Özbekistan 34 milyona yaklaşan nüfusu, 447.400 km kare yüzölçümü ve bütün Orta Asya (Türkistan) Cumhuriyetleri ile ortak sınırı olan kadim medeniyet ve kültür merkezi bir ülkedir. Özellikle Türkiye’de yaşayanlar için atayurttur. Türk insanı atalarının Orta Asya (Türkistan) coğrafyasından yüzlerce yıl önce Anadolu topraklarına geldiklerini bilirler ve bu sebeple Türkistan coğrafyasına karşı büyük bir muhabbet beslerler. Türkiye halkının ekseriyetinin yakından bildiği tarihe damga vurmuş Türk bilim adamlarının ve İslâm âlimlerinin birçoğunun bugünkü Özbekistan’da doğmuş olmaları veya kabirlerinin bu ülkede bulunmaları, Türkiye halkı için Özbekistan’ı daha cazip hale getirmektedir. Kısacası Özbekistan hem dini hem tarihi hem de kültürel turizm açısından Türkiye halkı için mükemmel bir turizm potansiyeli oluşturmaktadır.
Gerçekten Özbekistan, tarihi kültür mirası bakımından Orta Asya (Türkistan) Cumhuriyetleri içinde en zengin ülkedir. Özellikle Semerkant, Buhara,Hiveve Şehr-i Sebzbirer açık şehir müzesi gibidir. Dolayısıyla bu şehirler UNESCO tarafından Dünya Miras Listesi kapsamına alınmıştır. Bu şehirlerin sokaklarında yürürken kendinizi tarihin içinde hissedersiniz. Düşünün Semerkant, Buhara, Hive, Tirmiz ve Kokand’da dolaşırken orta ve lise eğitiminizde çalışmalarından, eserlerinden haberdar olduğunuz ve büyük hayranlık duyduğunuzUluğbey’in rasathanesi karşınıza çıkıyor; o anda kendinizi uzayın derinliklerinde tasavvur ediyor, Uluğbey’inZic’indeki 1018 yıldızı seyahat etmiş duygusuna kapılıyorsunuz.
Uluğbey Rasathanesi
Ya da bütün yaşamı boyunca tek bir yenilgi almamış, çok geniş topraklarda güçlü bir devlet kurmuş büyük Türk hakanı Emir Timur’un türbesi ile karşılaşıyorsunuz. Türbeye girdiğinizde Emir Timur’un kabrinin hocasının ayaklarının ucunda olduğunu,
Emir Timur Türbesi
hele hele meşhur Uluğbey, Tillakâri ve Şirdâr medreselerini yanyana görünce; dünya bilimine çok büyük katkıları olan ve Özbekistan’da doğan Biruni, Harezmi, İbni Sina, Fergani, Uluğbey ve Ali Kuşçu gibi bilim adamlarıyla aynı havayı soluduğunuzu hissediyor, Türk insanının ilime ve bilime ne derece önem verdiğine, ilim ve bilim insanına karşı ne kadar saygılı olduğuna iliklerinize kadar şahit oluyorsunuz.
Uluğbey, Tillakâri ve Şirdar Medreseleri
Büyük İslâm âlimleri İsmail İmam Buhari,Maturidi,Tirmizi,Bahauddin Nakşibendi ve Hoca UbeydullahAhrar hazretlerinintürbeleriniveya Peygamber Efendimizin amcasının oğluKusembinAbbas’ın da mezarının yer aldığı Şah-ı Zinde’yi ziyaret ettiğinizde kendinizi bir anda mana âleminin içinde buluyorsunuz.
İsmail İmam Buhari Türbesi
Bu bakımdan Özbekistan sadece Türkiye halkının değil bütün İslâm âleminin gelip görmesi gereken bir ülke olma özelliği taşıyor.
Şah-ı Zinde
Buhara’da; Kalan Minare, Çar Minare, Ark Kalesi, 10. Yüzyılda Samani Devletinin şahı İsmail Samani için pişmiş tuğladan yaptırılan sanat eseri türbe, Mir-i Arap, Nadir Divan Bek’i, Abdul Aziz Han medreseleri Hive’de; İçankale, İslâmhoca ve Kalta minareleri, Muhammed Emin Han ve Şergazihan medreseleri, Cuma Mescid Külliyesi, Köhne Ark Kalesi gibi kadim eserler arasında yüzlerce yıl öncesinde yaşadığınızı zannediyorsunuz.
Ark Kalesi
İsmail Samani Türbesi
Emir Timur’un doğduğu Şehr-i Sebz’e geldiğinizde muhteşem Emir Timur anıtı sizi karşılıyor. Emir Timur’un yaz aylarında kullanmak üzere yaptırdığı Ak Saray büyük ölçüde tahrip olsa da ihtişamıyla ayakta duruyor. Kök Gumbaz Camii muhteşem çinileriyle göz kamaştırıyor. Zira Emir Timur, doğduğu şehre ahd-ı vefasından dolayı birçok eser kazandırmış;Şehr-i Sebz’de dolaşırken her an Emir Timur ile karşılaşacakmışsınız duygusu insanın içini kaplıyor.
