Sırtını Amerika Birleşik Devletleri’ne Rusya’ya ve Avrupa Birliği’ne dayayan YPG- PYD- PKK’nin siyasallaşmış hali olan HDP, dün itibarıyla 11 maddelik 2023 bildirisini yayınladı. Bu bildiriyle Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin çözümsüzlüğün kaynağı olduğunu ve bu mevcut sistemi demokratik parlamenter sistemle değiştirme girişiminde kendilerinin de olmak istediğini kamuoyu ile paylaştı.
Kısaca bu oyunda “Ben de varım!” dedi. Bu açıklama ile her ne kadar Cumhur ittifakı ya da Millet İttifakı'nda kendine yer aramadığını söylese de, parlamenter sisteme muhakkak geçilmesi gerektiğini söyleyen Millet İttifakı içinde kendini konumlandırdığını zımnen ifade etmiş oldu. Ancak 'Demokrasi İttifakı ' adlı üçüncü bir ittifak telaffuz edip bu ittifakın içini tüm toplum kesimlerini kapsayacak şekilde doldurması merkeze yaklaşma çabası olabilir.
Bu deklarasyonla “yerinden ve yerelden yönetim” şeklinde ifade edilen ancak özerkliğin kastedildiğini düşündüğümüz yönetim şekli dışında rahatsızlık verecek bir madde ya da içerik bulunmamakta. Ancak, maddelerin uygulamada, yazıda durduğu gibi durmayacağını göz ardı etmiyoruz.
Özerklik talebi Avrupa Birliği uyum yasaları çerçevesinde istenmiş olabilir. Ancak özerklik milletin bünyesine uyar mı? Bakmak lazım. Çünkü başkanlık sistemine benzer bir sistemin Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi adı altında 2 yıldır ülkenin bağışıklık sistemini alt üst ettiğini gördük. Bünyeye uymayan her şey zehirdir, zararlıdır. Mevcut sistemden niçin kurtulmak istiyoruz? El cevap: Bu toplumun bünyesine uymadığı için, zarar veriyor olmasından...
Görüyoruz ki bütün hazırlıklar Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nden kurtulmak üstüne yapılıyor. Zehrin kendine zarar vermediği gibi bu sistemde yalnız AKP ve ortaklarına zarar vermiyor.
Siyasi parti temsilcilerinin geçmişten günümüze kadar sürekli dillendirdiği ancak bir türlü duyuramadığı 'silahların bırakılması, terörle aralarına mesafe koymaları' gerektiğine dair uyarıların cevabı da 'savaş ve çatışma yöntemleri yerine müzakere'nin işlerlik kazanacağına dair ifadeler ve 'barışa çağrı' olarak karşılık bulmuştur. (Her ne kadar barış dedikçe savaşın dozunu arttıran yurttaşlara sahip olsak da...)
ABD Başkanı Biden’in savaşsız ya da daha az savaşlı politik tarzıyla PYD- YPG'nin iltisaklı olduğu HDP açıklamaları, Türk iç siyasetinde müzakere adı altında masada kazanmakla örtüşüyor.
Biden' in göreve başladığı günden beri Suriye, Afganistan gibi ülkelere dönük izlediği politikaya bakılırsa, HDP’nin de benzer bir politikayı Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin sınırları içinde zaruri olarak merkeze yaklaşarak güdeceği tahmin ediliyordu. Yani kamuoyu ile paylaşılan bildiri ile Biden' in Ortadoğu’da izlediği dış politikanın paralelinin HDP tarafından Türkiye içinde belirlenmiş strateji olarak uygulamaya konulacağını görüyoruz.
Biden in, BM Genel Kurulu'na katılmak amaçlı ABD'ye giden T.C. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la görüşmemesi , bundan böyle Türkiye’de Erdoğansız dönemin başlayacağının ve ona göre şartların oluşturulacağının işaretiydi. Tıpkı 2002’de iktidarı Erdoğan'a devretmek için ABD tarafından Pınarhisar icazetinin verildiği gibi. Şimdi de Erdoğan’ın gitmesi için ABD tavrını Biden ‘in eli ile ortaya koyuyor.
Bundan sonra HDP'nin daha uzun soluklu ve kuruluşunda kendisinin de olmayı arzu ettiği sistemle bütünleşmeye çalıştığını - en azından bütünleşiyor göründüğünü- masada kazanmak temelli yeni hamleler yapacağını öngörüyoruz .
2023 deklarasyonu ile HDP her ne kadar terörden arındırılmış, kan ve gözyaşının olmadığı bir ülke profili çizse de, çözüm sürecinde edindiğimiz tecrübeleri yok sayamayız. Çözüm sürecinde hükümetle sözlü de olsa ilkesel anlaşmalar olduğu halde; kazılan hendekler, ateşi verilen il ve ilçeler hafızalardan silinmedi.
HDP, Kürtlerin temsilcisi değildir. Sadece kendisine - belki de alternatifsizlikten- oy veren altı milyon kişinin haklarının savunucusudur.
Kürt seçmenin oylarının büyük çoğunluğunu Gelecek Partisi'nin alacağını temas halinde olunan vatandaşlar izhar etmektedir; parti 55 milyon oyun tamamına taliptir. Dolayısıyla iktidar dışı diğer partilerin olmadığı gibi Gelecek Partisi’nin de hiçbir ittifakta yer almaya ihtiyacı yok görünüyor. Ancak siyasi partilerle ülkeyi ve vatandaşları ilgilendiren her konuda işbirliğine açık.
Kimlik siyasetinden kurtulup selamete ermek için, Kürt ve diğer etnik -mezhebi alt kimliğe sahip bütün vatandaşların kimlik temelli bütün sorunlarını eşit yurttaşlık anlayışı ile çözmek şarttır.