Mustafa Balkan


Türk’ün Yeni Kızılelma’sı: Vatikan (Roma)

Türk’ün Yeni Kızılelma’sı: Vatikan (Roma)


“İstanbul (Kostantiniye) mutlaka fetholunacaktır; onu fetheden hükümdar ne mübarek hükümdardır, ve onun askeri ne mübarek askerdir.”

Hz. Peygamber

Bin küsur yılda tam yirmi üç kuşatma ve sayısız saldırı atlanmış bir dünya kızılelması olagelen İstanbul, otuz altı Osmanlı Padişahı içerisinde Osmanlı’nın yedinci padişahı olan Fâtih Sultan Mehmed tarafından, bundan 568 sene önce fethedilmişti.

İstanbul’un 568’inci fetih yılını kutlarken, Peygamber’in işaretiyle İslâm âleminin dokuz asırdır arzuladığı bir feth-i mübin olmuşken, bu şeref ancak Türk milletine nasib olmuştur. İslâm’ın Hıristiyanlığa üstünlüğünü temsil eden bu fetih, Peygamberimizin şu sözleriyle kutsal bir nitelik kazanmıştı:

“İstanbul (Kostantiniye) mutlaka fetholunacaktır; onu fetheden hükümdar ne mübarek hükümdardır, ve onun askeri ne mübarek askerdir.”

Böylece İstanbul’un Bizans’tan Müslümanlara geçeceği de müjdelenmişti. Fetih ise, on ikisinde Sultan, yirmi birinde Fâtih olan bir Osmanlı delikanlısına nasip olmuştu.

***

Fâtih’in dünyanın incisi olan İstanbul’u Türk milletine hediye etmesi, millet olarak ona ebediyyen minnettar olmamız için yeter. Çünkü bizim devletimizi bir cihan imparatorluğu hâline getiren odur. Onun zamanında İstanbul bütün İslâm Dünyası’nın gözbebeği hâline gelmişti. Sosyolog Erol Güngör, onun için “Fâtih derecesinde âlim, sanatkâr, politikacı ve asker bir devlet adamı belki bütün dünya tarihinde görülmemiştir” diyor.

“Sultan Mehmed’in gönlünde bir sultan yatıyordu: Bizans. Onu ortadan kaldırmakla Roma İmparatorluğunun bütün mirasını eline geçirmiş, bir “Dünya Devleti” kurmuş olacaktı. Saltanatının ikinci yılında bütün gücünü İstanbul kuşatmasına verdi. İlk iş olarak Güzelcehisar (Anadolu Hisarı) karşısında, Rumeli yakasına bir kale yaptırdı. Sonra mühendislik hesaplarının çoğunun kendisinin yaptığı muhasara toplarını döktürmeye koyuldu. 1453 kışı sona erdiğinde Padişah hazırlıklarını bitirmişti. Nisan ayının ilk haftasında kuşatma başladı. Sultan Mehmed İstanbul’u denizden de kuşatmak üzere hafif gemilerden teşkil edilmiş bir donanmayı manda ve binlerce askerle kızaklar üzerinde Tophane-Tepebeşı yoluyla karadan Haliç’e geçirdi. Gerçekten, dünya tarihinde o güne kadar böyle bir fikir ve başarı hiç kimseye nasip olmuş değildi. Padişah’ın çok kuvvetli istihbarat ağı olduğu için Avrupa’dan gelen tehditlere kulak asmadı. Nihayet o kutlu gün geldi. 29 Mayıs 1453 günü sabah namazından sonra Sultan Mehmed bütün kumandanları huzuruna çağırdı, büyük taarruz için son emirlerini verdi. Türk ordusunda memleketin dört bir tarafından koşup gelen dervişler, Peygamberimiz’in müjdelediği bu kutlu fetihte bulunmak ve şehid olabilmek için hücum kolunun ön safına girip şehre ilk adım atmanın şerefine kavuşmak arzusuyla yanıyorlardı.

Mehter hücum havaları çalarken Türk alaylarından dalga dalga tekbir sesleri yükselmeye başladı. Bizans’ın elindeki “Rum Ateşi” denilen ve üzerine su dökülünce daha kuvvetle yanan bir madde Türk askerine çok kayıp verdirmesine rağmen nice yiğit, surlara tırmanırken şehidlik şerbetini içti. Nihayet Topkapı civarında surun üzerine kırk-elli kişilik bir Türk birliği çıkmaya muvaffak oldu ve içlerinde olan Ulubatlı Hasan, üzerinde İslâm’ın sembolü ay resmi olan ve altında “Allah’tan başka ilah yoktur' (La ilâhe illallah)  yazılı Türk sancağını dikti ve ok yağmuru altında şehid oldu. Eski tarihlerimiz fethin bir mübarek Cuma günü olduğunu yazarlar. Fâtih Sultan Mehmed şehre büyük bir alayla girdi. Hocası Akşemseddin önde, Sultan Mehmed doğruca Ayasofya’ya gitti. Türkler bir yeri fethedince oranın en büyük mabedini “Fetih Hakkı”olarak camie çevirirlerdi; bu cami Türk hâkimiyetinin sembolü olurdu. (Anadolu Selçukluların fetih kakı ve sembolü ise “Eflatun Kilisesi” Selçukî Mescidi idi)

O gün Ayasofya’da Cuma namazı kılındı. Sultan Mehmed adına hutbe okundu. Böylece Türk varlığının, Türk kültür ve medeniyetinin en büyük eseri olan İstanbul bizim oldu. Sultan Mehmed “çağ açan” bir padişahtır ki, hiçbir devlet başkanına böyle bir şeref nasip olmuş değildir. Ortaçağ sona erdirilip Yeniçağ ile birlikte Roma İmparatorluğu da sona erdirilmiş oldu. Fatih ilk iş olarak Katolik Haçlı orduları tarafından daha önce yağmalanan ve harap hale getirilmiş olan şehri yeniden imar ve mamur hale getirilmesini emretti.

TÜRK’ÜN YENİ KIZILELMA’SI: VATİKAN (ROMA)

Fâtih’in hedeflerinden biri de İtalya idi. Bizans’ı aldıktan sonra Avrupa’da kendisinden “Doğu Roma İmparatoru” diye bahsedilmeye başlanmış, Batı Roma’nın da onun eline geçeceği düşüncesi yayılmıştı. Fâtih zamanında “Kızılelma” denilince Vatikan Sarayı anlaşılıyordu. Fâtih Sultan Mehmed, İtalya (Roma) ve Vatikan üzerine 1481 baharında sefere çıkmak üzere iken ordusunu topladığı Gebze’de hastalandı ve birkaç gün sonra öldü. Venedikli bir Yahudi olan hekimbaşı Yakub Paşa, Fâtih’in ölümü üzerine asker tarafından parçalanmıştır.

Fâtih’in hedefi ve yeni Kızılelma’sı Vatikan Sarayı olduğuna göre, Fâtih’in günümüzdeki torunları olan bizlerin kızılelması da Roma (Vatikan) olmalıdır.