Fatma Maraş


Ermeni Soykırımı Yolunun Taşları

Ermeni Soykırımı Yolunun Taşları


Sözde Ermeni soykırımına ilişkin ABD Başkanı Joe Biden’in yaptığı açıklamanın üstünden üç gün geçtikten sonra nihayet AKP sözcüsü Ömer Çelik tarafından bir açıklama yapıldı. Yalnız bu açıklama hükümetin ürettiği orijinal fikirlerden müteşekkil değildi. Ne demişti Ömer Çelik: Ermeni soykırımı olup- olmadığına dair karar vericiler siyasiler değil, tarihçilerdir… Bu cümle, soykırım ifadesinin kullanıldığı günün ertesinde Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Özdağ tarafından kurulmuş ve yayınlanmıştı bile.

 Çok önemli bir konuda iki cümle kurmak için üç gün beklemek, savunma amaçlı sağdan- soldan tedarik edilen çalıntı düşünceleri üflemek, uzman kadrolardan oluşan bir ekip tarafından derinlemesine çalışmanın olmadığının göstergesidir.

 Her olumsuz durum karşısındasessizliğe bürünen Cumhurbaşkanıda ABD’den gelen talihsiz ve hukuksuz açıklama karşısında arazi olmuş durumda.

 Diğer iktidar ortağı da kendilerinin ülkeyi yönetemez durumda olduklarının itirafı olarak neredeyse “Ermeni soykırım söylemlerinin müsebbibi ana muhalefet partisi lideri Kılıçtaroğlu” diyecek. Allah ona da akıl –fikir versin!

 Gelecek Partisi her ne kadar iktidar kanadı tarafından uygulanan düşmanca tutum ve davranışların muhatabı olsa da; İktidar, yönünü ancak Gelecek Partisi kadrolarının söylemlerine bakarak bulabiliyor.

Bütün ırklara, inançlara mezheplere müsamahakar davranan, onları birinci sınıf vatandaş gören, bedelini maddi olarak ödemeleri koşulu ile onlara askerlik bile yaptırmayan Osmanlı ne ara soykırımcı oldu? Aradan geçen 106 yıldır Osmanlı’nın Ermeni vatandaşlarımıza uyguladığı soykırım söylemlerine dair mahkeme kararları yok iken, arşivler açılıp araştırma yapılmamışken, bir ülke başkanının  “1915 olayları soykırımdır” demesiyle, soykırım olmaz. Soykırım görmek isteyenler Yahudilere ve Sırplar tarafından Boşnaklara ve dahi günümüzde Çin tarafından Uygur Türklerine uygulananlara baksınlar da soykırım neymiş görsünler.

Bu topraklarda bin yıllık geçmişi olan bizlerin, köklü devlet olmanın kazandırdığı idare biçimi bir kenara fırlatılıp “şahsım hükümeti” kabile yönetim anlayışı ile başta dış politika olmak üzere, daha iyi bir konumda olması beklenemezdi.

Bize siyaset yapan yöneticiler değil, siyasetin felsefesini yapan yöneticiler lazım. Mala- mülke, paraya -pula tamahı olmadığı ispatlanmış, zevk ortamlarında denenmiş, söylem ve eylemleri tutarlı, bütünleştiriciidareciler ve kadrolar lazım. Rahip Brunson’u bir telefonla serbest bırakan, ortağının talebiyle mafya başını salıveren,siyasi partileri dost- düşman diye bölerek sözde iç düşman üreten, mal varlığının araştırılması tehdidi ile nefesi kesilen birileri bu şartların hangisini sağlıyor olabilir?

Dış politikada Türkiye’nin içine düştüğü çıkmaz, yukarıda sadece birkaçını zikrettiğimiz  yönetici vasıflarının  yokluğu kaynaklı değil de, ya ne?

Türkiye Cumhurbaşkanı 2002’de hangi mala- mülke sahip ise bugün de aynı varlığa sahip olsa idi, malvarlığının araştırılması kapanına sıkışarak geçmişte “…aptal olma…” hakaretini; günümüzde “sözde Ermeni soykırımı”nı sineye çekecek miydi?

Uzun hikaye.

Devleti ve devletin bekasını düşünmeyenler, bu milleti temsil kabiliyetini yitirenler, ancak kendi ikballerini düşünenler bir an önce işgal ettikleri koltukları terk etmeliler. Siyasilerin erken seçim çağrısı, yönetme vasfını yitirmiş kişilere,devletin tepesinden -daha fazla rezil olmadan-usulüne uygun “in” çağrısıdır. Bilenler için “İzzet-i ikbal ile devlet kapısından/yönetiminden çekilebilmek” bir erdemdir.

 “Sözde Ermeni soykırımı”na dair ifadeler ABD parti sözcüsü tarafından mı sarf edildi ki; konuya ilişkin açıklamayı parti sözcüsü Ömer Çelik yapıyor. ABD Devlet Başkanının ağzından çıkan bahsi geçen konuyla ilgili sözler karşısında, Türkiye Cumhuriyeti Devlet Başkanının ağzından en az eşit perdeden yapılmayan açıklama, verilmeyen cevap ve uygulamaya konmayan icraat, milletimizin karakteriyle uyuşmaz.

 Milletimizi temsil etmeyenler/edemeyenler o yüce makamı daha fazla işgal etmesinler lütfen!