Canboray Soykan


AKP’nin Yeni Seçim Kanunu Taslağı

AKP’nin Yeni Seçim Kanunu Taslağı


Öyle bir anda olmuyor bu işler

Almanya’da geçtiğimiz ay yapılan seçimlerin ardından büyük bir trafik var ve Bundestag içinden yeni bir hükümeti çıkarmaya hazırlanıyor. Bu hükümet uzun yıllar sonra büyük bir değişimi dinginlikle sağlama misyonu üstleniyor. Dengenin, tecrübenin sembolü olan Merkel’in emekliliğe ayrılacak olmasıyla birlikte siyaset kurumu yeni aktörleri, yeni paradigmaları kuruyor. Öyle bir anda da bitmiyor bu işler.

 

Almanya’da parlamenter sistemin kurumsallaşmış tüm teamülleri işletilecek

Göstergeler giderek ‘Trafik Lambası’ adıyla anılan SDP, FDP ve Grüne Koalisyonunu işaret etse de koalisyon görüşmelerinin nasıl sonuçlanacağını hep beraber göreceğiz. Parlamenter sistemin kurumsallaşmış teamülleri sonuna kadar işletilecek ve günün sonunda her parti kimi hedeflerini öteleyerek uzlaşının gölgesine oturacak. Bu değişim yalnızca Almanya için değil tüm dünya için çok boyutlu anlamlar taşıyor, saklıyor yüzüğünde.

 

Merkel – Erdoğan görüşmesinin bruh anı

Emeklilik günlerine hazırlanan ve yeni kurulacak hükumetin liderine görevi devretmeyi bekleyen Şansölye Merkel de biliyorsunuz Huber Köşküne geldi, belki de Alman lideri olarak son kritik ziyaretlerinden birini gerçekleştirdi. Bu görüşmede Türkiye’yle AB arasındaki ilişkiler özellikle de sığınmacılar yönüyle masaya yatırıldı. Bu ziyaretin, görüşmenin en bruh anı bence Merkel ve kozmoslar yücesi Reis-i Cumhurumuzun ortak basın toplantısında yaşanan bir diyalogdu.

 

Parlamenter sistem bize diz çöktüremeyecek

Almanya’daki koalisyon görüşmelerine atıf yapan yüce reis, Almanya’nın parlamenter sistem yüzünden lüzumsuz zaman kaybettiğini vurgularken; tüm akılcı yaklaşımları silip süpüren, zihin sınırlarını delen diplomasi becerilerinin neticesi olan yalnızlaşmış Türkiye’nin Almanya’ya yansımalarını da ayaküstü parlamenter sistemin üzerine yıkıverdi. İşte reis gibi reis, tabii ki de Türkiye’nin yalnızlaşmasının tek sebebi parlamenter sistem. Narsisizm, süper egove cehalet birleşince ne olur sorusunun cevabı zannediyorum bu çıkış.

 

Bir tarafta Merkel, bir tarafta Erdoğan…

Erdoğan’la iyi kötü yıllardır yakın ilişkiler kuran Merkel bile zannediyorum bu kadarını beklemeyecek olacak ki gözleri açıldı, irisleri büyüdü. Nezaketle parlamenter sistemin Almanya’yı Almanya yapan sistem olduğunu izah etmeye çalışırken, başkanlık sistemini istemediklerini; kurumsal demokrasiyi yeğlediklerini söyledi. Bu arada reis de ‘’Biz değiştirdik, başkanlık sistemine geçtik kurtulduk yav !’’ demeyi ihmal etmedi. İşte bir tarafta Merkel bir tarafta Erdoğan; neden bu halde olduğumuzu sorgulayabilmek için elverişli sahne aslında.

