Yaza admin


Biri Bizi Yiyor

Biri Bizi Yiyor


Birileri bizi yiyor. Hem de öyle böyle değil.

TDK Güncel Türkçe Sözlük’te yemek kelimesinin son anlamı kandırmak olarak veriliyor. Evet, kandırılıyoruz ey değerli kari ve karie. Maymun iştahlılık suretini tersinden takınmış münferit suratler tarafından Dinar Bandosu eşliğinde Şükürsüzler Mezarlığına gömülüyoruz bilincimiz açık hâlde.

Biliyorsunuz. 23 Nisan 1920, Birinci Büyük Millet Meclisi’nin açıldığı ve milletin egemenliğini ilân edildiği tarihtir ve 100. yıl dönümü bu seneye (güzide 2020) denk geldi. Ulusal kutlamaların yapılamayacağı kesindi ve ilkokul çocuklarından daha heyecanlı, telaşlı, hazır ile nazır durumdaki veliler üzgündü. Buraya dek her şey olağan lakin beni herkesin üzerine düşmediği bir haber çok düşündürdü. Devlet ricalinden bir kısım kimselerin 23 Nisan sebebiyle Anıtkabir ziyareti ilginç görüntülere sebebiyet verdi. Haftalardır halkın nazarında olumlu seyreden sosyal izolasyon ve olağanüstü sağlık tedbirleri ne oldu da birden bu kadar esnetildi? Elbette ki resmi bir tören tertiplenmeli ve bir çelenk töreni yapılmalıydı zira bunlar elzemdi. Ancak fotoğraflarda görüldüğü üzere maskesini takmış, el sıkışmayan kişilerin birbirine yakın şekilde toplanıp ve marş okuması ilginç değil mi?

Üstelik 27 Mart’ta kılınan ve büyük tepkilere yol açan “VIP Cuma namazı”na özel seçilmiş kişilerin katıldığı bilinirken acaba bu törene katılan azınlığın da böyle bir özelliği var mı? Bu sefer retorik bir soru olmadığından düz soru işareti koydum zira cidden merak içindeyim. Garip olan bir durum ise askerler ve gazeteciler dahil objektifteki herkes maske takarken TBMM başkanı Mustafa Şentop’a en temel bir kuralın es geçmesiydi. Sebebi yine belli değil. O gün Anıtkabir’e giden sevgili devlet erkânını korkusuz ve istikrarlı duruşlarından ötürü kutluyorum. Zira, bir metre mesafeyi ihlal ettiğinden ceza alan, işsiz kalan, çocuklarına ve büyüklerine virüs bulaşır endişesiyle dışarı çıkmayan vatandaşlarımıza cesaret timsali oldular. Sözüm ona VIP Cumaya itiraz eden bazı insanlar şimdi kendi görüşleri yüzünden bu töreni eleştirenlere nefretle hakaret ediyor. Hatayı kabul etmek bir erdem değil mi? Veya bu bir hata mı, işte asıl konumuza geldik.

Tüm dünyayı kitlesel bir karantina sürecine iten, ekonomiye ağır sekte vuran, toplumları -salgın bitse bile etkisi devam edecek- garip bir psikoloji içine sokan bu görünmez canavar neden bu insanları 23 Nisan 2020 günü yeterince korkutamadı? Bez maskeleri mi, ipek elbiseleri mi, siyah plakaları mı koruyacaktı onları? Yoksa Tom Hanks gibi ünlülerin sahip olduğu bir haftada iyileşme sırrına mı sahiptiler? Yorumlamak, sizlere düşüyor.

Öyle bir çağdayız ki sorgulamak bile yetersiz her şey için. Bir tarafta aşı takıntılı bir eski bilgisayar mucidi; bir yanda tutarsız açıklamalar kalesi DSÖ. Bir de bizler varız. Maruz kalan, izlenen, gözlenen…

Salgının kaynağıyla alakalı komplo teorilerine hiç girmiyoruz çünkü sonsuz bir kara kuyu bu. Tek bildiğimiz, bu süreçte bir şeyler bildiğimize güvenmemek olacaktır. Yahut bize bildirilmediğine güvenmek.

Sahi, yiyorlardı bizi; siz hiç kendinizi av olarak hissettiniz mi?