60 ve 70’li yıllarda Ay’a çıkmak iki süper gücün arasındaki uzay yarışı ve güç gösterisiydi. Bugün uzaya çıkmak artık farlı bir mana kazandı. Artık ortada uzaya turist götürmek , astroidlerde madencilik yapmak , Ay’da üs kurmak, Mars’ı kolonileştirmek gibi fikirler var. Fakat bu fikirler günümüz dünyasında uzak, gerçekleşemez uçuk kaçık fikirler değiller. Şirketlerin ve devletlerin bu alandan kar etme potansiyeli çok yüksek olduğu için uzay araştırmaları alanına ülkelerce aktarılan para da günden güne artıyor. Ayrıca uzay sadece para elde edilebilecek bir yer de değil. Kıtalararası nükleer füzeler fırlatıldıktan sonra hedef noktaya gelene kadar uzayda yolculuk ettiklerinden artık savaşların uzaya taşınması söz konusu. Bu yüzden ABD ordusuna bir başka branş ekleyerek Uzay Kuvvetleri’ni kurdu. Şu an uzay sayesinde turizm ,maden ve savunma ekonomisi alanında kazanç sağlamak için yeni fırsatlar doğmuş durumda. Biz bu yarışta geri kaldık fakat hala geç değil. Eğer bir ülke 10-20 yıl boyunca astronot yetiştirip , roket geliştirir , bu alanda mühendis eğitir ise uzaya çıkabilir. Bu 21. Yüzyılda hayali bir cümle değil. Nitekim biz Türksat 1A uydusunu uzaya fırlatarak bu yarışa bir şekilde dahil olmuştuk.
Ülkemizde uzay alanında ilk çalışma yapanlar Ruslar’ın uzaya fırlattıkları Sputnik-I uydusundan etkilenerek liseli gençlerin uzay konusunda fikir tartışmak amaçlı kurdukları okul kulübü olan Bandırma Füze Kulübü üyeleridir. Yaptıkları konferanslar ve konuşmalarla üye sayılarını arttırarak 2 yıl sonra kulübü büyüterek derneğe çevirdiler. Adını Bandırma Havacılık ve Uzay Araştırmaları Derneği verdikleri bu dernek sayesinde seslerini ülke ve dünya genelinde duyurmayı başardılar. Kendi roketlerini yapmak isteyen gençler 30-40 metreye yükselebilen roketler yapıp fırlattılar. İlk yaptıkları roket 40 metre yükselip denize düştü. Fakat pes etmediler. Her zaman olduğu gibi de ilk çalışmalarındaki hatalarında basınımız tarafından alay konusu yapıldı.
İlerleyen zamanlarda İstanbul Teknik Üniversitesi’nde Ermeni asıllı Türk akademisyen olan KirkorDivarcı gençlerin çalışmalarına ortak oldu.Divarcı evlilik hazırlığı için biriktirdiği 400 lirayı da bu proje için harcadı. Hayallerinin peşinde koşan bu fedakar adam önce projeyi üniversiteye onaylattı daha sonra Türk Silahlı Kuvvetleri’nin desteğini de alarak Marmara-I adlı roketi geliştirdi. Marmara-I 10 bin metreye yükselip havada infilak ederek yere çakıldı. Bu ikinci başarısızlığa rağmen Marmara-I’den sonra Hürriyet-I , Hürriyet-II ve Marmara-II geliştirildi. İmal edilen roketlerle başka bir evreye geçen Divarcı’nın ve ekibin yeni projesi ise uzaya fare yollamaktı.
Bu yazdığım son yere kadar her şey çok güzel gidiyordu lakin her ne hikmetse bir anda devlet projeye desteğini kesti . Dolaylı yoldan resmen birisi “Durun kardeşim! Siz fazla ileri gittiniz! Bu kadar yeter!” dedi. Devlet desteğini kestikten sonra bir gece Divarcı’nın evinde yangın çıktı. Yaptığı tüm çalışmalar kül oldu. Aynı Devrim Arabası gibi bir başarı daha cezasız kalmadı.
1985 yılında tekrar bir şeyler yapmak amacıyla Tübitak Uzay Teknolojileri Enstitüsü kuruluyor. Kurum Roketsan ile beraber çalışarak “Toros” adlı bir topçu roketi imal etti. Bu roket aslında savunma amaçlı yapılan bir roketti fakat ileride uzaya uydu gönderme noktasına gelen Türkiye’nin uzay çalışmalarındaki ilk ayağıydı. Daha sonra yapılacak olan çalışmalar bu roket üstünden devam etti. Bu roket ile beraber aynı bugün olduğu gibi Turgut Özal döneminde “Biz de Uzaya çıkacağız” tartışmaları başladı. Hatta o dönem Türkiye Türksat-1A adlı haberleşme uydusunu uzaya gönderdi. Fakat uzaya astronot gönderme konusu yine ertelendi.
2005 yılına gelindiğinde hükümetimiz tarafından tekrar yeni bir uzay programı tanıtıldı. Bu programa göre 2006 yılında araştırma merkezi kurulmasıyla başlanıp 2014 yılında uzay mekiği uzaya gönderilecekti. O dönem Türk bayrağı 2014 yılında uzayda , Astronot Kemal Atatürk Mekiği ile uzaya çıkacak gibi kimi ciddi kimi absürt gazete başlıkları da atılmıştı fakat ortaya koyulan bu program sadece isim olarak kaldı. Peki Türkiye gelecek yıllarda uzaya çıkabilir mi?
Türkiye’nin bugün uzayda üçü haberleşme üçü de gözlem olmak üzere 6 farklı uydusu bulunuyor. Yani bu konuda eskisi gibi boş değiliz. Elimizde bu alanda çalışan mühendislerimiz bilim adamlarımız var. Fakat yapılan açıklamalardan dolayı oluşan iki tane soru işareti var.
1-Bütçe:
NASA gibi yıllardır bu alanda farklı farklı çalışmalar yürüten bir kurumu örnek vermek olmaz . O yüzden Hindistan Uzay Araştırma Organizasyonu’nu ele alalım. Hindistan’nın uzay çalışmalarını yürüttüğü bu kurumun sadece ayrılan yıllık bütçesi yaklaşık 90 milyon dolar.TUA’nın açıklanan bütçesi 38 milyon lira. Bu para uzaya , Ay’a insan göndermek için inanılmaz yetersiz bir bütçe. Bütçenin arttırılması gerekiyor.
2-Zaman:
Programa göre TUA Ay’ a 2023 yılı içerisinde inmeyi hedefliyor. Yani TUA’nın iki yıldan daha zamanı var. NASA’nın sadece astronot eğitmesi 2,5 yıl sürüyor. Biz bu işi ilk defa yapacağız. Astronot eğiteceğiz , atmosfer üstüne çıkabilecek roket geliştireceğiz, sadece bu programda çalışması için insan yetiştireceğiz ….
Türkiye bugün gelinen noktada Roketsan gibi güçlü kurumlarıyla uzaya çıkabilecek potansiyele sahip fakat gerçekçi olmakta fayda var. Ay’a bayrağımızı dikebilmek için bir 10 yıla daha ihtiyacımız var.