Canboray Soykan


Amerikan Ekspresi: İlk İzlenimleriyle Biden Yönetimi ve Afganistan -4-

Amerikan Ekspresi: İlk İzlenimleriyle Biden Yönetimi ve Afganistan -4-


Dizinin dördüncü ve son yazısı

‘İlk İzlenimleriyle Biden Yönetimi ve Afganistan’ değerlendirmesinin dördüncü ve son yazısı bu. Esasında tek parça bir yazı olarak başlamıştım fakat sonradan gelişmelerin yoğunluğu, olup bitene emaneten değinmeme kaygısı derken 20 sayfayı bulan bir yazı oldu. Takdir edersiniz 20 sayfayı bulan yazıyı tek parça halinde bir köşe yazısı olarak yayınlamak akıl karı değil. ABD’de Biden döneminde yaşananları detaylıca ele alan bereketli bir yazı dizisi oldu bu.

 

Amerikan siyasetini teferruatıyla tartıştık

Dördüncü bölüme kadar Biden’ın nasıl seçimi kazandığını, 2020 seçimlerinin ne kadar yakın geçtiğini, Biden’ın ekibini nasıl oluşturduğunu, Harris’in performansını, Demokratların üç erki de kontrol ediyor olmasını rağmen neden hayati iki yasa tasarısını geçirmekte böylesine zorlandığını, merkez kanat ve ilerici kanat arasındaki çatışmanın sebebini, Biden’ın Afganistan açmazını, Biden’ın kurtarıcı konumunun neden sallantıda olduğunu uzun uzadıya tartıştık.Teferruatlarıyla tartıştık, Amerikan siyasetine ilgi duyanların vaziyet edebileceği şekilde tartıştık. 

 

Ekspres kalkıyor !

Bu son parçada da Joe Biden’ın ve Biden Yönetiminin bu saatten sonra yapması gereken hamleleri, Cumhuriyetçi Parti’nin geleceğini, 2022 ve 2024 ara seçimlerinin ahvalini, Donald Trump’ınsıra dışı konumunu ve Trump 2024’ü tartışacağız. Böylece Amerikan siyasetindeki 2021 gelişmelerini, sıradaki iki önemli seçimin bugünkü konjonktürde ipuçlarını da tartışmış olacağız ve diziyi noktalayacağız. Eğer buraya kadar diziyi okuyarak geldiyseniz ortamlarda Amerikan siyasetine dair bilgilerinizi gönül rahatlığıyla pazarlayabilirsiniz, ekspres kalkıyor !

 

Joe Biden için o tren kaçtı

Joe Biden, Amerikan’ın kurtarıcısı olarak çizdiği imajı döneminin ilk günlerinde özellikle salgınla mücadele noktasında müdafaa edebiliyor, sürdürebiliyor ve bunu toplum nezdinde kabul ettirebiliyordu. Ama artık bu sevdadan vazgeçmenin zamanı geldi zira Joe Biden umduğu aksine kırmızı-mavi ayrımını geride bırakacak ve sadece tek bir Amerika yaratacak konuma ulaşmayı başaramadı, büyük kurtarıcı veya ikinci Reagan olamadı. Uzunca bahsettiğimiz kongredeki tıkanıklar, Afganistan’daki gelişmeler derken bu tren kaçtı; kabullenmek gerekir.

 

Joe Biden’ın başarı şansı küçümsenemez

Bu tren kaçtı ama halen modern çağın en başarılı başkanları arasına adını yazdırma konusunda şansı olduğu gerçeği yadsınamaz. Her ne kadar demografinin değişimi, seçmen sayısının değişiminin etkisi var olsa da ABD tarihinde en çok popüler oy alan başkanı titrini taşıyor olması bir realite. Katılımı yukarı çekmek noktasındaki başarısı, seçmenini sandığa taşıma motivasyonu yaratmaktaki başarısı önemli. Önemli ama bunların liderliği döneminde gerçekleşecek araseçimlerde ve muhtemelen 2024’de ikinci dönemi için gireceği cenderede yinelenebilmesi daha önemli.

