Erol Maraşlı

Tarih: 23.04.2020 08:43

Cumhuriyet Türküsü

Facebook Twitter Linked-in

Cumhuriyet Türküsü; Sevr paçavrasıyla işgal edilmiş, ordusu terhiste, hükümeti esir alınmış ve uzun süreli harplerden bunalmış; yedi düvele gönderdiği Mehmetçiğini kaybetmiş, sanayisi olmayan, Asya tipi üretim tarzı ile yaşamını sürdürmeye çalışan bir milletin küllerinden doğmanın türküsüdür…

Bu türküyü söylemek için 2 Mart 1919 günü Anadolu’ya geçen ilk kumandan olan Kazım Karabekir Paşa’nın kendisini Erzurum’daki on beşinci Kolorduya tayin ettirdiğinden elli dokuz gün sonra, 22 Haziran 1919 da Amasya da Amasya genelgesi ile bu türküyü icra edecek olan koronun şefi Anafartalar kahramanı Mustafa Kemal Paşanın 9. Orduya müfettiş olarak atmasıyla notaya döküldü. Bundan sonra bu türkü daha gür söylenecekti. Çünkü; Osmanlı’nın kahraman kumandanları Kazım Karabekir Paşa, Mareşal Fevzi Çakmak, Ali Fuat Cebesoy Paşa, İsmet Paşa, Fethi Okyar, Rauf Orbay, Refet Bele ve daha birçok general, Mustafa Kemal Paşa’nın yanında kurtuluş savaşına katılmak için and içmişlerdir. Bu türkü ilk kez 23 Temmuz 1919 da Erzurum kongresinde söylendi. Daha sonra sıra 4 Eylül 1919 da Sivas Kongresinde daha yüksek sesle söylenecekti. Ve nihayet 23 Nisan 1920 tarihinde bütün cihan duydu.

Allah’ım! o gün neydi öyle? Bir millet kükreyerek şaha kalkıyordu; bu ölmek üzere olan bir milletin dirilişiydi… O günü; tarihçi Enver Behnan Şapolyo’dan dinleyelim: '23 Nisan 1920 tarihinde Ankara'da TBMM açılacağı gün bütün mebuslar Hacı Bayram Camisi'ne gittiler. Namazı müteakip Kur'an-ı Kerim okundu. Bundan sonra cemaat, caminin avlusunda toplandı. Bir kıt'a askeri kuvvet de sıralanmıştı. Hacı Bayram-ı Veli'nin tarikat sancağı çıkarıldı. Sinop mebusu Hoca Abdullah Efendi başına bir rahle koydu. Bu rahlenin üzerine yeşil bir örtü serildi. Üzerine de Kur'an-ı Kerim ile Sakal-ı şerif konuldu. Bu rahleyi böylece Abdullah Efendi başında taşıdı. Cemaat tekbir getirerek bir alay halinde Büyük Millet Meclisi'nin önüne geldi. Mustafa Kemal Paşa bu alayı karşıladı. Meclis'in önünde iki kurban kesildikten sonra bütün mebuslar meclise girdiler. Hacı Bayram-ı Veli'nin, üzeri ayetlerle dolu sancağı kürsüye dikildi. Kur'an-ı Kerim ile Sakal-ı şerif de konuldu. Hocalar Meclis'te, Hacı Bayram Camii'nde okunan Kur'an-ı Kerim'in duasını yaptılar. Buhari-i Şerif okudular. TBMM Hacı Bayram-ı Veli'nin manevi nüfuzundan faydalanmak suretiyle açıldı. Bu büyük velinin manevi ruhu yıkılan Osmanlı devletinin yerine Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni kucakladı.'

Tarihte “Türk”/ Türk adıyla anılan ilk devlet Gök Türk- Kök Türk/ İkinci veya doğu Göktürk. Batı Göktürk devletleri; birinci Göktürk devletinin yıkılması/parçalanması sonucu kurulmuşlardır/ adıyla anılacak ikinci devletin kurulmasına ilk adım olan Millet Meclisinin açıldığı gündür. Ancak başında Türk adı kullanılan ilk devlettir.

Ellerde bayraklar, dillerde dualar, gönüllerde iman ve inanç ile coşan mahşeri bir kalabalık… Ve Millet Meclisinin açılışının dünyaya ilânı.

Bu meclis; şehit olmayacak, ancak gazi olacaktı: işte o yüzdendir ki adı GAZİ MECLİSTİR. Cumhuriyetin getirdiği demokrasinin kurucusu ve devam ettiricisidir.