 

İnsanın kendi ülkesinin liderini izlerken utanması acı hismiş

İnsanın kendi ülkesinin liderinden bir başka ülkenin lideriyle yan yana görünce utanması ne acı bir hismiş yav, vatandaşlık iltihabı demek lazım zannediyorum buna belki coğrafya iltihabı belki de ak iltihap bilemiyorum. Neyse kozmosun mimarı, yüce reis 3-5 avroyu kapmanın yolunu yapmış olacak ki görüşmeden memnun ayrıldı. Bu bruh anın izlenimlerinden yola çıkarak söylemeliyim ki, Erdoğan mimarı olduğu sistemi artık her konuşmasında bir şekilde savunmak zorunda kaldığı bir pozisyona düştü. Muhabbetle hiç alakası yokken birden bire birileri arkadan dürtüyormuş gibi cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin ne kadar iyi olduğunu anlatma ihtiyacını hissediyor. Sizce bu yaşlılığın zihni çalkalamasının tabii neticesi mi, yoksa bu ısrarı bir mıncıklamalımıyız ?

 

AKP’nin yeni seçim kanunu taslağı bizi neden düşündürmeli ?

Bana sorarsanız mıncıklamalıyız çünkü yeni yasama dönemi önemli gelişmelere gebe. Öncelikle MHP’nin önermiş olduğu sistem revizyon önerilerine bakmamız gerekiyor, Biliyorsunuz anayasamızın temelli yalama olması için bir kez daha bir anayasa değişikliği teranesi çıktı ki gerçekten idraki güç. Bu yasama döneminde bu konunun paravan olarak kullanılacağını düşünüyor olsam da bu çağrının yapılmasından sonra MHP’nin sisteme getirdiği revizyon önerisi bize önemli mesajlar veriyor. MHP, cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin temel görünümleriyle korunmasını isterken; cumhurbaşkanıyla birlikte iki başkan yardımcısının da halk oyuyla seçilmesi gerektiğini ve şu anda cumhurbaşkanında tek elde bulunan yetkilerin bu üç figür arasında pay edilmesi gerektiğini söylüyor. Meclisin yeniden bütçe yapma yetkisine kavuşması gerektiğini, gensoru verebilmesi gerektiğini, uluslararası antlaşmaların kabulünü ya da feshini meclisin yapabilmesi gerektiğini söylüyor. Yüksek Yargı Kurulu kurulsun, bu kurula yürütmeden katiyen atama yapılmasın diyor. Merkez Bankası anayasal bir kurum olsun ve partizanlıktan uzak tutulsun diyor. Peki cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin milli beka olduğunu vurgulayan MHP neden böyle bir öneriyle beliriyor ? Yanıt basit, AKP’ye gözdağı vererek statüko içindeki konumunu sağlamlaştırmak istiyor. Beni fazla gerersen, ben senin özene bezene dizayn ettiğin sistemi değiştiririm ya da değiştirmek isteyenlerle uzlaşabilirim diyor. Bu pencereden baktığımızda Erdoğan’ın hiç durmadan cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi övmesini daha iyi anlayabiliyoruz. İttifak içinde meydana gelen çatışmaları sindirmek için kullandığı bir dil bu. Cumhur İttifakı, yeni anayasanın içeriği konusunda ve yeni seçim kanunu konusunda anlaşmazlıklara sahip.

Bu anlaşmazlıkları hangi durakta buluşup aşacaklar ya da aşabilecekler mi ? Göreceğiz.

Bunun haricinde muhalefet partileri yavaş da olsa anayasa değişikliği çağrısının ardından ideallerindeki parlamenter sistem modellerini açıklıyor ve birkaç husus dışında tüm muhalefet partileri aynı yerde duruyor. Ayrıca Millet İttifakı’nın bileşenleri de artıyor ve geniş bir uzlaşı ittifakı kuruluyor. Halen üçüncü ittifak alternatifinden bahsedenler var fakat ben muhalefet partilerinden görüştüğüm isimlerle sohbetlerime dayanarak bu ihtimalin epey uzak olduğunu söylemek istiyorum. Muhalefet artık bu ülkeyi biz yönetiriz algısını yerleştirmekte de başarılı hamleler yapıyor. Kılıçdaroğlu’nun Merkez Bankası ziyareti, bürokratlara yönelik açıklamaları bu açıdan baktığımızda algıyı yönetmek açısından umut verici. Muhalefet kutuplaşmayı aşma, yeni siyasete ayak uydurma, seçimi kazandırabilecek hamleleri yapma konusunda fena gitmiyor. Gitmiyor ama bu yasama dönemi muhalefet için önemli bir tehlike sinekkapan gibi bekliyor. Bu tehlike hiç şüphesiz Cumhur İttifakı tarafından Kasım ayı içerisinde TBMM gündemine sunulması beklenen yeni seçim kanunu değişikliği teklifi. Sistemi revize etme söylemleriyle birlikte bu öneri önemli tehlike. Öncelikle muhalefet cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini revize etmeyi hedefleyen hiçbir sürecin içinde bulunmamalı, bu çılgınlığa meşruiyet kazandırmaya ekmek çıkarmamalı. Ayrıca seçim kanunu üzerinde de hızlı aksiyon alabilmeli.