 

Zor dönemlerin adamı olduğu iddiasının altını doldurabilmesi gerekiyor

Bunun için yapması gereken en önemli hamle iletişim becerilerini artırması, Donald Trump tarafından kendisine yapıştırılan ‘’Sleepy’’ etiketinin değirmenine su taşımayı acilen bırakması, Afganistan kararı hususunda kamuoyunu tatmin edecek yeni bir planı ortaya koyması, kongrede yaşanılan tıkanıklığı iki kanat arasında uzlaşı zeminini bularak ortadan kaldırabilmesi gerekiyor. Ayrıca hedeflerini, bu zamana kadarki başarımlarını somut ve anlaşılabilir bir dille topluma izah edebilmesi gerekiyor. Ülkenin ruhunu geri alacağına dair söylemi zedelendi, bunun gereklerini sağlayabilmesi gerekiyor. Zor dönemlerin adamı olduğu iddiasının altını doldurabilmesi gerekiyor, aksi takdirde yalnız kendisinin değil partisinin de işi epey güç.

 

SaveAmerica, Donald Trump, 2022, 2024 ve Trump 2024

Güç çünkü Amerikan siyasetine benzerine uzun yıllardır rastlanmayan hatta bana göre hiç rastlanmayan bir tabloyla karşı karşıyayız. ABD’nin artık bir ana muhalefet lideri var, bu liderin adı da Donald Trump. Cumhuriyetçi Parti, özellikle Obama döneminde müthiş bir lider krizi yaşamıştı. Başkanlık sisteminin doğasının bir gereği olarak, Oval Ofis’i kazanamadığınız dönemlerde partiyi bir arada tutacak, bir dahaki seçimlerde kampanyaya aday olarak öncülük edecek ve tabanda kabul görecek bir lidere ihtiyacınız olur bu pek tabii bir durum.

 

O dönem de liderliğe oynayan isimler vardı. MittRomney, NewtGingrich, Paul Ryan, Jeb Bush, Rand Paul, TedCruz, CarlyFiorina ve nicesi. MittRomney, 2012 adaylığını kazanmayı başarsa da hiçbir zaman rüzgarı arkasına alan, partisinin tabanını mobilize eden bir profil ortaya koyamamıştı. Seçim sathında görece başarılı bir konsolidasyon sağlasa da etrafındaki buluşma seçim biter bitmez dağılmıştı. Esasında bu MittRomney’nin şahsına özgü bir durum da değil. Eğer winnertakesall diyorsanız, kaybettiğinizde arenadan çekilecek olduğunuz gerçeğiyle de yüzleşmeniz gerekir.

 

Obama sonrasına gelirken Hillary Clinton ve BernieSanders gibi iki güçlü figürün filizlendiği dönemde Cumhuriyetçi Parti halen bu krizi yaşamaktaydı. Daha sonra tüm siyasi analizleri boşa çıkaran, tüm bahis sitelerini yamultan, tüm yorumcuları yanıltan bir figür çıktı ortaya. Donald Trump alışılmışın dışındaki üslubu, alışılmışın dışındaki kampanya vaatleri, alışılmışın dışındaki hedefleriyle ve en önemlisi uzun seneler boyunca sandık motivasyonu sağlamakta güçlük çeken kırsal kesimle kurduğu diyaloğu sayesinde Cumhuriyetçi Parti’ye de ABD’ye de dünyaya da imzasını attı. Tabii olan değişim beklentisiyle de harmanlanınca bu durum, Donald Trump özellikle beyaz yaka, mavi yaka, banliyö sınıfı, Latinler ve kırsal kesimi bir araya getirerek sağladığı motivasyonla işi aldı götürdü.