Şehr-i Sebz
Özbekistan’ın başkenti Taşkent’e geldiğinizde modernizm ile tarihi iç içe görüyorsunuz. Taşkent geniş yolları, yemyeşil parkları, düzenli yapılaşmaları ile Türkiye için örnek teşkil edecek bir şehir;tamamen metro ağıyla donanmış, hemen hemen her yere metroyla ulaşma imkanı söz konusu, üstelik her bir metro istasyonu sanat eseri özelliği taşıyor. Taşkent’te imar planının dışına çıkmak mümkün değil o nedenle çok düzenli bir şehir; özellikle belediye başkanlarımızın muhakkak görüp örnek alması gereken şehirlerden birisi. Taşkent’te görülmesi gereken tarihi eserlerin başında Barakhan, Kökeldaş ve Abdul Kasım medreseleri, Mirza Yusuf Camii gelmektedir. Ayrıca Emir Timur, Devlet Uygulamalı Sanatlar ve Devlet Tarih müzelerine yapacağınız ziyaretlerde de tarihi doya doya yaşayacağınızdan emin olabilirsiniz. Her ne kadar bugünkü Özbekistan sınırlarında doğup büyümese de Türkçe’nin edebi bir dil olduğunu yazdığı şiirler, gazeller ve diğer eserleriyle bütün dünyaya ilân eden Ali ŞîrNevai’yi Taşkent’te hissetmemek ve anmamak mümkün değildir.
Taşkent Metrosu
Büyük İslâm âlimi Ahmet Yesevi HazretleriKazakistan’ın Çimkent Şehri’nin yakınında Sayram Kasabası’nda doğup büyümüş, Türkistan (Yese) Şehrinde vefat etmiştir. Emir Timur, Ahmet Yesevi Hazretlerinin vefatından yaklaşık üç yüz yıl sonra ona Türkistan Şehri’nde muhteşem bir türbe yaptırmıştır. Bu Türbe Taşkent’e sadece 180 km uzaklıktadır. Taşkent’e gelen turistler günübirlik türbeyi ziyaret edebilme imkânına sahiptirler.
Türklerin İslâm’a ve İslâm âlimlerine ne derece hürmet ve saygı duyduklarını, türbenin bulunduğu Türkistan Şehrini ziyaret ettiğinizde daha çok idrak edeceksiniz, çünkü türbenin yüksekliği 41 metre ve Ahmet Yesevi Hazretlerine hürmeten bu şehirde 41 metrenin üstünde tek bir yapıya izin yok. Nitekim Türkiye Diyanet İşleri Başkanlığı türbenin beş yüz metre yakınlarında bir cami inşa ettirdi, bu caminin minaresi 41 metreyi geçince yetkililer derhal müdahale ederek caminin minaresini 41 metrenin altına çektirdiler. Bu anlattıklarımın önemini Kâbe-i Şerifin üzerinde karabasan gibi duran Lânet (Zemzem) Tower’ı gördüğünüzde daha iyi anlayacaksınız.
Ahmet Yesevi Türbesi
Ayrıca Taşkent, 2007 yılında İslâm Konferansı Örgütü’nün Kültür, Eğitim ve Bilim Araştırma Merkezi’nce ‘’İslâm Kültür Başkenti’’ seçilmesi ile de dikkatleri üzerine çekmektedir.
Özbekistan’ın Fergana Vadisi ayrı bir güzellik her tarafı bağ, bahçe ve pamuk tarlaları ile adeta bezenmişcesine; burada yetişen kavun, karpuz, üzüm, şeftali, çilek gibi meyvelerin tadına doyum olmuyor, Özbekistan’ın kavun ve üzümleri zaten dünyaca meşhur.Fergana Vadisi’nde Fergana, Andican, Namangan vilayetleri, ayrıca Fergana vilayetine bağlı meşhur Kokand ve Margılan şehirleri yer almaktadır. Nitekim Kokand Şehri aynı zamanda Kokand Hanlığının merkezini teşkil etmekteydi. Bu sebeple Hudayır Han 19. Yüzyılda Kokand’da bir saray yaptırmıştır.
Han Sarayı olarak anılan saray, bugünde bütün ihtişamıyla varlığını sürdürmektedir. Yine Nurbota Bek ve Emin Bek medreseleri, Cuma Camii Kokand Şehrine tarihi bir hava katmaya devam etmektedir.Kokand’da el sanatları özellikle geleneksel ahşap oymacılığı hala önemini koruyor, bu nedenle UNESCO bugüne kadar sadece 20 şehre verilen ‘’Dünya Zanaatkârlar Şehri’’ unvanını 2019 yılında Kokand Şehri’ne vermiştir. 1526 yılında Hindistan’da büyük bir Türk devleti kuran Babur Şah’ın doğduğu Andican Şehri; Cuma Camii, M.Ö 1000’li yıllarda Davan Devleti’ne başkentlik yapmış Erşi Şehrinin kalıntılarıyla başka bir güzellik sergiliyor. Özbekistan’ın en kalabalık vilayetlerinden biri olan Namangan;2500 yıllık Akhsikent Arkeolojik Kompleksi, MuvlanBuva Külliyesi ve Emin Hoca Türbesi ile ön plana çıkıyor.
