“Güzel kelimelerimi bulamıyorum”
Gecenin bir yarısında uykularımı bölen(iyi ki) güzel kelimelerin sahibi Emine Işınsu. Güzel kelimelerin peşinde geçen mücadele dolu koskoca bir ömür.
Çileli, mücadeleyle dolu bir ömrün sonunda güzel kelimelerin yavaş yavaş yitiriliyor olmasına karşı adeta bir çığlık, bir isyan Emine Işınsu’nun “Kendimden Kendime” kitabı.
Üç gündür gözüme uyku girmiyor. Işınsu gibi kelimeleri bulamamaktan, sesimi kaybetmekten, kendimi bulamama düşüncesi kâbus gibi peşimi bırakmıyor.
Kitabı okurken bir an elim tutuluyor, kaleme kâğıda uzak duruyorum sandım! Dilim sustu, yüreğim burkuldu güzel kelimeleri arama mücadelesinin yazarı Emine Işınsu’yu okurken. Aynı duyguları Cemil Meriç’in yazamama, anlaşılmamaya karşı isyan dolu çığlığını duyduğumda da yaşamıştım. Üstadın sesi, sözleri hala kulaklarımdadır.
Hayatının varlık sebebinin yazmak olduğuna inanan ve hayatını bu inanca göre tanzim eden birisi için yazma, düşünme yetisini kaybetme düşüncesi ölmeye yatmak değil de nedir?
Bir an kendimi gördüm.Geçmişimi, hayallerimi, planlarımı, yazmayı düşündüğüm cümleleri, sesimi, nefesimin kısalacağını; yaşayamayacağımı düşündüm. Boğazım düğümlendi, yutkunamadım. Gözyaşlarım içime aktı.
Anamı gördüm… Anamın gözlerimin önünde kendini unutmasını, aramızdan gün gün ayrılışını gördüm. Sesini tanıyamayan bir insanın isyanla tevekkülün sükût etmiş halini gördüm. Emine Işınsu ablanın kaleminin sustuğunu gördüm. Ve gözyaşlarıma engel olamadım.
Günler geçse de içimdeki hüznü atabilmem mümkün olmadı. Üzerinden onca gün geçti ama aynı duyguları yaşamaya ve geceleri uyamamaya devam ediyorum. Elimden kalem, kâğıt ve kitabı biraz dahafazla bırakmaz oldum. Cümlelerime hayat suyu vermeye, yaşatmaya belki de ölümsüzleştirmeye daha bir can atar oldum.
Emine Işınsu’nun “Kendimden Kendime” adıyla yayımlanan son kitabını bir kitap olarak okumamalı diye düşünüyorum. Her yazan, düşünen ve hayatın demini almış; düşlerini, düşüncelerini, bilgeliğini aktardığı adeta bir çığlık ve adeta ölümsüzlük notları olarak okumak gerekir.
Emine Işınsu’nun “Kendimden Kendime”[1] kitabını okurken bir yandan yazarın hayatından kesitleri takip ederken bir yandan yazma melekelerini kaybetme sürecini takip ediyorsunuz. Hayatını yazarak, düşünerek, mücadele içinde geçirmiş bir düşünce insanının yazamama endişeleri karşısında irkilmemeniz mümkün değildir.
“Töre dergisi yeniden çıkacakmış. Haberi aldığım zaman düşüncelere daldım. Zamanda yolculuk yaparak yıl geriye döndüm. Tekrar 1970’lerde yaşasam ne yapardım! Hiç şüphesiz aynı şeyleri. Türk için yaşamak, Türklük için yürümek ve koşmak. Okumak, yazmak ve üretmek… İçinde bulunduğum toplumu yeniden üretmek. Tarihin şaşmaz akışında bir damla olmak ve içinde bulunduğum toplumla birlikte geleceğe doğru akmak. Köpürerek gök kubbede bir ses bırakmak…” (Emine Işınsu)[2]
Yazarın neden yazdığını, yazmanın büyüsünü, yazmanın yaşamakla eş anlamlı olduğuna inanan bir insanın yazamayacak olması ne hüzünlü bir yalnızlıktır.
“Uzaklardan ta uzaklardan
Gelirsin,
Ellerin üşümüştür;
Yüreğimi veririm,
Isınırsın,
Gidersin ta uzaklara
Gidersin,
Yüreğim
Sende kalır.”[3]
Emine Işınsu’nun gök kubbede bıraktığı ses her daim kulaklarımızda çınlamaya devam edecektir. Her ne kadar yazamıyor olsa da yazdığı kitaplarda ortaya koyduğu düşleri, düşünceleri ve kalemi onu tanıyan seven her yazarda güzel kelimeleri aramaya devam edecektir.
17 Mayıs 1938’de başladığı hayat yolculuğunda onlarca esere imza atan Emine Işınsu’nun yaktığı meşale elden ele dolaşmaya devam etmektedir.
[1]Emine Işınsu, (2020) KendimdenKendime, Ihlamur Yayınları, İstanbul, Ekim
[2] https://docplayer.biz.tr/1269757-Tore-den-tore-nin-toresi-a-yagmur-tunali-06-der-beyan-i-mecelle-i-tore-seyyah-i-fakir-evliya-celebi-12.html
[3] Emine Işınsu, (1956) İki Nokta kitabından “Masal Şiiri”