Bilim ve teknolojinin ülkeler ve toplumlar için ne anlama geldiği artık açık olarak biliniyor. Öyle ki insan kaynağının kalkınmadaki rolü, beşeri sermayenin geliştirilmesinde ise eğitimin rolü üzerinde uzun yıllardan beri önemli çalışmalar yapılmaktadır. Kaleme aldığımız akademik makalelerde bu konuya önemli ölçüde yer vermiş bulunuyoruz. Gelinen nokta özetle şöyledir: “İyi yetiştirilmiş ve üstün niteliklerle donatılmış insan kaynağı ülkelerin en önemli zenginliğidir.”
İyi yetiştirilmiş ve üstün niteliklerle donatılmış insan kaynağına sahip olan ülkeler teknoloji üretiminde ve teknoloji transferinde de başarılıdır. Nasıl ki özlü ve sade bir ifadeyle teknoloji bilimsel bilginin hayata aktarılması olarak tanımlanıyorsa; teknoloji transferi süreci de esasen bir o kadar karmaşıktır. Teknoloji transferi kamu, özel sektör kuruluşları, finans kurumları, sivil toplum kuruluşları ve araştırma ile eğitim kurumları gibi farklı paydaşlar arasındaki bilgi, deneyim ve ekipman akışlarını kapsayan süreçleri içermektedir.
Teknoloji transferi, teknoloji sahibine önemli avantajlar sağlar. Buna göre teknoloji transferi, küresel ölçekte ülkelerin veya firmaların rekabet gücünü ifade eder (https://link.springer.com/referenceworkentry/10.1007%2F978-3-319-95675-6_53 ). Dolayısıyla burada küresel rekabetin varlığını dikkate alarak toplumun refahı için teknoloji üretme kabiliyetine sahip olacak bir anlayışın, bir politikanın benimsenmesi ve karalılıkla yürütülmesi son derece önemlidir.