ediyor kendini bize:

 

İstanbul’da Boğaziçi’nde

Bir garip Orhan Veli’yim

Velinin oğluyum

Tarifsiz kederler içinde

 

Doğumunun 106. Yılında Bu garip şairi, gariplerin şairini rahmetle anıyorum.

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —