Gündüz Aydın


 Nostalji

 Nostalji


                Bir mucize olsa Babam yeniden

                Beni azarlasa, darılsa yine

                Uzatsa elini öpsem yeniden

                Bu bayram sabahı sarılsa yine

 

                Oğlum diye yine nasihat verse

                Eskiyi anlatsa, başlasa derse

                Anıları tek tek ortaya serse

                Soframın başına, kurulsa yine

 

                Radyodaki ajans başlasa, sussak

                Ceketini alıp, askıya assak

                Birlikte  bahçede toprağı eşsek

                Gözümün önünde yorulsa yine

 

                Baba yüreğidir, kıyamaz bana

                Yanında olsam da doyamaz bana

                Kızsa da birşeyler diyemez bana

                Geç geldim diye ben,  gerilse yine

 

                Elini öpsem de bir harçlık verse

                Ne kadar istersin diye de sorsa

                Şu Gündüz bir kere murada erse

                Bu bayram sabahı sarılsa yine.

 

                Kaybettiğimiz ve artık geri gelmeyecek değerlerimiz, sevdiklerimiz vardır mutlaka... Ah deriz, keşke deriz, olsa deriz, yaşarken kıymetini bilemedik deriz...Neler neler deriz!

                Kaybettiklerimiz!

                Ben en çok babamı özledim. Yirmi yıl önce kaybettiğim, hayatın tecrübeleriyle yoğrulmuş nasihatlarını özledim.

                ‘Size iyilikler bırakıyorum’ diyerek aramızdan ayrıldı.

                O’nların hayatı ne kadar da çile içinde geçmişti. Babalarımızın, büyüklerimizin hayatı...

                Onca mahrumiyete rağmen; razı olan, rıza gösteren, kabul eden bir nesildi onlar.

                Babacığım bir köy öğretmeni idi. Mesleğinin büyük bölümünde elektriksiz, susuz, yolsuz köylerde görev yaptı.

                Nasıl kutlu bir mücadele idi onlarınkisi! Genç Cumhuriyet’in aydınlık yüzleri, mimarları, yol göstericileri...

                Manisa’nın Yunt Dağları zirvesindeki Recepli Köyü’ne tayin çıktığında deve sırtında gittiğimizi hatırlıyorum.

                Az ötedeki yamaçtaki kaynak suyunu, imece usulü köylülerle  birlikte köy meydanına getirdiği günleri hâlâ köylüler unutmamışlar!

                Her şartta yaşadığın yerlere hizmet etmek, iz bırakmak, yıllar sonra hayırla anılmak insan olmamın vasıflarıdır.

                Hayatta ya tozu dumana katarsınız, ya da tozu dumanı yutarsınız.

                İşte tarih yazanlar tozu dumana katanlardır.

                ***

                Bir gün Peygamberimiz ve arkadaşları bir yere gidiyordu. Yol kenarında oturmuş, bomboş duran birini gördüler. Peygamberimiz adamın yanından geçerken bomboş duran adama baktı ama selâm vermeden yoluna devam etti. Peygamberimizin arkadaşları bu olaya hayret ettiler. Çünkü Peygamberimiz herkese selâm verirdi. Ama bu adama selâm vermemişti. Gittikleri yerdeki işlerini bitirdikten sonra aynı yoldan dönüyorlardı. Bu sefer adam, aynı yerde eline bir çöp almış, toprağı karıştırıyordu. Peygamberimiz adamın hizasına gelince bu defa adama dönüp tebessümle baktı ve:

                -“Esselâmü aleyküm...” diye selâm verdi. Peygamberimizin arkadaşları, bu olaya şaşırdılar. İçlerinden biri:

                - Ey Allah’ın elçisi, buradan biraz önce geçtik. Oturan adama baktınız ama selâm vermediniz. Şimdi ise tebessümle bakıp selâm verdiniz. Bunun sebebi nedir?” diye sordu. Sevgili Peygamberimiz:

                -Biraz önce buradan geçerken adam oturmuş bomboş bekliyordu. Onun için selâm vermedim. Ama bu defa hiç olmazsa eline bir çöp almış, toprağı karıştırıyor, onunla meşgul oluyordu. Onun için selâm verdim.” dedi.

                ***

                Çalışmak, üretmek, yarınlara insanlık için birşeyler bırakmak en güzelidir.

                Bir aylık Ramazan Ayı sonucu evde kaldığımız günlerin ardında kavuştuğumuz bir bayram...

                Buruk bir bayram...

                Geçmişin özlemi yanında, dostlarla sarılamamanın hüznü içinde geçireceğimiz bir bayram...

                Ne diyelim; Bayramınız, bayram tadında olsun!