Kısacası Özbekistan bizim için tabiat güzelliği, tarihi ve kültürel zenginliği ve ortak değerlerimiz açısından muhakkak görülmesi gereken ülkelerin başında geliyor.
Kokand Hudayar Han Sarayı
Özbekistan’a gittiğinizde kendinizi asla yabancı bir ülkede hissetmeyeceksiniz, üstelik birkaç günde kendi evinizdeki gibi hareket edeceğinizden ve dil konusunda sıkıntı çekmeyeceğinizden emin olabilirsiniz.
Özbekistan, ifade ettiğimiz özellikleri itibariyle çok büyük turizm potansiyeline sahip olmasına rağmen, yıllarca bu potansiyelinden yeterince yararlanmış görünmüyor. Burada uzun yıllar içine kapanık bir politikanın sürdürülmesinin etkisi inkâr edilemez. Nitekim geçmiş dönemde birçok ülkeye vize uygulaması, üstelik vize ücretlerinin yüksekliği ve bürokratik engeller Özbekistan’ı hak ettiği turizm gelirinden mahrum etmiştir. 7 Eylül 2016 tarihinde geçici olarak Devlet Başkanlığına gelen, 4 Aralık 2016’da yapılan seçimde devlet başkanlığı kesinleşen Sayın Şevket Mirzayayev’in içe kapanık politikalardan vazgeçerek dışa dönük politikalar uygulaması ile birlikte; Türkiye dâhil birçok ülkeye vize muafiyeti getirilmiş, ülkenin turizm potansiyelini artırma yönünde çalışmalara hız verilmiştir. Bu çalışmaların neticesinde 2018 yılında otel sayısı 914, oda sayısı 20,216, yatak sayısı 41,158’e; 2019 yılında ise otel sayısı 1118, oda sayısı 26,147, yatak sayısı ise 53,439’a yükselmiştir. Buna paralel olarak 2016 yılında 2,150,000 olan turist sayısı, 2019 yılında 6,750,000’e ulaşmıştır.Turizm gelirleri de 500 milyon dolardan 1 milyar dolara yaklaşmıştır. Özellikle Mirzayayev’indevlet başkanlığından itibaren üç yıl içinde, genel turist sayısında 3 kat, Avrupa ve ABD’den gelen turist sayısında ise yaklaşık 6 kat artış olmuştur. Bu artışlar Mirzayayev’in politikalarının nedenli isabetli olduğunu çok açık bir şekilde göstermektedir.
Özbekistan’ın turizm politikasını bu şekilde sürdürmesi halinde, on yıl içinde 20 milyon turist sayısına ulaşması işten bile değildir. Özbekistan’ın diğer Türk Cumhuriyetlerine göre en büyük avantajı; daha ucuz bir ülke olması, hizmet sektöründe önemli aşamalar kaydetmesi ve müthiş bir tarihi zenginliğe sahip olmasıdır. Turist sayısı arttıkça, turizmin ülke ekonomisine katkısı da gözle görülür bir şekilde artacaktır. Nitekim Özbekistan’ın en önemli problemlerinden birisi istihdam problemidir. Turizmin gelişmesinin bu problemin aşılmasında önemli ölçüde yardımcı olacağı aşikârdır. Turizm konusunda Özbekistan’ın Türkiye’nin tecrübelerinden yararlanması da oldukça önemlidir. Türkiye son 30 yılda turizme ciddi yatırımlar yapmış ve bunun karşılığını büyük ölçüde almış bir ülkedir. Nitekim 1990 yılında Türkiye’ye gelen turist sayısı 5,4 milyon, elde edilen gelir 3,2 milyar dolar iken bu rakam 2019 yılında, turist sayısında 51,7 milyona, turizm gelirinde 34,5 milyar dolara çıkmıştır. Turizm geliri Türkiye ekonomisine ciddi katkılarda bulunmaktadır. Özbekistan Türkiye işbirliği geliştikçe bu işbirliğinin Özbekistan turizminin gelişmesine önemli katkılarda bulunacağı muhakkaktır.
Son olarak şunu belirtmekte fayda vardır. Makalemizin başında da ifade ettiğimiz gibi Özbekistan’ın Türkiye açısından turizm potansiyeli çok yüksektir ancak Özbekistan’ın Türkiye’de yeterince tanıtılmadığı da bir gerçektir. Eğer Özbekistan devleti Türkiye’de tanıtımlara gerekli önemi verirse, çok kısa zamanda Türkiye’den Özbekistan’a gidecek turist sayısı rahatlıkla bugünkü sayının on katından fazlasına çıkacaktır. Hem bu şekilde iki kardeş halkın birbirlerini daha iyi tanıma ve kaynaşma imkânı da artırılmış olacaktır.