Namık Açıkgöz


Nur Vergin’in Ardından

Nur Vergin’in Ardından


20. yüzyıl siyaset sosyolojisi alanının yüz akı olan Prof. Dr. Nur Vergin, 18 Ocak 2021 günü vefat etti. Duyduğum anda derin bir iç sızısı geçirdim. “Bütün nefisler ölümü tadacaktır”… Buna iman ediyoruz ama her ölüm içimizi yakıyor. Bizim nesil de artık  “ileri yaş” kategorisine girdiği veya yaklaştığı için bizden önceki nesilden gidenlerin artığının farkındayız. Nur Vergin de bunlardan biri.

Nur Vergin 1941 yılında doğmuş… 

Sıradan bir hayat yaşamamış…

Ben onu Türkiye Günlüğü’ndeki yazılarıyla ve Cedit Grubu’nun 1993 başında düzenlediği panelde tanıdım.  “İktidar ve meşruiyet” konusunda okuduğum yazıları, demokrasiye ve siyasî gelişmelere, kurumlara bakışımı kökten değiştirmiştir. (O yıllarda hayata ve dünyaya bakışımı değiştiren iki kişi daha vardı: Aliya İzzebegoviç ve Hilmi Yavuz.)  Sonraki zamanlarda Nur Vergin’i devamlı takip ettim. Yazdıklarıyla ve konuşmalarıyla takip ettim. Evini akademik bir mekân olarak kullandığını da öğrenmiştim rahmetli ağabeyim Halil Açıkgöz (Halil Aga)’den.  Ama evinde sadece sohbet edermiş. Mutfaklık işleri misafirler yaparmış.

Nur Vergin’in bilgi birikiminin yanında zihnin net ve berrak olması; daha da güzeli derdini de berrak bir şekilde anlatması, son zamanlarda az rastlanan bir entelektüel olduğunu gösteriyordu ama beni asıl şaşkınlığa düşüren ve ona hayranlığımı arttıran husus vardı. Biri bir “beyaz Türk”ün Türkiye ile ilgili düşündüklerinin çok özgün ve farklı olması; diğeri de sesi idi. O yıllarda televizyonda ilk dinlediğimde, sesi çok dikkatimi çekmişti. Ses rengi, tınısı hacmi harikaydı… Buna bir de telaffuz ve ezgileme-tonlama mükemmeliyeti eklenince ben mest oluyordum tabii.

“Beyaz Türk” meselesine dönelim…

O, Osmanlı’nın son, Cumhuriyetin ilk bürokratlarının torunu idi. Bir röportajında (https://m.star.com.tr/yazar/beyaz-turk-kimdir-biz-biliriz-haber-776412/)  baba ve anne tarafından dedelerini veriyor. Öz babası Mahmut Conker. Kim bu Mahmut Conker? Nuri Conker’in oğlu. Nuri Conker’in Mustafa Kemal Atatürk’e “Kemal” diye hitab edebilen tek kişi olduğunu, Ankara valiliği ve TBMM Başkan vekilliği yaptığını; daha da önemlisi Balkan Savaşı’nda, Trablusgarp, Çanakkale ve Millî Mücadele’de hep Mustafa Kemal’le beraber olduğunu kaydetmeye gerek yok. Nur Vergin’in soyadını kullandığı ve annesinin ikinci eşi olan Nurettin Vergin ( ilk Vatikan Büyükelçisi) de Osmanlı’nın son dönem bürokratlarından. Ona gerçek babalık yapan Nurettin Vergin’in babası Cevdet Paşa,  son Halife Abdülmecit Efendi’nin yakını. Halife Nice’e gittiği zaman Türkiye’deki haklarının takibi için Cevdet Paşa’yı vekil tayin etmiş.

Gerek Osmanlı döneminde ve gerekse Cumhuriyet döneminde tabiri caizse “creme de la creme” olan bir zümrenin çocuğu, Türk halkı ile mesafeli bir zihniyete sahip olmalıydı!... Olmamış ve olmadı!...

Doktora tezi Ereğli ve civarının sanayileşme sürecindeki değişimi idi. Sanayileşmenin her şeyi alt üst edeceğini tahmin ederek tezini hazırlamak üzere köylere gidiyor ve fark ediyor ki, kazın ayağı “elitist” mahalleden göründüğü gibi değil. Sanayileşmenin savurduğu insanlar, en güçlü sığınak olarak, kendilerine yabancı olmayan dine sığınıyorlardı. Bütün dünyada tam tersi olurken bu topraklarda karşılaştığı durum onu derinden etkiliyor. Herhalde “yerlilik” kavramıyla ilk ilişkisi de o zaman ortaya çıkmıştır.

Seceresi ve muhiti ile kısa bilgi verdiğim Nur Vergin’in, bir “beyaz Türk” olarak alışılmış “laikçiler” gibi olması ve bu halkın değerlerine şiddetle muhalefet eden bir “batıcı” olması lazımdı  (Tahsil hayatının tamamı Paris’te geçmiştir.) ama o bildiğimiz “müptezel batıcılar”dan değildi. Teklifleri ve reçeteleri, bu toprağın hakikatlerinden sapmıyordu.

***

İlk tanıdığım andan itibaren sesinin niteliği ile beni etkilemesinin boşuna olmadığını daha sonra anladım. Fransa’da lise öğrencisiyken bir oyunda görev alır ve salonda Albert Camus de vardır. Sahnede Nur Vergin’i seyreden Camus, “‘Bu küçüğün eğer hayatta bir yeteneği varsa, o da tiyatro’ demiş. İlk hevesi Comedie Française’a gitmektir ama ailesinin muhalefeti yüzünden bu amacını gerçekleştiremez.  Sesi etkili bir sesti ve çok iyi de kullanıyordu rahmetli…

Nur Vergin, Industrialisation et Changement Social en Milieu Rural (1976),Siyasetin Sosyolojisi (1980),Türkiye'ye Tanık Olmak (1998),Din, Toplum ve Siyasal Sistem (2002),Siyasetin Sosyolojisi - Kavramlar Tanımlar Yaklaşımlar (2003)” adlı kitaplarıyla ve pek çok makalesiyle Türk irfanının zenginleşmesine katkıda bulundu.

19 Ocak günü gerçekleşen cenaze merasimine sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın katılması, kadirşinaslık açısından çok önemlidir.

Nur Vergin’i 80 yaşında kaybettik!... Allah rahmet eylesin!... Mekânı cennet olsun!...

Not: 24, 25, 26. Dönem Manisa milletvekilliği yapan Doç. Dr. Selçuk Özdağ’ın uğradığı saldırıyı şiddetle kınıyorum. Bu ülkede kaba kuvvetin, fikre galip gelemeyeceğini herkes anlamalı.