Namık Açıkgöz


Hadi Gene İyisiniz Tembeller… Üniversiteye Giriş Puanı Düşürüldü

Hadi Gene İyisiniz Tembeller… Üniversiteye Giriş Puanı Düşürüldü


Gözünüz aydın tembeller!...

Üniversiteye giriş taban puanı düşürüldü.

Üniversiteye girmek için yıllardır 180 olarak uygulanan birinci (TYT) ve ikinci (AYT) sınav puanları 170 ve 140’a düşürüldü.

Ehline sordum…  Her alanda verilen doğru-yanlış cevaplara göre alınan net puanları hesapladılar…

Çıkan sonuç fecaat..

Ayrıntıya girmeyeyim….

İlk sınavda (TYT) 100 sorudan 7-8 neti olan; ikinci sınavda da 80 sorudan yaklaşık aynı sayıda neti olan biri üniversiteye girebilecek. Yani verilen bilgilerin yüzde 10’una sahip olan biri üniversiteye girmeye hak kazanacak.

Siyasetçiler için böyle bir karar vermek kolay. Nihayetinde popülist düşünmeleri gerekir ama gerçek öyle değil. Bu doğrudan eğitimin kalitesini düşürmek demektir. Sayın cumhurbaşkanımızın son yıllarda çokça tekrarladığı “eğitim ve kültürde mesafe alamamak” yakınmasının temelinde yatan meselelerden biri de herkesi üniversite okumaya yönlendirmektir. Biz 28 Şubat’ta 8 yıllık eğitime karşı çıkmıştık; şimdi 12 yıla çıkarılarak mesele daha da çözümsüz hale getirildi. 12 yıl zorunlu eğitim alan bir öğrenci tabii olarak kendini üniversite kapısına atıyor. Bu da son derece tabiidir. Çünkü sistem yüksek hayat seviyesini sadece üniversiteliye bahşediyor.

Yıllardan beri söylemişimdir, üniversiteler iş ve işçi bulma kurumu değildir ve piyasaya meslek sahibi insan yetiştirmez; entelektüel olarak nitelikli insan yetiştirir; bu insanın piyasada iş bulup bulamayacağı üniversiteleri ilgilendirmez ama üniversitelere bakıyorum, öğrenci çekmek için hemen hepsi “mezun olunca iş” konusuna kilitlenmiş. Yanlış!... Üniversiteler meslek yüksek okulu değil, sofistike bilgilerin üretildiği merkezlerdir.

Son hafta üniversite tercih haberlerini seyrettim ve birkaç programda “Hele biraz bekleyin, Puan 170’e düşer” havası körüklendi. Demek ki bir yerlerin baskısı güçlü oldu. Bunun özel üniversiteler olduğunu tahmin ediyorum. Güçlü bir lobiye sahip özel üniversiteler, “öğrenci gelsin de kaç puanla gelirse gelsin.” havasında. Geçtiğimiz yıllarda bu “sazancılık”ın önünü kesmek için zamanın YÖK Başkanı Prof. Dr. Yekta Saraç, bazı fakültelere giriş için taban puan şartı getirmişti. Yanlış hatırlamıyorsam tıp ve hukuk fakülteleri için bir taban puan şartı koymuştu YÖK. Ne kadar sevinmiştik “İşi öğrenci avcılığından kurtarıyorlar” diye. O güzel uygulamadan sonra taban puanın 140 ve 170’e düşürülmesi, işi ciddiye alan herkesi şaşırttı.

“10 puandan ne olur ki?” demeyin; üniversite puanlamasında her bir puana binler sığıyor ve bu 10 puan çok ciddi bir seviye farkına delalet ediyor. Şayet nitelikli bir eleme (tabii kendi içinde eleme) olmazsa bu sene üniversiteye giren öğrencilerin kalitesi düşecek demektir. 5 Türkçe, 5 matematik, 2 sosyal ve 1 fen sorusu yapan genç, üniversiteye girecek. 5 Türkçe ile gel buna kitap okut, metin yazdır; 5 matematik ile gel bu öğrenciye sistematik düşünmeyi öğret…

Yazık ediyoruz gençlere!...

Başarılı-başarısız ayırt etmeden üniversitelere dolduruyor ve mezun olunca da işsiz bırakıyoruz.

Sayın Cumhurbaşkanımıza bu aklı verenler yanlış yapmışlardır.

Neyse…

Konuyu şöyle bitirelim: Deveye “Boynun neden eğri?” demişler; o da “Cevabı herkes biliyo.J”  demiş.