Naci Yengin


Ahlat Ağacı

Ahlat Ağacı


Nuri Bilge Ceylan’ın 2018 yapımı “Ahlat Ağacı” filmi vardı. Edebiyata, üretmeye, cümlelere aşık bir gencin kitabını yayımlatmak amacıyla köyüne dönmesi ve verdiği mücadeleyi anlatan güzel bir filmdi. İzlemeyenlerin izlemesini tavsiye ederim.

Tüm zorluklara göğüs germek amacıyla hayata karşı verilen mücadeleyi anlatan filmden çıkarılacak sonuç anlatacağım ahlat ağacını tam olarak anlatmıyor olsa da tabiatta bulunan ahlat ağacıyla filmin ortak özelliliği sabır, direniş ve mücadeleyle zorluklara göğüs germek ve sonuç alınana kadar yürüyüşe devam etmektir diye düşünebiliriz.

Ahlat ağacı dağ başlarında bulunan ve daha çok sert iklimi seven bir ağaçtır. Dirençlidir. Dalları dikenli olduğu için her hayvan yapraklarını yiyemez. Bir tek keçiler, ancak onlar yükseklerdeki meyvelerini yiyebilir. Olgunlaşmaları armut meyvesine göre daha geçtir. Ancak bir de olgunlaştı mı yemeye doyamazsınız tadına. Meyvesi küçüktür. Dikenli dallarından toplaması kolay değildir. Size tavsiyem etrafınızda ahlat ağacı varsa meyvelerini dökmeden toplayın derim. Birçoğumuz için belki de ilk deneyim olacaktır ahlat ağacı meyvesinin tadı. Ama olsun. Binbir derde şifadır dersek belki daha etkili olabilir sözümüz!

Yabani bir armut olarak da bilinir ancak onun adı ahlattır. Aşılanırsa armut ağacına dönüşebilir bu açıdan bakıldığında armutla akrabalığı olduğu kesin.

Burada ahlat bitki ve meyvesinin tıbbi yönünü anlatmaktan ziyade her iklimde yetişen mücadeleci yönünden dersler çıkarmak gerektiğine inanıyoruz. Çevremizde gördüğümüz bazı insanların da her türlü zorluğa, iklime göğüs germesi bana hep ahlat ağacını hatırlatır.

Başucumda Yunt Dağının zirvelerinden topladığım ahlat meyvesi duruyor. Bir süredir olgunlaşmayı bekliyorlar. Yenecek kıvama geldiler. Kokusunu alabiliyorum. Bu koku beni çocukluğuma götürüyor.

Ne tuhaf değil mi. Bir bitkinin meyve kokusu sizi alıp yıllar öncesine götürüyor ve küçük bir çocuk oluyorsunuz. Olgunlaşan ahlatları yemeye kıyamıyorum. Onlar hep yanımda dursun ve ben onlara her baktığımda dağlarda, kırlarda aç kaldığımda tırmanmakta zorlandığım, her seferinde bir yanımı kanattığım ahlat meyvelerini bir şeklide toplayıp açlığımı giderdiğim günleri hatırlayayım.

Şidi de öyle yapıyorum. Sabahın ilk saatlerinde ahlat meyvelerinin ne kadar olgunlaştığına bakıyor ve çocukluğuma; sanki asırlar öncesinde yaşanmış gibi köyüme, tarlalara geri dönüyorum. Yıllar önce okuduğum Şair Mehmet Başaran’ın “Ahlat Ağacı”şiirini hatırlıyorum.“Bakma sana bir ad verdiklerine / Yerle gök arasında bir karaltısın / Ve bütün dünya seni unutmuş / Sanki kim bilecek yaşadığını / Gelmese dallarına birkaç fakir kuş”

Bazen çocukluğumuzu yaşarız gölgesiz ahlat ağaçlarında...

Ahlat ağacının ayrıca kalbi güçlendirdiği, vitaminler yönünden de epey zengin olduğunu, insanı sakinleştirdiğini, kurutulup kavut üretildiğini, zehirli haşerelere karşı kullanıldığını da unutmamak gerekir.

Bir de bizim gibi hayata karşı direncimizi arttıran cümlelere ilham kaynağı olduğunu da söylemeliyim.

Nuri Bilge Ceylan’ın filmi “Ahlat Ağacı” adı zihinlere yerleştiyse de meyvesini yemeyenlerimiz vardır.  Bence denemeye değer...