Gezi Parkı olayları Ak Parti içindeki siyasi çekişmenin neticesinde çıkmış ve bitmiştir.
Bana göre Gezinin nedeni, Erdoğan'ın 7 Nisan'da söylediği başkanlık ve Partili Cumhurbaşkanlığı sistemi idi. Ve yaklaşık bir hafta Türkiye'de 3 seçimin bir arada yapılması konuşulmuştur. Yani genel seçim, yerel seçim ve Cumhurbaşkanlığı seçimi. Halbuki Cumhurbaşkanlığı seçimine daha 2,5 sene vardı.
Gezi olayları ilk 28 Nisan 2013'te ufak bir eylemken, sonrasında hem sosyal hem de ekonomik çok büyük olaylara neden olmuştur.
Türkiye'de marjinal sol hep dışarıdan idare edilmiş, bizdeki cemaat ve tarikatlardaki gibi sorgulama olmayan bir yapıları vardır.
1980 ihtilalından sonra Çin'e, Rusya'ya kaçan sol eylemci yok gibiyken, Avrupa'ya kaçanlar kıyas bile edilmez. Bu da gösteriyor ki sol Avrupa'dan Almanya, Fransa, Hollanda ile hepsi birden İngiltere'den yönetilir.
Gezi Parkı olayları başlayıp eylemler hızlandığı dönemde, Başbakan Erdoğan 3 Haziran günü Fas'a yapacağı ziyaret öncesi basın açıklaması yaparken Reuters muhabiri Birsen Altaylı sorularla başkanı sıkıştırıyor, gezinin nedeninin sorgulanmasını ve Erdoğan'ın agresif yaklaştığını vurguluyor. Başbakan haliyle karşı çıkarken sadece CHP zihniyetini suçluyordu.
Sanki olacakları bilir gibi, tam o arada bir twit attım. 'Yarın bir gün bir kahraman çıkar, mesaj nedir öğrenirsiniz' demiştim. Ertesi gün kahramanımız istisnasız tüm gazetelerin baş manşetindeydi. Ilımlı adam, uyumlu adam Cumhurbaşkanı Abdullah Gül denilerek. Kahramanımız gündeme girmişti.
Başbakan Erdoğan Fas'ta yaptığı açıklamada mesajın alındığını belirtip, yakında olayların biteceğini belirtti.
Açıklamayı izleyince mesaj gerçekten alındı mı diye yurda dönmelerini bekledim.
Erdoğan yurda döndüğü gün hemen partisinin Merkez Karar Yönetim Kurulunu topladı. Sonuç bildirgesini sabırsızlıkla bekledim. Açıklamayı Hüseyin Çelik yaptı. Bir ve ikinci maddeyi hatırlamıyorum. Üçüncü madde mealen 'Tüm seçimler zamanında yapılacak' şeklinde idi.
Yakın zamanda olaylar biter diyerek bir twit daha attım.
Ak Parti MKYK'ya da beni doğruluyordu. Olaylar bir süre sonra bitti.
Dün, Boğaziçi Üniversitesi'nde rektör ataması ile alakalı ufak tefek olaylar çıktı. Yaklaşık 2, 3 yıldır nefesi dahi duyulmayan DHKP/C sahaya indi.
Eski Genel Kurmay Başkanı İlker Başbuğ'da, Menderes erken seçim kararı almış olsaydı 60 darbesi olmayabilirdi babında sözler etti.
Peşinden ilk olarak bir gazeteci darbe hazırlığından bahseden bir twiti attı. Sonra tüm sosyal medyada Gezi olayları gibi bir hazırlıktan bahsederek, polisimin yanındayım gündemi oluştu. İlla ki polis bizim ve yanındayız. Bunda şüphe yok.
Buradan bakınca gard almaya çalışan hükümet yandaşlarının tavrı, bunun safları sıkılaştırma stratejisi olabilirmi diye düşünmeye başladım.
Geniş düşününce, ilk twiti atan gazeteci, geçen hafta deizm ile alakalı sert bir yazı yazmış, daha sonra yazının kaldırıldığını birde dernek ve vakıfların mal varlığı ile alakalı kanuna tepki veren bir twitini hatırladım. Peşinden bir hükümet yetkisinin kendisini aradığını ve birlikte olduğunu, durumun kendisinin bildiği gibi olmadığını, rahat olunması gerektiğini belirtti.
O yüzden ilk darbe tiwiti çok manidar gelmeye başladı.
Yıllarca Şehit Muhsin Yazıcıoğlu'nun en yakınlarında sayılabilecek bir konumda olmam ve ordan aldığım tecrübe neticesindeki kanaatim şudur;
Eğer bugün gene Gezi Olayları gibi bir durum söz konusu ise, bunu Ak Parti içinde aramak gerek.
Milleti ayrıştırmanın bir faydası olmamıştır ve olmayacaktır.
Kazanmak için her şey mubah değildir.