Mehmet Çavul


Kar Risalesi

Kar Risalesi


Yine kar yağıyor. Israr ediyor. Hatalarımızı örtmek istiyor.

Doğanın üstü, altındaki kuraklığın imdadına geliyor.

Yüce Kudret yepyeni ve bembeyaz bir sayfa açmamızı istiyor.

Sayısı ve şekli ölçüye sığmayan tanecikler aynı amaca yönelirken vahdet üzere olmayı talim ediyor.

Beyaz, karaya bir kez daha galebe çalıyor. Adeta “bu bir mesel, siz hakikatini inşa edin” diyor.

Tabiat sırlarını bir kez daha sırlıyor. Sırlar halka halka olup meçhule karışıyor.

Engelli bir çocuk camdan kara bakıyor. Diğer çocuklar ise cama. Camda bitiyor tüm umutlar ve camda başlıyor tüm ümitler. Yukarılarda birikmiş coşkuyu aşağıya indiriyor kar. Bir başka Mâide-i İlahiye gibi tertemiz iniyor iniyor. Sofra en büyük ikramını çocuklara coşku olarak sunuyor.

İçi içine sığmaması gereken bir genç elleri cebinde sokaklarda yürüyor. Başını öne eğmiş, üzerine kar yağıyor. Hayalleri kar tanelerinin içinde kayboluyor. Sanki kardan nasiplenmemişlerin ceremesini ödüyor. Hem yürüyor hem düşünüyor ve biraz da üşüyor. “Kar” diyor ve devam ediyor: “Bazılarına karlı dağlar gibi yüce ve kudretli dayanaklar ikram ederken benim ayağımı kaydıran bir maniaya mı dönüşecek yoksa? Ya da gençlik hülyalarımı bir çığ kütlesi gibi üzerime mi bırakacak? Karın coşkusu bile gencin incinmiş umutsuz yüreğine dokunamıyor. Menzilini bilmeden yürüyor.

Bir ihtiyar pencereden bakarken adeta kar tanelerinin içinde görünen mazisini izliyor. Rüzgarın savurduğu kristaller gibi savruluşlarını anımsıyor. Ömrünün, gençken yaptığı kardan adamlardan çok da uzun olmadığını düşünüyor. Eriyip giden kar yığınları gibi geçip tükenen bir hayat yaşadığını hissediyor. Tertemiz geldiği şu dünyada ne kadar kirlendiğini de unutmuyor. Ama kirlettiklerini hatırlamıyor ya da hatırlamak istemiyor. Terk edilmişliğin verdiği acıyla “yaptığım o kardan adamlar benden daha gerçekti” diye mırıldanmadan da edemiyor! Kar yalnızlığına çare olamıyor.

Bir esnaf düşe kalka dükkanının yolunu tutuyor. “Bugün iş olmaz” diyor. Bereketsizlikten dem vuruyor. Yaptığı bir kar topunu komşu esnafa fırlatıyor. Beyazlık, temizlik, duruluk, saflık, helallik bulaşır belki umuduyla. Kendini unutuyor.

Çiftçi göğe ellerini kaldırıp şükrediyor. “Toprak temizlenecek, suya doyacak” diyor. “Bu yıl mahsül güzel olur” diye ekliyor. Bereketten dem vuruyor. “Ak akçe kara gün içindir” diyerek ahırın yolunu tutuyor. Tekrar şükrediyor. Kendisine öğretilen kanaatkarlığın verdiği huzurla karlara basa basa yürüyor.

Doğduğu zamanın dışına çıkabilmiş bir meczup delirmişçesine koşuyor! Ayaklarına geçirdiği yazlık terlikleri kara batmış halde ve “Ene’l-Hak” diyen zatın eriştiği derinlikten sesleniyor mahalleye; “Ey tabiat müsrifleri, çıkın dışarı, Tanrı çıldırmış olmalı! Anlamıyor kimse…

Üç tane serçe kuşu yarısı çürümüş bir ayvayı buluyor karın içinde. Ürkek tavırlarla gagalarken ayvayı bir taraftan da kontrol ediyorlar etrafı. Ayvaları kar yığınının üstüne bırakan bilge adam beslediği kuşları seyrederken mırıldanıyor:  “Dağlara buğday serpin. Müslüman yurdunda kuşlar aç kalmış demesinler diyen Ömer’e rahmet olsun.”     Sonra başını odanın içine yani dost meclisine çevirip şöyle devam ediyor hikmetlerine:  “Kar yağmurun nadirattan olan kardeşidir. Biz az olanı mucize sanırız. Her bir yağmur damlası ve her bir kar tanesi bir risale yani bir mektuptur sahibinden bize. Dengeyi öğretir. Der ki; su hayattır, sel ölüm. Sel suyun ifrat halidir. Su rahmettir sel afet. Kar zarafettir çığ felaket… Bir defasında yağmur başlamış. Peygamberimiz çocuklar gibi altına geçmiş ve eteklerini açıp doyasıya ıslanmış. Neden böyle yaptığını soran arkadaşlarına; ‘Onun Rabbimizle olan ahdi bizimkinden daha taze’ diye cevap vermiş…”

Yağmur, sel, kar, çığ ve deprem ayettir, mektuptur Rabbimizden. Okunmayı bekleyen.

Kar Risalesi’ne Zeyl

Değerli Selçuk Özdağ vekilimize bir kez daha geçmiş olsun dileklerinde bulunurken şunu da bilmesini istirham ediyorum: “Gelecek Sevdalıları”, ‘gökkuşağı seyretmek isteyen yağmurda ıslanmayı göze alabilmelidir’ bilincinde olan yiğitlerdir. Onlar sokağın soğuk betonuna ve araba koltuğuna düşen her bir damla kanınızda güller yeşertmeye taliptir. Varolun.