Fatma Maraş


Abdullah Gül ve R.T. Erdoğan

Abdullah Gül ve R.T. Erdoğan


Birkaç gündür bir yazarın köşesine taşımasıyla duyduğumuz ve siyasi sahneyi ısıtan yazıya göre,  R.T. Erdoğan’ın iktidarına devam edebilmek için uygulamaya koyduğu görüşmelerin olduğunu biliyoruz.  Erdoğan’ın,  AKP Genel Başkanı ve Başbakan olarak kalıp iktidara devam edebileceği düşüncesi üstüne tasarlanmış,  yemekli toplantıyla olgunlaştırılmaya çalışılan bir girişim.

Yani Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile yüzde 50+1’i muhal gören Cumhur ittifakı, muhalefet partilerinin ısrarla vurguladığı “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem” argümanını  “zillet ittifakı” diye kodladığı kesimin elinden almak ve çoğunluk oyu alanın iktidar olduğu parlamenter sistemle ilk seçimlere girerek yeniden hükümet olmayı garantilemek.

 İktidarın işine yaraması açısından bakılınca hesap iyi yapılmış.

Fakat seçmenin iktidara: “ Madem Parlamenter Sistem iyi idi, neden terk ettiniz; kötüydü, neden  kötü sisteme yeniden dönüyorsunuz?” sorusunu soracağını biliyor olmalılar. Hem bu işin oyun sırasında kural değiştiriyor olmaya bağlı milletin keseceği ayrı bir faturası olmalı.

Evdeki hesap her zaman çarşıya uymayabiliyor. Nitekim 1950 seçimlerini hatırlayalım. CHP çoğunluk oyları alarak milletvekillerinin büyük çoğunluğuna sahip olacaktı; ama tam tersi oldu. CHP’nin ısrarlı talebiyle “liste usulü çoğunluk sistemi”nin uygulandığı seçimlerde Demokrat Parti çoğunluk oyu aldı ve meclis sandalyelerinin % 85’ine tekabül eden 416 milletvekiline sahip oldu;  27 yıllık CHP iktidarına son verdi.

Bir şey miadını doldurmaya görsün, olup- biten aleyhine işler.  Tıpkı geçmişte iyi-kötü ne varsa AKP’nin lehine işlediği gibi.

Yaşlılar ya da güç kaybına uğrayanlar eski kudretli günlerini yad ederek hayali de olsa mutlu günlerine yolculuk yaparlarmış. Tıpkı AKP’nin Gül’lü yıllara yeniden yolculuk hazırlığına başladığı gibi. Sadece  şekil şartlarını tamamlayarak kudretli ortamın tesisinin imkansızlığını bile bile. Eee ne diyelim. Çıkmamış candan ümit kesilmezmiş, çaresizlik de her şeyi yaptırırmış insana. Oysaki bu köprünün altından çok sular aktı. Hırsızlıklar, kötü yönetim, kamu malının çarçur edilmesi, adaletsizlik, zorbalık gibi milleti kızdıracak binlerce kötülük iktidarı yıpratmıştır.  Bu şartlar dahilinde Erdoğan ve Gül’ün ülkeyi kurtarması bir yana,  itirafçılar çoğaldıkça ilgililerden kurtulmaya çalışan vatandaş sayısı da artacaktır.

Gelelim Abdullah Gül’ün yeniden AKP’nin Cumhurbaşkanı adayı olma meselesine. Cumhurbaşkanlığı  sona eren  Gül’ün, o günün şartlarında kurucusu olduğu AKP’ye üye olmak istediği halde üye yapılmadığını hatırlayalım. Şimdi ise içeride ve dışarıda son derece sıkışık hale gelmiş Erdoğan’ı kurtarmak amaçlı AKP’nin CB adayı olmak normal bir insanın yapacağı iş mi?

İrade paylaşım ihtimalini ortadan kaldırmak amaçlı Gül, Arınç gibi isimleri siyasetin çöplüğüne yollayan Erdoğan,  şimdilerde kendisinin çöpe gitmesini durdurmak için  Abdullah Gül’e  makam tahsis etmeye çalışıyor olabilir. Burada  belirleyici irade Gül olacaktır.

Ya Sakarya Grubu’nun ideolojik kodlarını hatırlayacak ve “Bir elime Ay’ı, diğer elime Güneş’i verseniz bu yoldan dönmem” diyecek; ya da  “ Kendi aranızda bana yağlı böreği tahsis noktasında mutabakat sağlamışsınız” diyerek Cumhurbaşkanlığını kabul edecek.   Hazırcılığı, sağlamcılığı göz önünde bulundurulduğunda ikinci ihtimal daha yüksek görünüyor.

Erdoğan’ın iktidarda kalma mücadelesi de, Gül’ün hazıra konma iştahı da toplumsal fayda için yapılıyor değil. Seçmen de  toplumsal çıkarları gözetmeyen hiçkimseyi etkili- yetkili makama getirmeyecek kadar son çeyrek asırda  tecrübe edindi.

Hırsızlığın, kamu malına ihanetin, yandaş kayırmacılığının tavan yaptığı zaman aralığında,   Abdullah Gül,  çökme trendine girmiş iktidar partisine hangi hesaba binaen yaklaşır ki? Ancak neler gördü bu millet neler…  17-25 Aralık yolsuzluk dosyaları çözülmeden AKP ile bir araya gelmeyeceğini meydanda yağlı urgan atarak sembolize eden Bahçeli,  Erdoğan ile yoluna “ebedi ittifak” olarak devam edebiliyorsa; Gül ile Erdoğan’ın da geçmişteki bütün   gerilimlere rağmen,  şahsi menfaatlerini ülke çıkarlarının önünde tutarak, makam mevki paylaşımına girişip birlikte yollarına devam etmeleri mümkün görünüyor.

Kıblesi iktidarda kalmak olan Erdoğan ile kıblesi hazıra konmak olan Gül birbirine muhtaç olunca, en  olmazlar da mümkün hale gelebilir. Hesap ilişkisini bozmak milletin sihirli oylarına kalıyor.