Bu hususta kitaplar raporlar makaleler yazılmıştır ve yazılmaya da devam edecektir ve bunlardan hiç birisi de CARİ AÇIĞA DAYALI ENFLASYON sorununu çözememiştir ve de çözemeyecektir. Çünkü genellikle hepsi PİYASA GERÇEĞİNDEN UZAK AKADEMİK GÖRÜŞLERDİR.
Ülkemiz ENFLASYONUN ANA NEDENİ OLAN CARİ AÇIK problemini bir türlü çözememekte ve bu nedenle de sürekli DİŞ PİYASALARDAN KREDİ kullanarak ekonomisini yaşatmaya çalışmaktadır.
1975 yılında genç bir mühendis olarak başladığım iş hayatının içinde 25 yılı Devlet Memurluğu olmak üzere 46 yıldan beri varım.
Bana göre; Türkiye Ekonomisi’ne 24 Ocak1980’den öncesi ve sonrası olarak bakmak gerekir.
24 Ocak 1980 öncesi zaman zaman devalüasyonlarla değiştirilen SABİT KUR ve KOTALI İTHALAT dönemi idi.
Rahmetli Demirel’in ve Müsteşarı Rahmetli Özal’ın hazırlayıp hayatı geçirdiği 24 Ocak 1980 Ekonomik İstikrar Tedbirleri ile TÜRKİYE EKINOMİSİ;
-Serbest kur,
-Kotasız ithalat,
-Konvertibl Türk Lirası,
ve diğer tamamlayıcı tedbirlerle DÜNYA EKONOMİSİNE VE ULUSLARARASI FİNANSAL PİYASALARA entegre oldu.
Bu entegrasyonun bize sağladığı SWAP yapabilme imkanının içinde bulunduğumuz EKONOMİK DARBOĞAZDA KARŞI KARŞIYA BULUNDUĞUMUZ İTHALATIN FİNANSMANINDA ÜLKEMİZE BÜYÜK KOLAYLIKLAR SAĞLADIĞINI DA belirtmeden geçmemek gerekir.
Bu yeni modelin bir çok amacının yanısıra ANA AMACI; İHRACATI İHTALATINI KARŞILAYAN CARİ AÇIKSIZ VE TABİ Kİ ENFLASYONSUZ BİR EKOMOMİK YAPI idi.
ENFLASYONUN ANA SEBEBİ OLAN CARİ AÇIKSIZ bir yapıya erişebilmek için en önemli iki şart olan;
İHRACATIN ARTTIRILMASI’nda oldukça başarılı olunmakla birlikte İHRAÇ MAL VE HİZMETLERİNİN KALİTESİNİ ARTTIRMA’da maalesef aynı oranda başarılı olunamamıştır.
Bir ülkenin parasının REZERV PARALAR karşısındaki değerini/seviyesini o ülkenin ürettiği İHRAÇ MALLARININ DÜNYA PİYASALARINDAKİ KALİTE SEVİYESİ belirler tanımı DOĞRU VE AMPİRİK TANIMDIR.
Bir başka ifade ile; ÜRETTİĞİNİZ MALIN KALİTESİNE GÜVENEREK FİYATINI SİZ BELİRLİYORSANIZ PARANIZIN REZERV PARALAR KARŞISINDAKİ DEĞERİ YUKARI GİDER YANİ PARANIZ DEĞERLİDİR, tersi durumda ise paranızın değeri rezerv paralar karşısında düşüktür.
Buradan; ÜRETTİĞİNİZ MAL VE HİZMETİN DÜNYA PİYASALARINDAKİ REKABET GÜCÜ NE KADAR YÜKSEKSE PARANIZ REZERV PARALAR KARŞISINDA O KADAR DEĞERLİDİR ve bir başka ifade ile ZENGİN ÜLKESİNİZDİR.
Bu açıklamalardan sonra yazımızın başlığı olan ENFLASYON konusuna tekrar dönersek;
Ülkemizdeki ENFLASYON; TÜRK PARASININ REZERV PARALAR KARŞISINDAKİ DEĞERİNİN KONJONKTÜREL OLARAK YÜKSEK VE STABİL OLDUĞU DÖNEMLERDE DÜŞÜK, tersi durumlarda ise; halen içinde bulunduğumuz dönemde olduğu gibi YÜKSEK olmuştur.
Türkiye’yi yaklaşık son yirmi yıldan beri yönetenlerin ENFLASYONUN DÜŞÜK OLDUĞU dönemleri sahiplenmeleri ve bununla övünmeleri POLİTİK VE GERÇEKLE alakası olmayan bir durumdur.
Güzel Ülkemiz Türkiye;
ürettiği tüm MAL VE HİZMETLERİN KALİTESİNİ, KALİTEYE DAYALI REKABET GÜCÜNÜ VE REKABET GÜCÜNE DAYALI FİYATINI ARTTIRMADAN ENFLASYON PROBLEMİNİ ÇÖZEMEZ.
Sözün özü;
-DÜNYA PİYASALARINA FİYATINI KENDİNİZ BELİRLEYECEK DERECEDE KALİTELİ VE REKABET GÜCÜ YÜKSEK MAL VE HİZMET SATMA SEVİYESİNE GELMEDEN,
- bir başka deyişle; mallarınız dünya piyasalarında FİYATINA BAKILMAKSIZIN TERCİH EDİLEN mallar haline gelmeden,
-CARİ AÇIĞI KAPATIP HATTA CARİ İŞLEM FAZLASI VEREN ÜLKE HALİNE gelmeden, ENFLASYON DÜŞMEZ DÜŞSE BİLE KALICI OLMAZ.
Zenginlik=Dünya piyasalarında fiyatına bakılmaksızın tercih edilen KALİTELİ MAL üreterek satabilmekten geçer.