Seçim kanunun içeriğinde ne olacağını halen perdesiz, açıkça bilmiyoruz. Sadece yarım ağız söylenen bir takım hususları biliyoruz. Daraltılmış bölgenin istendiğini biliyoruz, %7 ulusal seçim barajıyla birlikte %7’lik bölge barajının uygulanmak istendiğini biliyoruz. İttifak içindeki partilere de bu barajların işler kılınıp kılınmayacağına dair tartışmalara da şahitlik ediyoruz. Bugünkü formuyla milletvekilli genel seçimlerinde partilerin bileşeni oldukları ittifak barajı geçtiğinde partiler kendiliğinden barajı aşmış sayılıyorlar. Bir tartışma da bunu değiştirerek ittifak içine de barajın işler kılınıp kılınmayacağı yönünde süregeliyor. Teferruatını yakında göreceğiz lakin şimdiye kadar duyduğumuz kadarıyla bile bu sistemin bizi iki partili bir seçime götürme ihtimalini dillendirmek mümkün.

‘’O da nereden çıktı şimdi be adam !‘’

Demeden evvel okuyunuz lütfen, dikkatlice okuyunuz…

AKP Kocaeli Milletvekili Cemil Yaman, 4 Eylül 2021’de Kocaeli yerel basınına verdiği demeçte ‘’Sistem üzerinde çalışıyoruz, öneriler var henüz kesin karar yok. Ama bence Kocaeli İzmit, Gebze ve Gölcük olarak üç bölgeye bölünebilir. Bu üçer bölgeden milletvekilleri çıkabilir. Bunu düşünüyoruz, bu konuda çalışıyoruz. Şu anda bu görüşülüyor. İhtimal var, alınmış karar yok. Meclis kararını verecek.”ifadelerini kullandı. Burada gördüğümüz üzere civar ilçeler bu üç ilçeye dikilerek 3 seçim bölgesi yaratmak, bu bölgelerden 3-4 milletvekili çıkmasını sağlamak fikri tartışılmış ya da halen tartışılıyor.

Neden bu taslak bizi tedirgin etmeli ?

Detaylarını bilmediğimiz için yalnızca örnek teşkil edebilmesi açısındanyalın bir varsayım yaparak; 2018 seçim sonuçlarını bu modele entegre etmeyi deneyelim ve Kocaeli örneğinden küçük ölçekli erken bir öndeyi denemesinde bulunalım;

Gebze bölgesi şu ilçeleri içersin;

Çayırova

Darıca

Gebze

Dilovası

 

İzmit bölgesi şu ilçeleri içersin;

İzmit

Kandıra

Derince

Kartepe

 

 

 

 

Gölcük bölgesi şu ilçeleri içersin;

Gölcük

Başiskele

Körfez

Karamürsel

 

Her bölgeden de 4 adet milletvekili çıkıyor olsun.

