Sevdim seni bir kere, başkasını sevemem
Deli diyorlar bana, desinler değişemem
Başlıkta, Teoman’ın ünlü şarkısının iki dizesini paylaştım.
Nerden çıktı şimdi bu diyeceksiniz? Durup dururken çıkmadı elbette.
Şarkılar hayatın özetidir bazen.
. . . . . . .
Geçenlerde bir televizyon kanalında yine siyaset konuşuluyor.
Program konuklarından biri Tayyip Erdoğan’ın dış politikada hiç sevilmediğini ve hiç dostu olmadığını söyleyince, diğer bir konuk olan Ülke TV programcılarından gazeteci yazar Turgay Güler, stüdyodaki bu karşıt görüşlü konuğa sert dille ve heyecanla cevap veriyor:
(Biz de Cümlelerin anlamını bozmadan, Sözcüklere biraz da ek katıp, olayı süslüyoruz)
“Suriye’deki katil Esad’a karşı, Mısır’da kendi vatandaşlarını öldüren darbeci Sisi’ye karşı, Libya’da başka bir darbeci ve katil Hafter’e karşı, size durmadan sataşan ve hatta zaman zaman ileri giden Avrupa’nın şımarık çocuğu Yunanistan’a karşı, Filistin’de adeta vahşet yapan zalim İsrail’e karşı, darbeleri ve darbecileri teşvik edip koruyan ABD’ye karşı, PKK’yı destekleyen ve Afrika’yı karıştıran Fransa’ya karşı, benzer şeyler için Almanya’ya karşı Türkiye’nin gösterdiği tavır haklı olarak tabi ki ters olacak. Bu yüzden Reis tabi ki sevilmeyecek. Tabi ki kendisine karşı muhalifler olacak.”
Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Sayın Cumhurbaşkanımız, Dünya’da bazı devletler tarafından, Türkiye’de de muhalifler tarafından pek sevilmiyor. Hatta Sayın Cumhurbaşkanımız, kendisini tenzih ederim, çılgın veya deli diye tanımlanıyor. Niye? Çünkü tabiri caizse “Kasımpaşalı” lakabıyla tanınıyor, inandığı şeyleri kimseye sormadan, korkmadan yapabiliyor ve çekinmeden söylüyor.
Bazen deli ile veli arasında çok ince bir çizgi vardır. Dava için deli olmak gerekir. Zira sevseniz de sevmeseniz de onlara ihtiyaç vardır.
. . . . .
Geçenlerde bir bürokratı ziyarete gittik. Sohbetimizin bir kısmında Sayın bürokratımız bana döndü ve anlatmaya başladı:
“ Size bugüne kadar söylemediğim ilginç bir şeyi söyleyeceğim. Önemli bir kişinin yakın bir akrabası (Şimdi bu yazıda kim olduğunu açıklamak istemiyorum) üç yıl kadar önce beni aradı ve hakkında çok konuşuluyor, şu Rifat Sait, kimdir diye sordu? Ben de kendisine, O Delidir, İzmir’in de böyle delilere, ihtiyacı var, dedim. “ dedi.
Odada bulunan diğer arkadaşlardan biraz utandım. Bu şimdi bir övgümü yoksa eleştiri miydi?
Sonra düşündüm de o beni bürokrata soran önemli kişinin akrabası keşke bürokrata değil de akrabası olduğu o önemli kişiye beni direk sorsaydı. Eminim hakkımızda gayet net bir bilgi alabilirdi.
. . . . . .
Milletvekili olduğumuz dönemde ve sonrasında kimilerine göre ilginç, kimilerine göre delice kimilerine göre güzel şeyler yaptık. Bunların takdirini önce Allah (cc) sonra tarihte bunları dinleyen ve okuyanlar verecektir. Yeter ki yaptıklarımız ve söylediklerimiz doğru, katkısız ve objektif yazılsın ve söylensin.
Bize deli diyenler, neden böyle dediklerini, bize kızıp sevmeyenler de neden böyle davrandıklarını detaylı ve hakkaniyetle anlatsınlar. Eğer böyle yapmazlarsa kul hakkı çok ağırdır.
Deli – dolu, çılgın, söz dinlemeyen, kontrol edilemeyen, çok aktif hatta interaktif gibi tanımlar iyi midir kötü müdür? Bu davranışların asıl nedenini bilirseniz doğru yargıya varabilirsiniz.
Keşke sorsalar. Neden ve nasıl diye? Bazı akıllılar görüp te ses çıkartmayabilir. Susarak yerlerinde kalmayı beceren kişiler de olabilir, dayanamayıp ses çıkaran deliler de olabilir. Birileri Reise deli diyebilir, birileri bize deli diyebilir, hatta bir gün belki size de deli diyebilirler.
Son söz: Ölüm de var, Allah (CC) da var. Bizi deli eden sözüm ona akıllı geçinen kişiler ve yanlış olaylar varken, deli olmaya devam edeceğiz. Dava oldukça deli olmaya devam edeceğiz. Çare için bizi arayan kişilere çözüm bulamazsak deli olmaya devam edeceğiz. Unutmayın ki; Biz deli oldukça bazı sözüm ona akıllılar deliriyorlar. Bundan dolayı mutlu oluyoruz.
Aklın sadakası fikir üretmek ve şükretmektir. Bazı deliler bundan muaftır bazıları ise değildir. Biz Rabbime şükür edenlerdeniz çok şükür.