2020 Seçimlerinde Baba Bush’tan beri ikinci dönemini kazanamayan ilk başkan olarak ciddi hezimete uğrasa da, neredeyse siyaset eliyle ülkenin bağımsız kurumlarına darbe yapmaya teşebbüs etse de bugün itibariyle Cumhuriyetçi Parti’nin tabanı Donald Trump’ı lider olarak görmekten asla vazgeçmiyor. Donald Trump da bu durumda ondan bekleneni yaparak bunu perçinliyor, köklerini salıyor. Nasıl mı ? Donald Trump aynı parlamenter sistemde karşımıza çıkabilecek bir ana muhalefet partisi lideri gibi davranıyor. Esas itibariyle partide hiçbir resmi görevi olmasa da partideki tüm karar süreçlerini, önseçim süreçlerini doğrudan doğruya etkiliyor. Donald Trump mitinglerden mitinglere koşuyor ve bunu ‘’SaveAmerica’’ söylemiyle yapıyor. Donald Trump’ın bu söyleminin altında neler yatıyor dersiniz ?

 

Donald Trump başkanlığı döneminde de sadakati önceleyen bir liderdi. Dolayısıyla başkanlığını yapan, parti iç işleriyle ve eyalet seçimleriyle çok da içli dışlı olmayan bir figür olarak tanımlanması olanaksız. Donald Trump, en başından beri Cumhuriyetçi Parti’nin baştan aşağı kendisini destekleyen, düşün dünyası kendisiyle kesişen isimlerden oluşmasını arzuluyor ve bunun için elinden geleni ardına koymaktan çekinmiyor. Sadık adaylar için para harcıyor, önlerini açıyor, onlarla gücü paylaşmaktan ya da onlara önemli görevler vadetmekten geri durmuyor. Bu Donald Trump’ın en başından beri uyguladığı bir stratejiydi. 2020 Seçim sonuçlarının kongre tarafından onaylanmayacağına dair inancı da bu çabalarının bir meyvesi olacaktı ona göre. Ama öyle olmadı ve Cumhuriyetçi Parti içinde belli isimler en başta yardımcısı Mike Pence, Donald Trump’ın bu çabasının karşısında durarak Joe Biden’a giden yolu çalı çırpıdan temizledi.

 

Donald Trump halen seçimleri kazandığını, oyların çalındığını ve kendisinin desteklediği isimlerin yeterince dik duramadığını vurguluyor mitinglerinde. Ona göre SaveAmerica yolculuğunda yanar döner isimlere kesinlikle yer yok. İşte bu yüzden Donald Trump bir ana muhalefet partisi lideri gibi davranırken 2020 ara seçimlerinde kongreye yollamaya başardığı, sayısı hiç de az olmayan kendisine gönülden bağlı isimlerle önce kendi partisi içinde istediği ayarı tam olarak yapabilmek istiyor. Bunun için Mar-a Lago’daki konutunu gayriresmi bir kampanya karargahı olarak kullanıyor hatta işi biraz daha ileriye götürüp Mar-a Lago’yu Cumhuriyetçi Parti’nin genel merkezi olarak kullanıyor. Temsilciler Meclisi’nde Cumhuriyetçilerin lideri olan KevinMcCharty Mar-a Lago’dan çıkmıyor, liderinin kendisine verdiği talimatlara sıkıca uyuyor. Partinin tonla Temsilciler Meclisi üyesi, senatörü, valisi, 2022 adayı; Mar-a Lago’ya giderek Donald Trump’ın desteğini arkasına almaya çalışıyor. Donald Trump’ın devrik bir başkan olarak halen bu statüde olmasının cevabı da anketlerde saklı. Cumhuriyetçi Parti’nin tabanı Donald Trump’a %70’lerin üzerinde –tarihin en yüksek oranlarından- bir destekle bağlı.

