Namık Açıkgöz


Hayvanlar için Yasa Yetmez; Vicdan ve Merhameti Yaygınlaştırmak Şart

Hayvanlar için Yasa Yetmez; Vicdan ve Merhameti Yaygınlaştırmak Şart


Birkaç zamandır yılan hikâyesine dönen “Hayvanları Koruma Kanunu” meselesi, nihâyet meclis gündemine gelecek gibi. Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatı ile meclisin bu dönemi bitmeden yasa teklifinin görüşülmesi gündeme gelmişti. Ak Parti sözcüsü Mahir Ünal önceki gün bu konuda açıklamalar yaptı; böylece hayvansever kamuoyu biraz ferahlar gibi oldu.

Yasa tasarısını ve gerekçelerini okuduk. Güzel şeyler yapılmaya çalışıldığı belli. Tasarı hazırlanırken mümkün olduğu kadar geniş bir tabanın görüşlerine başvurulması isabetli olmuştur.

TASARININ ELEŞTİRİSİ

26 Nisan 2004’te çıkarılan 5199 sayılı yasa ile hayvan hakları konusunda ilk ciddi adım atılmıştı ama o yasada çok büyük eksiklikler vardı. Aradan geçen 17 senede de toplumsal bilinç daha da gelişmiş ve o yasa ihtiyaçlara karşılık veremez olmuştu.  Sosyal medyanın yaygınlaşmasıyla daha çok görünür hale gelen hayvana karşı uygulanan şiddet ve eziyet görüntüleri, meselenin kabahatler kanunundan çıkarılıp ceza kanunuyla yaptırımlar uygulanması bilincini doğurdu. Teklif edilen yasada bu yapılıyor ama sonunda para cezasına dönüşecek bir yaptırım getiriliyor ki, bu yetersiz. “Besleme noktaları oluşturmak” hususu ilk bakışta güzel gibi görünüyor ama hayvanları belirli alanlara toplanıp beslenmesi hem zorda da öte hem de hayvan kavgalarını ortaya çıkarması bakımından yanlış. Bir de bu besleme noktalarını şehir dışında bir yere yaparsanız, Türkiye’de “hayvan esir kampı” düzenleyen “hayvan Hitler’i” olursunuz.

Bazı düzenlemeleri bakanlığın yönetmeliklerine bırakmak da biraz kurnazlık gibi geliyor ama biz bunu yemeyiz.  Hayvan şikâyetleri konusunda gönüllülerle savcılıkla arasına Tarım İl Müdürlüklerini koymak da süreci uzatmaktan başka bir işe yaramayacak. Evde hayvan besleme konusunun Bakanlığın yönetmeliğine bırakılması, pimi çekilmiş bomba gibidir; iktidarın daha sonra başının ağrımaması için bunu yönetmelikte bile dile getirmemesini temenni ederiz. 4. Maddede ile “ev hayvanı üretimi” konusu yasak kapsamı dışında kalıyor. Bu yanlış. Ev hayvanı üretimi ve satışı kesinlikle yasaklanmalı. 5. Maddede “ölmeden önce müdahale etmeme” yasağını, denek amaçlı serbest bırakmak için ortadan kaldırıyor ki bu da suistimale açık bir maddedir.

Ev hayvanını terk etmek, kara ve sur sirklerinin kapatılması, belediyelerin hayvan bakım evi kurma şartı gibi uygulamalar elbette güzel şeyler.

Yasa teklifinde desteklenecek veya değiştirilmesi teklif edilecek hususlar var.

En ideal yasayı yapalım!...

Hayvanların  barınma ve beslenmesi için ideal ortamları sağlayabilecek miyiz?...

Hayır!...

Çünkü hayvanlar ve insanlar arasındaki ilişki yasa meselesi değil “canlı fıtratı” meselesidir.

Bu dünya canlı-cansız hepimizin fakat diğer varlıklarda farkı olan insan her şeye egemen olmuş durumda ve bu yüzden “dünyanın tek hâkimi” pozisyonunda. Allah’ın ona verdiği akıl, zihin, muhakeme, alet yapabilme gibi özelliklerini, bu dünyada rahat yaşama amaçlı değil de türdeşi insanlar ve diğer canlılarla mücadele için kullanınca, “vahşet” kavramını icad eden insan, dünyanın en vahşi insanı oldu.

Bu bahs-i diğer…

HAYVANLARIN KORUNMASI İÇİN YASA YETER Mİ?

Asıl meseleye, “yasa yeter mi?” konusuna gelmek istiyorum.

Yasalar yetmez…

Hayvanlarla ilişkide yasaların yapabileceği şeyler çok çok sınırlıdır. Hayvanlarla ilgili asıl mesele vicdan ve merhamet meselesidir; bu da yasayla falan sağlanmaz; ailede başlayan bir bilinç geliştirme ile başlar, toplumsal sorumluluk silsilesi ile devam eder.

Eski toplumlar daha hayvanseverdi. Yasalar mı vardı? Hayır!...

Bahçe kapısına kedi, köpek ve tavukların girip çıkması için delik yapan insanlar, şimdi apartman girişlerine “Kapı önünde kedi beslemeyiniz.” yazıyor.

Yağmurda karda, kediler ve köpekler sığınacak bir saçak altı bulurlardı; yeni mimaride saçak diye bir şey yok.

Eskiden kuşlar için taş “kuş köşkleri/evleri” yapılmış, şimdi kuş konmasın siye çivi konuyor.

Lafı uzatmayalım. Hayvan konusu yasa ile değil, merhametle ve vicdanla çözülür ve hükûmetler yasaların yanında toplumsal vicdan ve merhametin bir bilinç hâline gelmesi için gayret sarf etmeliler.

“VATANDAŞLIK” KAVRAMINA HAYVANLARI DA DAHİL EDELİM

Ayrıcaaaa!...

Ve daha önemli bir teklifim var:

Bütün dünyada “vatandaşlık” kavramı sadece insana göre tanımlanmıştır; oysa vatanda insandan başka canlılar ve cansız maddeler vardır. Bunların içinde en çok devlet korumasına muhtaç olanlar hayvanlardır. Gelin, vatandaşlık kavramına hayvanlar başta olmak üzere bütün canlı ve cansız varlıkları da dahil edelim ve devlet, insan için ne yapıyorsa, hayvanlar, bitkiler ve cansız varlıklar için de yapsın.

İnsan için hastaneler yapak, sigorta kurumları kuran, ücretsiz ilaç veren devlet, aynısını hayvanlar için de yapmalıdır. Bunun için başta belediyeler olmak üzere bütün yerel yönetimler devreye sokulmalıdır.

***

YaaaSüheylâ!...

İşte böyle…

Bütün dünya covid-19 ile meşgulken ben “hayvanları unutmayalım” diye çabalıyorum.