Dün itibariyle ABD, Savunma Sanayii Başkanlığı ve Savunma Sanayii Başkanı İsmail Demir ve beraberinde savunma sanayiinde belirli isimleri CAATSA yaptırımları listesine aldı. Senelerdir ABD ile aramızda krize neden olan S400’lerden dolayı gelen bu yaptırım son yaptırımda olmayacak ve ne yazık ki bir antlaşmaya varılmazsa devamı gelecektir.
Türkiye, savunma sanayii alanında yaptığı atılımlarla alçak ve orta irtifa hava savunma sistemlerinde yeterli bir kapasiteye ulaştı ancak Türkiye’nin yüksek irtifa hava savunma sistemleri gerçekten amiyane bir tabirle tam bir facia. Yüksek irtifa hava savunma ihtiyacını karşılamak için 1950’li yıllardan kalma ABD yapımı MIM-14 NikeHercules hala envanterde bulunuyor fakat günümüz şartlarında artık köhnemiş bir sistem olduğu için Türkiye bu ihtiyacını bir an önce yeni bir hava savunma sistemiyle kapatması gerekiyordu. Bu ihtiyacı kapatmak amacıyla Türkiye 2013 yılında ABD ‘ den MIM-104 PatriotPac-3 talep etti . Aynı zamanda Türkiye hava savunma sisteminin beraberinde teknoloji transferi de istiyordu. Buna benzer durum 1997 deki tank projesinde de olmuştu. Tankla beraber teknolojisi de istenildiği için karşı taraf devlet sırrı refleksiyle teknoloji vermekten vazgeçmişti ve proje rafa kaldırılmıştı. Yine benzer durum burada da oldu ve Patriot üretiminde bulunan şirketler ve dahilinde ABD kongresi isteği reddetti. İlerleyen zamanlarda bir başka ihale açıldı ve ihaleyi Çin Halk Cumhuriyeti kazandı ancak ortada şöyle bir sıkıntı vardı: Çin NATO ülkesi değildi ve Çin’in hava savunma sistemlerini üreten şirket CPMIEC nükleer silahların yaygınlaştırılması anlaşmasını ihlal ettiği gerekçesiyle ABD’nin yaptırım listesindeydi. Bu sebepten ötürü bu anlaşma da 2015 yılında iptal edilmek zorunda kalındı ve yerli hava savunma sistemleri Hisar-A , Hisar-O ve Hisar-U(Siper) üretim projeleri başlatıldı. Bu projeler uzun soluklu projeler olduğu için hala yeri doldurulması gereken yüksek irtifa hava savunma sistemi ihtiyacı vardı ve Rusya ile günden güne de yakınlaşıldığı için artık S-400 Triumph biçilmiş kaftandı.
S-400 Triumph, S-200 ve S-300 hava savunma sistemleri temel alınarak 17 milyon kilometre karelik geniş Rusya topraklarını korumak amacıyla tasarlanan kısa-orta-uzun menzilli hava savunma sistemidir. Sistem 2 radar, komuta kontrol merkezi ve 8 bataryadan oluşur. Bataryalar içine 60 km ile 400 km arasında menzil potansiyeline sahip farklı füzeler eklenebiliyor. Türkiye’ye verilen bataryalarda 250 km menzile sahip füzeler bulunuyor. Sistemin içinde bulunan ana( Tespit radarı) radar 600 km menzile ve 2. radarı olan teşhis radarı 400 km menzile sahip . Bu iki radar sayesinde sistem tek seferde 100 farklı hedefi tespit edip her birine birer füze yollayabiliyor.
Peki Yunanistan’ın NATO ülkesi olmasına rağmen S-300 kullanmasına ses çıkartılmıyor da Türkiye’ ye neden yaptırım uygulanıyor? Öncelikle Yunanlılar güle oynaya S-300’leri aktif hale getiremediler.
1998 yılında Kıbrıs Rum Yönetimi adaya hava savunma sistemi yerleştirme kararı aldı ve Rusya’dan S-300 sipariş ettiler ancak sistemin radarının Ankara’yı bile menzili içine alması Türkiye’yi harekete geçirdi ve o dönem Türkiye’nin Rumlara yönelik yaptığı diplomatik ve farklı baskıları sonucunda bataryalar kaldırılarak Girit Adası'na konuşlandırıldı. Adaya getirilen hava savunma sistemi ancak 14 yıl sonra test edilebildi çünkü ABD aynı baskıları Yunanistan’a da yapmıştı. ABD, “Rus sistemini NATO sistemine entegre edemezsin” demişti. İsrail-ABD-Yunanistan ortak anlaşmalarıyla ancak ve ancak 14 yıl sonra atış gerçekleştirilebildi. Hatta ABD uçaklarını Rus sistemlerini aşabilmek amacıyla Girit’ de konuşlu S-300’lerle test etti . Sistemler ancak bu şekilde aktif hale getirilebildi.
Benzer durum şu an bizde de yaşanıyor. Sistemi NATO radarına entegre edemiyoruz. Sistemi NATO radarlarına entegre edebilmemiz için Ruslardan yardım almamız gerekiyor ve ABD ‘nin yaptırım tehditlerinin asıl temeli burada yatıyor. Rusların NATO radarlarına girmesi demek Birleşik Devletler’in 2. Dünya Savaşı sırasında geliştirdiği ve her geçen yılda üstüne yeni bilgiler eklediği IFF transponder sistemindeki bilgileri ele geçirmesi demektir. IFF IdentificationFriendorFoe (Dost-düşman tespiti) sivil ve askeri uçakların çeşitli radarlar tarafından dost ya da düşman olup olmadığını ayırt edebilmek için NATO tarafından yıllardır kullanılan bir sistemdir. Sistem içerisinde her uçağın , geminin her türlü aracın şifresi ve bir nevi plakası yer alır. Bu sayede radar alanına giren düşman unsurları tespit edilir. ABD her girdiği savaşta , çatışmalarda bu sisteme yeni araçların izlerini eklemiştir. Yani bu koca kütüphanenin içerisinde Ruslara ait yıllardır üretilen her türlü aracın , silahın , füzenin radar izi bulunmaktadır ve bizde bu sistemi radar ağına entegre etmeye çalıştığımızda bu bilgileri Rusların kucağına bırakmamız manasına geliyor ve yaklaşık 3 yıldır süren krizin temelinde bu durum bulunuyor.
Yeni bir hava savunma sistemi üretene kadar 2,5 milyar dolar ödediğimiz S-400 Triumph sistemi muhtemelen uzun bir süre daha başımızı ağrıtmaya devam edecektir. Neticede belli bir ücret ödedik ve bu paranın boşa gitmemesi adına en azından kendi radarı (Stand-alone) ile çalışmaya devam edecektir ancak unutmamakta fayda var biz sistemle her uğraştığımızda ABD’den gelen başka yaptırımlarla karşılaşacağız…