Donald Trump önce 2022 seçimlerinde zaten büyük ölçüde hükmettiği partisindeki kendisine karşı duran tüm isimleri koltuğundan etmek, partiyi ve mümkün olursa kongreyi tamamıyla kontrolü altına almak daha sonra da 2024’e giden yolda partinin en büyük karar verici mercii olmak istiyor. Böylece 2024’ün sonunda şahsen başkan çıkmadığı bir senaryoda dahi ülkeyi yönetebilmek, seçim sonuçlarına müdahale edebilmek istiyor. İşte SaveAmerica yolculuğu bu hedefleri taşıyor kucağında. Joe Biden’ın yaptığı hatalar, attığı eksik adımlar belki normalde çok ses getirmeyecekken ve belki Cumhuriyetçi Parti nezdinde de bir onay getirecekken Donald Trump’ın katiyen meydanı boş bırakmıyor oluşu, partisinin iplerini bu şekilde tutuyor oluşu ve halen partinin ötesinde toplum nezdinde de öyle azımsanamayacak oranda destek görüyor oluşu Joe Biden’ı beklenenden fazla yıpratıyor. Hal böyle olunca Joe Biden, normal bir başkanın dikkatli olması gerektiğinden fersah fersah daha fazla temkinli olmak zorunda çünkü 2020’de burun farkıyla yendiği rakip düşündüğünden daha kurt, daha güçlü. Cumhuriyetçi Parti içinde Donald Trump’ın tahakkümünü bitirme eğiliminde hamleler yapan isimler olsa da Donald Trump’ın parti içi gücünü tüketmek ancak Trump adaylarının 2022 ara seçimlerinde hezimet yaşamasıyla mümkün. Anketlere bakınca bunu söylemek de pek mümkün değil.

 

Joe Biden ve Biden Yönetimi eğer kara bulutları dağıtmayı başaramazsa hem 2022 hem de 2024 Demokrat Parti için talihsizlikler üstüne talihsizliklere sahne olabilir. Bu Kasım’da yapılacak Virginia Valilik yarışında Joe Biden eyaleti %11’lik bir farkla kazansa da 2021 adaylığını kazanan ve eski görevine yeniden talip olan Terry McAuliffe adını Joe Biden’la yan yana getirmek dahi istemiyor, ‘’Joe Biden bu eyalette popüler değil.’’ açıklamasını yaparak Joe Biden’ın yaşadığı zorlukların kampanya öznesi haline gelmesini engellemeye çalışıyor. İşin en ibretlik kısmıysa Virginia’da McAuliffe anketlerde maçı götürse de farkın %1’lere kadar inmiş olması, kaldı ki Demokratların kalesi Virginia’dan bahsediyoruz. 2022 ve 2024 için ilk göstergeler Demokratlar için pek iç açıcı vaziyette değil. Biden Yönetimi zevahiri kurtaramazsa, zaten çoğunluktayken kongrede işlerliği sağlamakta zorluk yaşarken bir de kongreyi kaçırıp hele ki Trumpçıların çoğunluğa konduğu kongreyle 2024’e uzanırsa iş onlar için fena, çok fena. Çünkü Cumhuriyetçi Parti’yi kontrol altına almayı başaran, SaveAmerica söylemiyle birlikte tabanını diri tutan Donald Trump burun kıvırılacak bir rakip değil. Hele ki kongrede Trumpçı çoğunluğun sağlandığı bir senaryoda, Donald Trumppekala rahatlıkla 2024 adayı da olabilir veya kendisine itimat edecek bir adayı 2024 adayı olarak allayıp pullayıp seçtirebilir. 2024 Seçimlerinden arzuladığı neticeyle çıkamasa dahi kontrol ettiği Cumhuriyetçi Parti yetkilileriyle seçime ket vurabilir, sonucu değiştirmeyi dahi düşünebilir.

Kısacası,

SaveAmerica’yı ciddiye almalıyız.

Donald Trump 2024’ü ciddiye almalıyız.

Hem de çok ciddiye almalıyız.

‘İlk İzlenimleriyle Biden Yönetimi ve Afganistan’değerlendirmesi bitti ama biliyorsunuz Amerikan Ekspresi gerektiğinde düdüğü çalacak ve Amerikan siyasetine doymaya devam edeceğiz.

Amerikan Ekspresi’ni bekleyiniz.

Saçınızı okşayan bir masala sarılarak, geceyi saran bir ağacın dansını izleyerek bekleyiniz lütfen…