Mustafa Balkan


Devlete zillet yakışmaz

Devlete zillet yakışmaz


Bölücü örgüt PKK tarafından görev yerlerinden kaçırılarak dört-beş yıldan beri esir veya rehin olarak tutulan asker, polis ve istihbaratçı 13 Türk vatandaşının, sarp Gara dağlarında bir mağarada başlarına kurşun sıkılarak hunharca katledilmeleri karşısında milletçe üzüldük, üzüldük de ne kelime adetâ kahrolduk!

***

Vahşi bir şekilde ve canavarca katledilen Türk vatandaşlarının hiç birisinin haberlerde karartıldığı gibi “sivil” olmadığını sonradan öğrendik. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin görevli vatandaşları olarak PKK adlı bölücü terör örgütü tarafından vazife başında iken kaçırılan çok kıymetli ve değerli insanlarımızı, devlet ve hükümet olarak ne yazık ki eli kanlı terör örgütü PKK’nın elinden kurtaramadık.

***

Başlarına kurşun sıkılarak infaz edildiler. Yâni o mağarada bir katliam yaşandı ve ne devlet olarak ne de hükümet olarak biz buna mani olamadık.

Bu zillet bize yeter!

ABD dışişleri bakanlığından yapılan devletimizi hor gören, uluslararası arenada küçük düşürücü kelimelerin yer aldığı açıklamasına ya ne demeli?

Lânet olsun PKK’ya!Bu bölücü örgüt ile FETÖ ve benzeri örgütlere her türlü desteği veren Amerika ile Avrupa’ya…

Âkif’in dediği gibi: “Yâ Rab, bu ne hüsrandır, İlâhi, bu ne zillet?”

Hissiyatımıza mısralarıyla tercüman olan millî şâirimiz Âkif, “Yâ Rab Bu Uğursuz Gecenin Yok Mu Sabahı?”adlı şiirinde haykırmaya devam ediyor:

“Dul kaldı kadınlar, babasız kaldı çocuklar,

Bir giryede bin ailenin mâtemi çağlar!”

Herbir şehidimizin cenazesinde gözyaşları sel olup akacak, her şehit ailesinin ocağına düşen kor ateşi gibi milletimizin yüreği dağlanacak!

***

Dört yüz sene idaremiz altında yaşayan bu bölgede Osmanlı’dan kalan devlet aklı, devlet hafızası hani nerede? Biz bu durumlara düşecek, düşürülecek devlet olmadığımız gibi Osmanlı’dan devraldığımız tarihî hafızaya sahip cihanşümul bir devletiz. Âlemşümul Osmanlı Devleti’nin mirasçıları olarak at koşturduğumuz üç kıt’aya dünyâyı kaplayacak ölçüde adaletle hükmetmişiz.

1984’den bu tarafa masum insanları çoluk çocuk, genç ihtiyar, kadın erkek demeden hunharca katleden PKK’yı 37 yıldır bitirememek, insanın içini kanatıyor!

İster istemez düşündürüyor da…

PKK ve FETÖ gibi önüne gelen her devlet ve istihbarat teşkilâtlarının maşa olarak kullandıkları terör örgütlerinin, askerî tedbirlerin yanı sıra sivil unsurların da devreye girdiği topyekûn bir mücadeleyle ancak yok edilebilecekleri, bunca tecrübeyle sabit iken neden diğer tedbirler devreye sokulmuyor?

Çocukları dağlara kaçırılan Kürt annelerin HDP Diyarbakır İl Örgütü önünde açtıkları çadırların bir benzeri, PKK’ya eleman desteği veren Milli Eğitim Bakanlığına bağlı her okulun önünde de açılması gerekir. Batılı devletler ile küresel çetelerin maşası olan örgütlerle mücadelede topluma, STK’lara, MEB’e, YÖK’e, medyaya, sosyal medya platformlarına, gazetecilere, eğitimcilere, akademisyenlere büyük görevler düşüyor. Ekonomik, sosyolojik, psikolojik sahalarda bu örgütlere destek veren bütün unsurlarla mücadele edilirken onların her yönden ve her açıdan üstesinden gelebilecek yeteneğe sahip insan unsuru ve kadrolar da yetişmeli/yetiştirilmeliydi.

Dört-beş yıldan beri PKK’nın elinde esir ve rehine olarak tutulan devlet görevlisi 13 insanımızı kurtarmak için Devlet ve Hükümet, her türlü teşebbüsü devreye sokarak onların serbest bırakılmaları sağlanmalıydı.

On altı şehidimize Allah’tan rahmet, yüreklerine kor ateşi düşen aileler ile millerimize sabır ve metanet diliyorum.

Yeter artık! Bu son olsun…