Mustafa Balkan


Siyasette Şiddet Kaos Doğurur

Siyasette Şiddet Kaos Doğurur


Selçuk Özdağ abiyi Büyük Birlik Partisi’ndeki görevi dolayısıyla tanıdım. Dostluğumuz ve hukukumuz o günden beri devam etti. Türk-İslâm Ülküsü dâvâsının yiğit bir neferi olan Ülkü Ocakları’nda cennet mekan Muhsin Başkan ile birlikte vatan, millet, din, mukaddes değerler ve Allah için mücadele ederken idamla yargılanan, 28 Şubat’ta üniversiteden üç kere atılan Manisa’nın yiğit ve korkusuz siyasetçisine, Cuma namazına giderken evinin önünde silahlı, sopalı ve “organizeli” bir saldırı yapılmış. Kendisine saldıran gençlerle boğuşurken elinden ve kafasından yaralanan Selçuk Bey’e geçmiş olsun dileklerimle birlikte Rabbimden sağlık, sıhhat, afiyet ve şifa temenni ediyorum.

Yiğitliğe sığmayan bu menfur saldırıyı kınıyor ve protesto ederek üzüntülerimi dile getiriyorum. Ülkü Ocakları, MHP, BBP ve Ak Parti’de devam ettirdiği siyaseti hayatını Gelecek Partisi’nde genel başkan yardımcısı olarak sürdüren Selçuk Özdağ, TBMM’de aldığı görevlerden dolayı malûm bölücü örgüt tarafından da tehdit edildiği için temkinli hareket ediyor, pusatsız gezmiyordu. 2017 yılında Konya’ya bir dernek tarafından davet edilerek “15 Temmuz Programı” konulu etkinlikte, Ak Parti Manisa Milletvekili sıfatıyla konuşmuş ve üzerinde yaşadığımız toprakların dünyanın en pahalı toprakları olduğunu ve bu sebeple bedel ödediğimizi belirterek “Bu toprakları vatan kıldık ve tam bin yıldır 10 milyona yakın şehit verdik. Bu topraklarda kalmak için iki şeye ihtiyacımız var. Bir güçlü ekonomiye, iki güçlü orduya.” diyerek memleket meseleleri ve Türk siyasetiyle ilgili önemli açıklamalar yapmıştı. 15 Temmuz darbe girişimi ve FETÖ ile ilgili olarak da “FETÖ’nün çok tehlikeli bir diaspora” olduğunu söylemişti.

Egemen Güçler Korku Silahını Kullandı

Doç. Dr. Selçuk Özdağ, Türkiye’de ilk kamplaşma ve kutuplaşmanın DP-CHP döneminde başladığını ve egemen güçlerin “Böl-Parçala-Yut” taktiğiyle hareket ettiklerini ifade ederek şunları dile getirmişti: “Anadolu topraklarında siyasetçilere üç muamele yaptılar. Korkuttular, şantaj yaptılar ve vaatte bulundular. Menderes’le korkuttular bizi. Ölümle korkuttular, darbelerle korkuttular. Ekonomik krizlerle korkuttular. Şantaj yaptılar ve zaaflarımızı tesbit ettiler. Egemen güçler kendileri hiç riske girmeden bu toprakları çok rahat bir şekilde manipüle ettiler, yönettiler ve sömürdüler.”

Küresel güçler hâlâ “korku” silahını kullanıyor. Korana salgınında da “ajan virüs”le birlikte küresel olarak korku pandemisine dönüştürdüler. Üç neslini kaybeden Cumhuriyet, koronavirüsle en tecrübeli, en değerli ve bir daha asla geri gelmeyecek/getirilemeyecek  60-85 yaşarası dördüncü neslini kaybediyor. Adetâ Korona’ya kurban veriliyor! Selçuk Özdağ Bey, saldırıyla ilgili olarak siyasi liderlere seslenerek “Korkmuyorum, susmayacağım. O gençlere sesleniyorum, kendinizi kullandırmayın. Selçuk Özdağ ancak öldürülürse susar. Bunların susturma yolu; kavga, sopa, silah küfür. Ben Ülkü Ocakları Başkanlığı'nda yıllarca hizmet ettim. Burası orman kanunlarının olduğu Türkiye olmayacak. Bu devam ederse Türkiye için kötü olur.” şeklinde yaptığı açıklaması dikkate değer. Yedi sene idamla yargılanan bir adam hiç korkar mı?

Gazetecilere ve siyasetçilere yönelik organizeli saldırılar ile şiddetin, bu memlekete faydasından çok zararı olduğu ve zarar getireceği bilinen bir gerçek. Siyasi kutuplaşma, şiddet, nefret ve kin duygularının kamçılanması memleketin hayrına değil. Siyasete yönelik şiddet kaos doğurur. Türkiye bunların hepsini yaşadı. Görünen köy kılavuz istemez.