Şifre sözcüğü gerçekten hem ilgi çekici hem de bir şeyin ardındaki sır perdesini aralayacakmış gibi bir his uyandırır. Ama bazen hayatın şifrelerini okumak o kadar da kolay değildir. Özelikle de iş siyaset olunca bu çok daha bulanık bir hal alıyor.
Şimdi size birkaç hafta içinde olan birkaç gelişmeyi daha doğrusu şifreyi sunmak istiyorum.
1. Aralarında Adidas, Nike, Zara gibi dünyaca ünlü markaların Doğu Türkistan'daki Çin zulmü nedeniyle üretimlerini durdurma hatta bazılarının bitirme kararı.
2. Gelişmiş ülkeler başta olmak üzere bazı ülkelerin Çin'i, Doğu Türkistan meselesi yüzünden kınama metni yayınlamaları.
3. Türkiye'de kıdem tazminatını adeta tırpanlayan ve bazı işçi sendikaları ve örgütlere göre işçiyi adeta köleleştiren bir yasanın hazırlığı.
4. Yılbaşından bu yana kurdaki yüksek artış nedeniyle asgari ücretin nerdeyse 100 dolar civarı alım gücü açısından düşüşü. Ve buna bağlı olarak ucuzlayan iş gücü piyasası.
5. Ciddi oranlara yükselmiş olan işsizlik ve özelikle de genç işsizliği.
6. Pandemi nedeniyle oldukça kritik bir sektör olduğu anlaşılan tarım sektörü ve yatırımları.
7. Ve tabiki ABD'de seçim nedeniyle demokratların iş başına gelmesi.
8. Hazine ve Maliye Bakanının istifa edip etmediği meselesi.
Son maddeye hiç girme niyetim yok çünkü vatandaş olarak ne olup bittiğini öğrenecek bir mecramız kalmamış maalesef. Dolasıyla ortada dolanan dedikodu vari söylemler ile yorum yapmak çok zor.
ABD'de seçim maddesi ise tüm dünyayı etkileyecek bir mesele ve her iktidar yeni ABD yönetimi ile ilgili pozisyonlar almaya başlayacaktır.
Fakat benim asıl üzerinde durmak istediğim diğer maddeler. Zira Doğu Türkistan konusunda Türkiye kamuoyu en azından sosyal medya düzeyinde oldukça duyarlı ve bu Çin ile iyi ilişkileri olan hükümete rağmen. Dünyaca ünlü markalar Çin'in, Doğu Türkistan meselesinden ötürü yatırımlarını, üretimlerini durdurma kararı aldıklarını açıkladılar. Ve bazı Batılı ülkelerde devlet düzeyinde resmi kurum ve kanallar ile Çin'i kınadılar. Sorun şu, neden Batı dünyası özellikle Müslümanlara dönük hiçbir insan hakkı ihlaline ses çıkarmaz iken bu konuda oldukça hassas davranıyor. Acaba Çin artık ucuz iş gücü değil mi? Yoksa yeni ucuz iş gücü piyasaları mı aranıyor. Türkiye'de kıdem tazminatının tırpanlanması meselesi ile asgari ücretin yılbaşından bu yana ciddi manada değer kaybı meselesi ve de genç işsizliğin tarihi zirvelere doğru gitmesi meselesi birleşince cevap yeni ucuz iş gücü merkezi Türkiye mi olacak?
İşsizliğin pandemi nedeniyle de dünya ölçeğinde ancak özelikle de az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeleri özelikle de Türkiye'yi vurmuş olması gençleri 'Ne iş olsa yaparım abi' noktasına mı getiriyor? Türk kamuoyu açısından bunun psikolojik alt yapısı da hazır zira büyük Batılı markalar Doğu Türkistan meselesinde Müslüman ülkelerin ses çıkarmamasına rağmen bunu yapmış olmaları bu psikolojik alt yapıyı sağlayacaktır. Pandemi döneminde tarımsal üretimin ne kadar önemli olduğunu da görmüş olduk. Ki Türkiye'de siyasal alanda bundan bahseden tek lider eski Başbakan Ahmet Davutoğlu oldu. Burada önümüzdeki süreçte Türkiye'ye yapılacak tarım yatırımları çok stratejik. Bunun yabancı ortak boyutu çok önemli. Zira bazı yatırım ve teşviklerin son zamanlarda varlık fonu içine alınarak adeta denetim dışına çıkarılmak istenmesi meselesi en az onun kadar önemli. Liste uzayıp gidecek ve önümüzdeki gelişmeler de çok farklı senaryoları mümkün kılabilir. Biz de şu anda böyle bir okuma yaptık. Hangileri ne kadar olur ya da ne şekilde olur onu da zaman içinde göreceğiz. Ancak şu gerçek de ortaya çıkmış gibi artık karizmatik liderler dönemi değil ortak aklı veya istişare kültürünü yeniden yeşertmek döneminin başladığı gerçeği. Ve bu ortak akıl yada istişare öyle üç beş kişinin kapalı kapılar ardında yapacağı işle de olacak değil. Ne olacaksa halkın en fazla katılımı ile ve Türkiye gibi ülkelerin çok ihtiyacı olan şeffaflık ilkesi etrafında olacak. Bunun yollarını açık bir şekilde ortaya koyabilenler ancak siyasi sahnede yer bulup oyun kurabileceklerdir.