Gün gelsin istiyoruz ki, borçlanmaktan artık kurtulalım. Ama ne mümkün!
Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın Eylül 2020 sonu 9 aylık nakit akım tablosuna baktığımda, yine giderler (884.724milyon ( faiz ödemeleri: 97.307 milyon dahil) gelirlerden (740.396milyon) fazla, İç ve Dış Borçlanma Banka Kullanımı ile ödemeler dengesi kapatılmış, kur farkı da (16.760milyon) eklenmesi ile de Kasa/Banka Net: -118.393 milyon bakiye vermiş.
Ayağınızı yorganınıza göre uzatmamışsınız. Borçlusunuz.
Amann boş verin… Borç da neymiş, kur farkı da neymiş, dolarla da maaş almıyorsunuz . Ne olacak canım umursamayın.
Diyemiyorum. Bir vatandaş olarak, Bağımsız Denetçi – Mali Müşavir mesleğini icra eden bir kişi olarak ben umursuyorum.
Umursamadıklarını beyan etmiş olanlar da var.
Ancak; önemle söylüyorum ki, Vergi Mükellefleri umursamalı.
CB. Strateji ve Bütçe Daire Başkanlığı’nın 2019 kapsamında yayınladığı verilere göre; Merkezi Yönetim Bütçe Gelirlerinde; 756,5 milyar vergi gelirlerinin Bütçe Gelirleri içindeki payı: %85,9 oranındadır.
Ancak, görülmektedir ki, borçlanma kaynaklı faiz giderleri, bütçe üstü harcamalara vergi gelirleri de yetmemekte her dönem açıkla/borçla kapatılmaktadır. Bu durumu bir bağlamda yönetim başarısının yokluğunun kanıtı olarak görebiliriz.
Yeni-yeni-en yeni-yepyeni planlar sunulmuş olsa da, Üretim odaklılık yok, istikrar yok, sanayileşme yok, YOK. Ne olacak?
Doğmuş açıkların/borçların kapatılması için ne yapılır derseniz; merak etmeyin hemen bir vergi çeşidi türü bulunur ve vergi mükelleflerinin sırtına yüklenir ve/veya denetim çalışmalarına hız verilir. Akabinde incelemeler yapılır her incelemede mutlaka bir kusur bulunur; vergi ceza ve zayiatları, usulsüzlük cezaları kesilir. Mükellef ; Aman Efendim ne yapıyorsunuz ben küçük esnafım / kobiyim nasıl öderim bu cezaları , hem Kadı kusuru yanında benim kusurumda deve de kulak derken cezalar, vergiler kabul ettirilir, uzlaşmaya gidilir, yani pazarlık yapılır ve mevcut borçlarını ödeme de güçlük çeken mükellefin heybesine yeni borçlar yüklenerek gönderilir. Uzlaşma sağlanamaz ise Vergi Mahkemesine dava açılır hukuki hak arayışına gidilir.
Kadı kusuru demişken, bu bir kusur mudur Takdir okuyucuların; Sayıştay Eylül 2020 SGK raporları verilerine göre; 31/12/2019 muhasebe sistemine aktarılan kurum alacaklarının 31/10/2019 tarihi itibariyle olduğu ve bunun düzeltilmesi gerektiği sonucuna varıldığı görülmüştür. Peki, 31/10/2019-31/12/2019 aralığındaki kurum alacakları?
Hatayı mükellefler yaptığında ne olurdu?
Bir tarih hatasından, hatta fatura üzerinde bir saat hatasından dolayı usulsüzlük cezası ödemek zorunda kalmış bir çok mükellef vardır, kaldı ki arada tutar farkı çıksa zayiat üstüne zayiat düzenlenirdi.
Bir başka örnekleme yapalım;
Sayıştay Eylül 2020 Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunda; Doğruluk ve Güvenirlik Bakımından Değerlendirme Kısmında; Yılsonu Özkaynak toplamı ile mali durum tablosu arasında; hatalı yapılan kurum kayıtlarının düzeltilmesinden kaynaklı 205,51 milyon kısmı 2018 yılından devir gelen 2019’da 207,21 milyon tutarında fark olduğu bu tutarsızlığın sebebinin açıklanmamış olduğunun belirtildiği görülmüştür.
Hatayı mükellefler yapmış olsa ne olurdu?
Hatırlayınız geçmiş dönemlerde ki kayıtların düzeltilmesi ile ilgili enflasyon düzeltme vergisi, matrah artırımı ile kasa, stok düzeltme vergileri ödendiğini.
Bu arada Doğruluk ve Güvenirlik ilkesi son derece önemli bir ilkedir. Güven ve doğruluğun olduğu yere yerli ve yabancı yatırımcı huzurla gelir fabrikasını kurar, ülke istihdamına, kamu gelirine katkıda bulunur. Ekonomi güvenle oluşur.
Bütçe Gelirlerinde %85.9 oranındaki payı yüklenmiş vergi adaletsizliğini iliklerine kadar hisseden vergi mükellefleri her geçen gün bitiyor eriyor.
Vergi mükellefleri vergi borçlarını, SGK borçlarını ödeyememektedir. Hatta Kobiler BDDK verilerine göre: 3.762.838 milyon tutarında kredi borçlusudur.
Borç yükünü taşıyamayan e-haciz uygulamasına, icra takibine maruz kalmış mükellefin ödeme güçlüğünün üstesinden gelebilmesi için vergi ve SGK borç yapılandırmalarında en az 6 ay ödemesiz, en az 48 aya kadar vadeli ve taksitlerinde 3 ayda bir ödenecek şekilde olması ve asıl borca uygulanacak yıllık %15 tecil faiz oranının da %70 indirimli uygulanması (%5) mükellefe bir nebze nefes aldıracaktır.
Kabul ediniz ki, başka türlü hedeflenen tahsilat tutarına yaklaşılamayacak ve Kurumlara kamu personeli alımları fazlalıkla icra memuru statüsünde olacaktır. Kaldı ki, Sayıştay’ın Eylül 2020 SGK Raporları incelendiğinde de Şubat 2020 sonunda bir icra memuruna 5320 icra dosyası düştüğü ve Kurum personellerinin icra memuru sayısının halen yetersiz olduğu sonucuna varıldığı görülmüştür.
Demem o ki, Doğruluk ve güvenirlik ilkesine uygun hareket edilmeli, şeffaflık ilkesi atlanmamalı, kadı hatasının faturasının mükelleflere kesilmesinden vazgeçilmeli.
“Buradaki her paragrafta vatandaşlık sorumluluğunu yerine getirme hissiyatif ile kısaca aktarmaya çalıştığım hususların takdirini kıymetli enpolitik okuyucularına bırakarak enpolitik’te ilk yazımı paylaşmış olmanın mutluluğunu yaşıyorum.