Öz vatanında esir, öz vatanında garip, öz vatanında mahzun Doğu Türkistanlılar, son yıllarda kendi kadim ata topraklarında cezaevinde yaşarcasına hayat sürüyorlar. Çin hükümeti Doğu Türkistanlıları potansiyel terörist gördüğü için, güvenlik önlemi adı altında Doğu Türkistanlılara hayatı adeta zindana çevirmiş durumda. Doğu Türkistan’ın bütün sokakları ve caddeleri kameralarla donatılmış halde. Bu kameraların çoğunluğu da gece görüşlü ve yüz taramalı kameralar. Doğu Türkistanlıların her hareketleri kontrol altında, her tarafta karakollar inşa edilmiş, neredeyse beş yüz kişiye bir karakol düşüyor. Okullar, camiler bile kameralarla izleniyor. Doğu Türkistanlılar için bir yerden başka bir yere gitmek eziyet haline dönüşmüş vaziyette, sık aralıklarla kontrol noktaları oluşturulmuş durumda; bu kontrol noktalarında kimliklere bakılıyor, üst araması ve yüz taraması yapılıyor. Akıllı telefonların içerikleri inceleniyor, bu incelemede dini veya milli içerikli her hangi bir kayda rastlanırsa o şahıs derhal tutuklanıyor. Ayrıca kontrol bahanesi ile alınan cep telefonlarına casus yazılımlar yükleniyor. Dolayısıyla Doğu Türkistanlıların her türlü konuşmaları ve yazışmaları yakından takip ediliyor.
Kimlikler çipli kimlikler, her bir Doğu Türkistanlının nerede olduğu bu çipli kimlikler sayesinde rahatça izlenebiliniyor. Doğu Türkistanlıların bir şehirden başka bir şehre seyahat edebilmeleri de izne tabi, gerekli izni almadan seyahate kalkışan Doğu Türkistanlılar şehrin sınırını geçtikleri anda, karakollara çipli kimlikleri sayesinde sinyal ulaşıyor ve derhal yakalanarak tutuklanıyor. Her fırsatta Doğu Türkistanlıların DNA’ları toplanıyor, parmak izleri, kan örnekleri, ses kayıtları alınıyor. Gözbebekleri taranıyor. Hatta yürüyüş stilleri bile videolara kaydedilip arşiv oluşturuluyor.
Bu kadar zulüm yetmiyormuş gibi; birkaç yıldır kardeşlik ve akrabalık projesi adı altında bir milyondan fazla komünist parti üyesi Çinli, Doğu Türkistanlı ailelerin yanlarına zorla yerleştirilmiş, onlar vasıtasıyla ailelerin dini ve milli inanç seviyeleri, Çinlilere bakış açıları ve sair davranışları tespit ve rapor edilmiştir. Nitekim bu tespit ve raporların sonucunda milyonlarca Doğu Türkistanlı, eğitim ve meslek edindirme bahanesiyle insanlık dışı toplama kamplarınatıkılmıştır.
Çin hükümeti Doğu Türkistan’a otokontrol sistemi de getirmiştir. Herhangi aile fertlerinden birisi Çinli yetkililere göre illegal bir harekette bulunur ise, bundan bütün aile bireyleri mesul tutulmakta ve derhal toplama kamplarına gönderilmektedir. Bu nedenle aileler en ufak şeyden korkar hale gelmişlerdir.Doğu Türkistanlıların yabancılarla konuşmaları da yasaklanmıştır. Yabancılarla konuşanlar casus muamelesi görmektedir.Dolayısıyla Doğu Türkistanlılar adeta kendilerini kapana kısılmış hissetmektedirler. Sadece Doğu Türkistan’da yaşayanlar değil, Doğu Türkistan’dan kaçıp başka ülkelere yerleşenlerde yakından izlenmekte; Doğu Türkistan’daki olayları dünya kamuoyuna duyurmaya çalışanlar, geride kalan aileleri ile tehdit edilmekte, tehdide aldırış etmeyenlerin aileleri gözyaşlarına bakılmaksızın tutuklanmaktadır. Ayrıca yurtdışına kaçan Doğu Türkistanlıların yaşadıkları ülkelerden, çeşitli suçlar isnat edilerek iadeleri istenmekte, zaman zaman bazı ülkeler Çin hükümetinin bu isteklerine karşı koyamayarak masum insanları Çin’e teslim etmektedir.
Kısacası Doğu Türkistan’da yaşayanlar Çin hükümeti tarafında üç gruba ayrılmıştır. Güvenilir, şüpheli ve güvenilmez. Çinliler güvenilir guruptadır. Doğu Türkistanlılar ise şüpheli ve güvenilmez kategorisine girmektedirler. Dolayısıyla Doğu Türkistanlılar için her türlü kısıtlama ve kontrol söz konusu iken, Çinliler için hiçbir kısıtlama ve kontrol uygulanmamaktadır. Çinli yetkililer için Çinliler, Doğu Türkistan’ı kalkındırmaya gelen fedakâr ve kahraman insanlardır, onlara ayrıcalıklı davranmak gayet normaldir. İnsanın ağrına giden ise, bu zulümlere Türkiye dâhil bütün Türk ve İslâm dünyasının sessiz kalmasıdır.