Namık Açıkgöz


Boğaziçi Üniversitesine Rektör Atamak

Boğaziçi Üniversitesine Rektör Atamak


Boğaziçi Üniversitesine 5 Ocak 2021 günü rektör olarak Prof. Dr. Melih Bulu atanmış. (İnanın adına ve soyadına yeni baktım; bir şeyler duyuyordum ama ad aklımda kalmamış.)

Vay sen misin oraya Melih Bulu’yu atayan!...

Bir aydan beri meğer gündemin en önemli maddesi olmuş. (Pek gündemi takip etmiyorum)

Başlarda yaz yağmuru gibi yağar geçer zannettik herhalde pek de kulak asmadık ama olayın bir ay sonra hâlâ hararetinden bir şey kaybetmediğini görünce ve arkadaşların son günlerde sürekli “Hocam Boğaziçi’ni niye yazmıyorsun?” demeleri üzerine bugün konuya baktım. TV’lerde ve internette neler dolaştığını gördüm.

Yazık!...

Bu ülkeye bu tür konularla vakit kaybettiriyorlar!...

Boğaziçi konusu başladığı günlerde demiştim: “Mesele rektör ataması değil; ‘kurtarılmış bölge’ninkarizmasının çizilmesidir.”

Oraya rektör yasal yollarla atanmıştır. Atamada hiçbir yasaya uymazlık yoktur.” Kurtarılmış bölge”nin karizmasının çizildiğini görenler, ki bunlar “Yüzde doksan beşle gelseler, bizim iznimiz olmadan hiçbir şey yapamazlar” diyenlerdir,  gençleri ayağa kaldırmışlar ve eylemlere başlamışlar. Zaten vaktiyle format atılan bir kısım gençler için hıyar göstermeye gerek bile yoktur onlar ellerinde tuzluklarla beklemektedirler.

Neymiş? Melih Bulu Ak Parti’den aday olmuşmuş…

Neymiş? Melih Bulu, “dışardan”mış…

Neymiş? Boğaziçi’nin gelenekleri varmış…

Siyasete girmek ve üniversiteye dönmek, 2547 sayılı kanunun 59. Maddesinde açık olarak izah edilmiştir. Melih Bulu’nun durumu hem bu maddeye, hemde rektör atama maddesine uymaktadır. Mesele siyaset-akademi hassasiyeti ise, 2000-2008 döneminde 28 Şubat artığı ODTÜ rektörü  Ural Akbulut’un akademik cübbesiyle CHP grubunda konuşmasına niye imkân sağladınız da siyaset-akademi hassasiyetini göstermediniz?

CHP Milletvekillliği ve belediye Başkanlığı yapan Mustafa  Akaydın rektör olunca bir şey yok! Biz de bir şey demedik; çünkü her şey yasaldı.

CHP’de milletvekilliği yapan ve Süleyman Demirel Üniversitesi’nde rektörlük yapan Metin Lütfü Baydar’a gıkınız çıkmadı; bizim de çıkmadı; çünkü gayr-ı kanunî bir şey yoktu.

CHP Kocaeli Belediye Başkan aday adayı Ali Akdemir, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi rektörlüğü yaptı; ağzınızı açmadınız; biz de açmadık; işleyiş normaldi çünkü.

Melih Ulu ilk “dışardan rektör” değil ki… İnönü Üniversitesinde 1996-2000 arası rektörlük yapan Ömer Şarlak “içerden” miydi? O zaman niye cırlamadınız?

“Boğaziçi’nin gelenekleri varmış… Sizin kendinizden menkul ve hiçbir objektif değer taşımayan geleneğiniz kanundan üstün değildir.

Eylemcilerin amacı yasal olup olmamak değil, bağcıyı dövmek… Özenle yuvalandıkları “kurtarılmış bölge”de işlerin istedikleri gibi gitmemesi… Yani bahane bunlar!...

İyi be!...

Sizde olursa mübah, başkalarında olursa günah!...

Yok öyle yağma!... O rektör orada görev yapacak ve siz de tıpış tıpış evinizin yolunu tutacaksınız!...

KONUYA İKTİDAR AÇISINDAN DA BAKALIM

Dedim ya başta duydum Boğaziçi meselesini ve pek ilgilenmedim. Sonra oyuncaksız kalmışların aynı oyuncaklarla oynamasındaki ısrarı gördüm ve “Niye yazmıyorsun hocam?” diyenler olunca topa girdim.

Önce şunu söyleyeyim… Konuyu yazmak amacıyla internette dolaştım ve iktidarı destekleyen yazarların Boğaziçi Üniversitesi’ne rektör atanması ve sokağın harekete geçirilmesi konusunda ciddi hiçbir yazı yazmadıklarını gördüm. Ak Parti’den milletvekilliği yapmış, sosyolog ve akademisyen olan birinin yazdıklarına hassaten baktım. Boş!... Kaşınmak istenen bir olaya karşı o muhtevada yazılarla mukavemet etmek, hiçbir işe yaramaz. Tam bir “laf olsun torba dolsun” yazıları!....

Diğer yazarlara da baktım… Hemen hepsi sabit deliller ve güçlü örnekler vermek yerine  “öfke yelpazeliyor”… Mesela yukarda verdiğim CHP’li ve dışardan rektör ataması konusunda hiç biri tek bir kelime etmemiş. Sadece Dr. Can Ceylan kardeşim, Yeni Birlik gazetesinde 10 Ocak günkü yazısında, Ural Akbulut örneğini vermiş; iyi de etmiş. Diğerlerinin ne Ural Akbulut’tan ne de diğer CHP’li rektörlerden haberleri var!... Haberleri yok; çünkü bu konuda dertleri ve hafızaları yok. Hafızasız siyaset yapılmaz; ülke yönetilmez.

Sonunda iş gene bize kaldı. Ne demişler? “Kurban mevsimi gelince gözler koçlara çevrilir.” Maalesef Boğaziçi konusunda iktidar ve iktidarı destekleyen yazarlar iyi savunma yapamadılar ve bizlere “Niye yazmıyorsunuz?” diyorlar. Aslan Avşarbeyli (Mülkî)’nin de şiirinde dediği gibi:

Ne dünya serveti ne mal biliriz!.

Âlemi doyurur biz aç kalırız!

Olmadık zamanda akla geliriz!

Aşerince yenen erikleriz biz'

Halkımızın yüce irfanından bir örnek daha vereyim ve kendimi tenzih edeyim: Ne der halkımız? “Eşeği düğüne çağırmışlar. Hiç sevinmemiş. Öteki eşekler “Niye sevinmiyorsun?” demişler. Düğüne çağırılan eşek, “Eğlenceye çağırmıyorlardır. Ya su bitmiştir, ya odun.” demiş…

Uzatmayalım…  İktidarı destekleyen bu yazar takımıyla Tayyip beyin işi çok zor, çoook!...

Son not: Bu yazıyı bir grubu desteklemek, bir gruba karşı çıkmak amacıyla değil, tarihe objektif bir kayıt düşmek için yazdım. Lütfen yazının altında buzağı aramayın.