 

Gebze bölgesini 2018 sonuçlarına göre bir irdeleyelim;

Bölgedeki toplam oy: 450,384

%7 Bölge barajı: 31,427 Oy

İlçe oy sayıları:

Gebze:227,023

Darıca:119,852

Çayırova:77,053

Dilovası:26,456

Parti Oy Sayıları ve Oranları:

AKP:223,565 Oy / %49,63

CHP:80,082 Oy / %17,78

MHP:56,042 Oy / %12,44

HDP:45,047 Oy / %10,01

İYİ Parti:37,343 Oy / %8,28

SAADET:8,863 Oy / %1,95

İttifak Oy Sayıları ve Oranları:

Cumhur İttifakı:279,607 Oy / %62,07

Millet İttifakı:126,288 Oy / %28,01

HDP:45,047 Oy / % 10,01

Bu modele göre bölge milletvekili dağılımı:

AKP 3

CHP 1

 

Şimdi İzmit bölgesine göz atalım;

Bölgedeki toplam oy:425,680 Oy

%7 Bölge barajı:29,797 Oy

İlçe oy sayıları:

İzmit: 226,128

Kandıra: 34,668

Derince: 90,857

Kartepe: 73,027

Parti Oy Sayıları ve Oranları:

AKP:196,074 Oy / %46,05

CHP:97,932 Oy / %23,01

İYİ Parti:51,909 Oy / %12,19

MHP:46,102 Oy / %10,83

HDP:20,174 Oy / %4,73 

SAADET:9,314 Oy / %2,18

İttifak Oy Sayıları ve Oranları:

Cumhur İttifakı:242,176 Oy / %58,09

Millet İttifakı:159,155 Oy / %37,18

HDP:20,174 Oy / %4,73

Bu modele göre bölge milletvekili dağılımı:

AKP 3

CHP 1

Kocaeli için üçüncü ve son bölge önerisi olan Gölcük bölgesini mercek altına alalım;

Bölgedeki toplam oy:298,870

%7 Bölge barajı:20,920 Oy

İlçe oy sayıları:

Gölcük:102,124

Karamürsel:36,610

Körfez:100,046

Başiskele:60,090

Parti Oy Sayıları ve Oranları:

AKP:146,702 Oy / %49,08

CHP:59,141 Oy / %19,78

İYİ Parti:34,236 Oy / %11,44

MHP:32,646 Oy / %10,92

HDP:17,772 Oy / %5,95

SAADET:8,322 Oy / %2,78

İttifak Oy Sayıları ve Oranları:

Cumhur İttifakı:179,348 Oy / %60

Millet İttifakı:101,699 Oy / %34,05

HDP:17,772 Oy / %5,95

Bu modele göre bölge milletvekili dağılımı:

AKP 3

CHP 1

AKP Milletvekili Cemil Yaman’ın önerdiği daraltılmış bölge, bölge ve ulusal %7 barajlı D’hondttaslağına göre 2018 genel seçimlerinde elde edilen oy sayıları göz önüne alındığında 3 bölgeden oluşan Kocaeli’de AKP 9, CHP 3 milletvekili çıkarabiliyor.

Bugün halihazırda yürürlükte olan %10 ulusal barajlı D’hondt nispi temsil modeline göre gerçekleştirilen 2018 genel seçimlerindeki milletvekili dağılımı nasıldı peki ?

AKP 7, CHP 3, MHP 1, İYİ Parti 1 ve HDP 1 milletvekili çıkarabilmişti.

Önerilen taslak modele göre;

Kocaeli’de 3 seçim bölgesinde de %7'lik bölge barajını ve %7’lik ulusal barajı aşan MHP milletvekili çıkaramıyor.

Kocaeli’de 3 seçim bölgesinde de %7'lik bölge barajını ve %7’lik ulusal barajı aşan İYİ Parti milletvekili çıkaramıyor.

Kocaeli’de 3 seçim bölgesinden birinde %7’lik bölge barajını ve %7’lik ulusal barajı aşan HDP milletvekili çıkaramıyor.

Kocaeli’de 3 seçim bölgesinde de %40’la %49 arasında oy alan AKP, her bölgede çıkan 4 milletvekilinden 3’ünü alarak %40’lık oyuyla bölgedeki milletvekillerinin %75’ini çıkarıyor.

İşte bu yüzden tedirgin olmalıyız !

Çalışılan bu taslağın TBMM’ye getirilmesi ve herhangi bir şekilde yürürlüğe koyulması ihtimaline karşın muhalefet partileri tüm radarlarını, antenlerini açmak zorunda.