 

 

23 Nisan 1920 Millet Meclisinin açılışından bir fotğraf

 

23 Nisan 1920'de Ankara'da Atatürk'ün başkanlığında toplanan, o zamanki adıyla Büyük Millet Meclisi olan, üzerinde padişahın ve hiçbir dış kuvvetin; herhangi bir etkisinin ve yetkisinin olmadığı tarihimizdeki ilk meclistir. Bu meclis; “daha önceki meclislerimiz gibi egemenliğin, kayıtlı ve şartlı olarak millete verildiği bir meşrutiyet meclisi değil, egemenliğin kayıtsız ve şartsız millete verildiği, millet tarafından teşekkül eden bir meclisidir. Bu meclis; müstevlilerin/istilacıların ve işgalcilerin üzerinde hâkimiyet kurduğu, istediği zaman bazılarını toplayıp sürgüne gönderdiği bir meclis değildir. İşgal altındaki payitahtın dışında, bozkırın ortasında Ankara’da; Osmanlı Saray Hükümeti'ne yapılan baskılara rağmen kurulmuştur. Çünkü artık İstanbul hükümeti milleti temsil etmiyordu. Mustafa Kemal Paşa yaptığı konuşmada Millet Meclisinde takip edilecek siyaseti açıklamıştır. Buna gör “Meclisin üzerinde bir güç tanınmayacağı; yasama ve yürütme yetkisinin Meclise ait olduğu…Meclisten seçilecek ve vekil olarak görevlendirilecek bir kurulun hükümet işlerine bakacağı… Meclis Başkanının da bu kurulun başı olacağı kabul edilmiştir. Böylece Meclis Hükûmeti Sistemi başlamıştır. Meclis Başkanı aynı zamanda hükümet ve devlet başkanı idi. On bir kişiden oluşan bir İcra Vekilleri Heyeti yani Hükûmet de kurularak 3 Mayıs 1920'de göreve başlamıştır.

“BMM millet iradesine dayanan, millî egemenlik ilkesini esas alan demokratik karakter ve yapıda bir meclis idi. Meclis, iradesini kanun yapma yolu ile ortaya koymuştur. TBMM millet iradesi ile seçilen milletvekillerinden oluşmuştur. Büyük fedakârlıklarla toplanan Meclis, Meclisin üstünlüğü prensibine yer vermiş, kendinden üstün hiçbir güç ve kuvvet tanımamıştır. Meclis bu kararı ile de millet iradesinin tam egemenliğini sağlamıştır. TBMM, Millî Mücadele’nin sonuna kadar devamlı ve düzenli çalışmış; süratli kararlar almış, olağanüstü şartlar gereği, vatan ve milletin kurtuluşunu her şeyin üstünde görmüştür. Bu yönüyle TBMM ülkenin kurtuluşu için gönül birliği ile el ele verip çalışan idealistlerden kurulu bir Meclis  olmuştur

Atatürk hitabında “Hep birlikte bakışlarımızı, vicdanımızın merkezi olan millete dikelim. Orada erdemin, vefa ve içten bağlılığın, yenileme arzusunun, egemenlik aşkının ve geleceğin sönmeyen ateşi yanmaktadır. Bu kutsal ateş, kendi içindeki bilgisizlik ve karanlığı yakacak ve bağımsızlığımızın önüne dikilecek olan bütün engelleri yıkacaktır. Efendiler, millet önünde, onun hak ettiği bağımsızlığın önünde, onun layık olduğu gelişme ve yenileme arzusu önünde, her kuvvet ancak milletin irade ve amaçlarına uymak şartıyla yaşayabilir. Milletin irade ve amaçlarına uymayanların talihi hüsrandır, çökmedir.'' Diyordu.

İşte bu Gazi Meclis; Kurtuluş savaşını başlatarak “Keşke Yunan Galip gelseydi…” diyenlere, Verdikleri fetvalarla “Kuvây-i Milliye’yi/ milli kuvvetleri- Cumhuriyet ordusunu kâfir ilan edenlere rağmen Cumhuriyete giden yolu döşemişlerdir.

Bizler bugün bağımsız, müreffeh, kendi devletimizin sınırları içinde yaşıyorsak, işte o türküyü söyleyenlere borçluyuz… bulunan mevki ve makamlar onların kurduğu cumhuriyetin, getirdikleri demokrasinin sayesindedir.

Bu Türküyü iyi bilmek lâzımdır ki; korumasını da bilelim.

Bilmek için okumak lazım.

Aklıma gelenler: Hasan İzizettin Dinamo’nun Kutsal İsyan, Kutsal Barış/ Bu iki kitap 7 cilttir. Emine Işınsu’nun Cumhuriyet Türküsünü, Erol Mütercimlerin Bu vatan Böyle Kuruldu, Turgut Özakman’ın O çılgın Türkler ve bu konuda yazılan kitapları okumak lâzım.

Atatürk makam, mevki ve gücü sayesinde isteseydi; devletimizin adını Kemalistan der kendisini de hem halife hem de Padişah/Han ilan edebilirdi. Ama o etmedi ve milletine güvenerek Türkiye Büyük Millet Meclisini Kurdu, Cumhuriyeti bu milletle buluşturdu.

Rabbime şükrediyorum; peygamberimiz tarafından övülen bu millete Mustafa Kemal Atatürk’ü gönderdi… Atatürk’e de minnettarız ki; bize silah arkadaşlarıyla birlikte bu vatanı kazandırdı, Cumhuriyeti kurdu. Kazanımlarımızı. her şeyimizi ona borçluyuz.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —