Salih Aynural


Emperyalist Ülkeler Açısından Kontrol Altında Tutulması Gereken Ülke Türkiye

Emperyalist Ülkeler Açısından Kontrol Altında Tutulması Gereken Ülke Türkiye


Dünyada iki yüz elli milyondan fazla Türk yaşamaktadır. Bu nüfus yaklaşık 15 milyon km kareye dağılmış durumdadır ve zikredilen Türk coğrafyasında çok zengin petrol ve doğal gaz rezervi mevcuttur. Bugün doğal gaz üretiminde dünyada birinci, petrol üretiminde ikinci durumda olan Rusya Federasyonu’nun ürettiği hem doğal gaz hem de petrolün %90’ından fazlası Türk bölgelerinden çıkarılmaktadır. Yine Çin’in ürettiği petrol ve doğal gazın yaklaşık  %25’i Doğu Türkistan’dan temin edilmektedir. Bağımsız Türk Cumhuriyetlerinden başta Azerbaycan olmak üzere Kazakistan, Türkmenistan ve Özbekistan’da önemli miktarda petrol ve doğal gaz üretimi gerçekleştirilmektedir.
Bugün Türk Dünyasının bir lideri yoktur. Aynı şekilde ciddi petrol ve doğal gaz rezervlerine ve üretimine sahip İslâm Dünyasında da; onları derleyip toparlayacak, emperyalist ülkelerin sömürüsünden koruyacak, kollayacak bir lider ülke yoktur. Hem Türk, hem de İslâm dünyasına lider olabilecek, onları bir araya getirebilecek ülkelerin başında Türkiye gelmektedir. Bu bakımdan dünyada Türkiye’nin sahip olduğu siyasi potansiyele sahip ikinci bir ülke yoktur. Ancak bu siyasi potansiyeli kullanmanın tek bir şartı vardır, o da güçlü bir Türkiye olmak. Dolayısıyla Türkiye ne zaman istikrara kavuşur, kalkınma rayına girer ve güçlenmeye başlarsa emperyalist ülkeler devreye girer ve Türkiye’de istikrarsızlığı körükler. Bunu da maalesef doğrudan müdahaleye gerek duymadan, birbirimize düşürerek gerçekleştirirler. Nitekim 1970’li yıllarda ülke sağ ve sol diye ikiye ayrıştırıldı. Bu ayrışma Türkiye’ye çok şeyler kaybettirdi. On binlerce idealist insanımız öldürüldü. Yüz binlerce gencimiz tahsillerini tamamlayamadı. On binlerce vatandaşımız hapishanelere tıkıldı. Siyasi grevler yüzünden üretim durma noktasına geldi. Ekonomi allak bullak oldu. Neticede Türkiye tam kalkınma rayına girmişken tekrar istikrasızlığa sürüklendi. 
1984 yılında PKK terör örgütü ortaya çıkarıldı. On binlerce gencimiz ya kandırılarak ya da zorla terör örgütüne katılmak zorunda kaldı. Türkiye tam 36 yıldır eli kanlı terör örgütü ile mücadeleye devam ediyor. Bu terör örgütünün bugüne kadar Türkiye’ye maliyeti tahminen1,5 trilyon dolar civarında, bu paranın teröre değil de yatırıma harcandığını düşünün, o takdirde Türkiye’nin ekonomik ve siyasi açıdan nasıl güçleneceğini tahmin etmekhiçte zor olmasa gerek. İşte bu nedenle emperyalist ülkeler PKK terörünün bitmesini istemezler. Şayet PKK terörü biterse Türkiye’nin önünün açılacağını çok iyi bilirler. Türkiye’nin şansızlığı; ne ABD’nin ne bazı Avrupa ülkelerinin ne Rusya Federasyonu’nun ne de Çin’in güçlü bir Türkiye istememeleridir. Onlar için Türkiye kontrol altında tutulması gereken bir ülkedir. Türkiye kontrolden çıkarsa ciddi bir rakiple karşı karşıya kalacaklarının bilincindedirler. Bu sebepledir ki müttefik dediğimiz ABD ve bazı Avrupa ülkeleri, zaman zaman Rusya Federasyonu PKK’ya destek olup, kollayıp kuvvetlendirmektedir.
Emperyalist ülkeler sadece PKK terör örgütünü kullanmıyor, yeri geliyor Alevi –Sünni, yeri geliyor Laik-Anti laik, Türk-Kürt çatışması çıkarmaya çalışıyorlar. Son olarak FETÖ terör örgütünü devreye soktular. Türkiye’ye inanılmaz darbe vurdular. Bu darbenin zararları öyle parayla pulla ölçülecek cinsten değil, Türkiye’nin kendisini toparlaması ve bu zararları telafi etmesi onlarca yıl alacak, dolayısıyla güçlü bir Türkiye yine başka bir bahara kalacak.
Artık bu musibetlerden ders almamız, birbirimize düşmeden birlik ve beraberlik içinde bulunmamız, emperyalist ülkelere yeniden koz vermememiz gereken bir dönemde; ne yazık ki ülkemiz yeniden ayrışma noktasına geldi. Ülkemiz insanı, körü körüne Sayın Cumhurbaşkanını sevenler ve nefret edenler olmak üzere ikiye ayrışmış durumda. Bana göre söz konusu ayrışma çok tehlikeli boyutlara geldi. Bu nedenle Sayın Cumhurbaşkanının bir an önce herkesi kucaklayacak söylemlere ve eylemlere geçmesi, bir kesimin değil bütün vatandaşların Cumhurbaşkanı olduğunu göstermesi çok büyük önem arz ediyor. Bu arada Partili Cumhurbaşkanlığının da yapımıza uymadığı, ayrışmayı körüklediğinin çok açık ve net anlaşılmış olduğunu da unutmamak gerekiyor.