Gördüğünüz gibi AKP, oylarındaki eriyişe rağmen mecliste çoğunluğu elde tutabilmek için en az oyla en çok milletvekili çıkarabileceği sistemin arayışına dalmış durumda.

AKP Kocaeli Milletvekili Cemil Yaman’ın laf arasında bahsettiği bu model, işte örneklediğim neticeyi beraberinde getiriyor. AKP bir seçim bölgesinde %40 oyla vekillerin %75’ini elde ediyor. Yani aldığı oyun neredeyse 2 katı kadar milletvekili çıkarabileceği bir oyunu kurmaya çalışıyor.

Böyle bir sistemin topluma dayatılması halinde muhalefet partileri üzerine düşen fedakarlığı yapmaktan çekinmemeli.

Tüm muhalefet partileri gerekirse bileşenin en büyük partisi olan, böyle bir modelde bölge ve temsil gücü yönüyle en avantajlı olan CHP’nin listelerinden seçime girmekten ya da A partisi, B partisi fark etmeksizin tüm Millet İttifakı adaylarını belli bölgelerde özellikle avantajlı buldukları Millet İttifakı partisinin çatısı altında aday göstermekten zinhar çekinmemeli.

Cumhurbaşkanı adayı kim olacak sorusu etrafında enerji, efor ve dikkat harcamak tabii ki önemli, önemli ama AKP’nin böyle sersemleten bir hamleye başvurması durumunda nasıl pozisyon alınacak sorusu etrafında da fikir işçiliği yapılmalı çünkü muhalefet eğer uzlaşıyı sağlayamazsa ne milletvekili seçimlerinde ne de cumhurbaşkanlığı seçimlerinde beklenen randımana uzanamaz.

Önümüzdeki seçimde demokrat, özgür, adil ve aydınlık bir Türkiye isteyen kanatla; otoriter, baskıcı, totaliter ve karanlık bir Türkiye isteyen kanat yarışacak. Böyle bir senaryoda muhalefet liderlerinin, Millet İttifakı’nın gafil avlanarak bölük pörçük şekilde seçime girmesi demek AKP’ye kaybedeceği seçimi allayıp pullayıp hediye etmek demek olur.

AKP halen en çok muhalefetin farklılıklarından ötürü bir araya gelemeyecek olmasının ümidine tutunuyor, bu ümitle bu planları yürürlüğe koymak için çalışıyor.

Seçim barajının göstermelik olarak %10’dan %7’ye çekilmesi de tamamen yeni kurulan partilere, özellikle DEVA ve Gelecek Partilerine suni bir özgüven pompalayarak onları tek başlarına ya da alternatif bir ittifakla seçime sokarak geniş tabanlı bir uzlaşı ittifakının hayata geçememesi ümidinden ibaret.

Böylece muhalefet oyların çoğunu alsa da, oyunun kuralları gereği başarıya ulaşamayacak.

Bu yüzden tüm muhalefet partilerinin liderlerini, sonsuz bir sağduyuya ve vakur fedakarlığa davet ediyorum.

Böyle bir modeli öngören seçim kanunu olur da bize dayatılırsa, olur da yürürlük kazanırsa‘’Ben onla yan yana gelmem, benim onla elektriğim tutmuyor.’’ gibi gibi bahanelere sığınarak uzlaşının nefesi kesilirse bu vebalin lekesini kimse çıkaramaz, kimse.

Bu yüzden testi kırılmadan yazıyorum.

Umutları diri diri kör kuyulara gömmenin alemi yok.

Kovanı vahşi arıların eline teslim etmenin alemi yok.

İyi, güzel derken yaş tahtaya yan basmanın alemi yok.

İşi buraya getirmişkengugukluk yapmanın alemi yok.

Bir pusu bu taslak, bir tekme karın boşluğumuza.

Demokrasimizin karın boşluğuna sivri tekme bu.

Bu taslak bir sinekkapan, dev ve ürkünç bir sinekkapan…

Sinekkapanın dişlerine ilişmenin alemi yok, yok.

Bizi sindirip sündürecek asidine bulanmanın alemi yok hiç.

Hiç yok…

Hiç yok…

Hiç yok…