Güzünü dahi eskittik 2021’in
Güzünü dahi eskittik 2021’in varıyor musunuz farkına ? 2021 Geldi, geliyor derken yaşanan karmaşayı hatırlıyorum dün gibi değil mi daha ? Salgının gölgesinde kutlanan yılbaşı, herkes herkesten uzakta; yok öyle ruhları sarmaş dolaş eden uzun sofralar ortada. Bu zamana kadar geçirdiğim en sıkıcı yılbaşı gecesini kutlarken hasta olmadan sevdiklerimle yeni yılı selamlıyor olabilmenin sevincine katık ediyordum yavanlığı.
Kilim dokur gibi çalışıyorduk
Öyle yapınca silikleşmişti tatsızlığı biraz da olsa. O gece kuruluş çalışmalarına kilim dokurcasına sürdürdüğümüz Biz Topluluğumuzun kurucularıyla Zoom’da bir araya gelip dans etmiştik, oyunlar oynamıştık. Kavuşmanın sıcağını, grinin sinyali ne kadar ikame eder; tartışılır ama işe yaramıştı. O gece eğlenirken dahi aklımızın bir ucunda topluluğumuza dair çalışmalar hiç ara vermeden iğneyle kazıyordu humusun altını, o günlerde hiç durmuyordu o kazılar.
2022’nin Kokusunu duymaya 68 gün kalmış
Şimdi 2022’nin kokusunu duymaya şunun şurasında 68 gün kalmış, iki aydan bir parmak fazla işte. Nedir ki ? Hep söyledim, söylüyorum; zamanın eziciliği beni hep korkutuyor, ürkütüyor. Evet, benim için dolu dolu geçen bir yıl oluyor 2021 ama yine de nasıl eziliyor yaprakları takvimin, nasıl tamamlıyor mesaiyi mevsimler, nasıl çürüyüp yükseliyor doğa, nasıl koşuveriyor dünya o dev kızgın topun etrafında hep düşündürüyor beni.
Biz Topluluğu gülümsedi, gülümsüyor
Düşündürdüğü kadar yer yer üzüp yer yer sevindiriyor da. O senenin içinde bir yerlerde göçüp gidenler ya da o senenin içinde bir yerlerde gülümseyerek dilini çıkaran tomurcuklar. Biz Topluluğu gülümsedi ve gülümsüyor bu sene örneğin. Yılbaşı akşamı dahi düşünüp durduğumuz işleri kuruluşumuzla birlikte edim boyutuna geçirebilmenin hissiyatı keyif tadında. Kurulduğumuz 30 Nisan 2021’den bugüne birbirinden farklı 22 etkinlik gerçekleştirdik ve 9 farklı konuğu ağırladık buluşmalarımızda.
Kuru laf savurmanın ötesine geçelim diye
Kurulurken kuru laf savurmanın ötesine geçelim ve eleştirdiklerimizi temellendirip; öneriler geliştirelim istemiştik. Takdir edersiniz bunca kokuşmuşluğu temellendirmek de, yerine öneriler getirmek de şıp diye olamıyor. Uzunca çalışarak bir rapor hazırladık ve bu raporda Türkiye’ye dair görüşlerimizi yazdık. Otuzdan fazla arkadaşımız katkı sundu o rapora, herkes kendi alanında çalıştı ve araştırmalar yaptı. 750 Sayfalık detaylı bir rapor oldu sonra; içinde Türkiye için yönetim sistemi önerisi dahi detaylarıyla var.
‘Biz Gençlerin Gözünden Türkiye’ raporunu sunmaya başlıyoruz
‘Biz Gençlerin Gözünden Türkiye’ adını verdiğimiz bu raporu 5 Kasım 2021 Cuma günü TBMM’de CHP meclis grubuna ve TBMM Başkanlığına takdim edeceğiz. CHP’li milletvekilleriyle istişareler yapacağız ve tüm gençler adına nefes alabileceğimiz bir Türkiye’nin ilkelerini tartışacağız. Ve ardından raporumuzu internet sitemizden de yayınlayacağız. Buraya varabilmiş olmaktan mutluyuz, çocukça. Bu raporu bizi muhatap kabul eden, bizimle iletişim kurmak isteyen her türlü organizasyonla memnuniyetle paylaşacağız. Çünkü düşünen, üreten ve bu düşündüklerini karşılıklı olarak kritiğe dökebilen bir Türkiye’nin hayalcisiyiz. Bu hayalde de keçiyiz biraz, inatçıyız anlayacağınız.
Kriz neden ekonomik değildir ?
Keçi olmayıp da ne yapacağız ki ? Kendi ülkemizden mi geçeceğiz, kendi ümitlerimizden mi geçeceğiz yoksa kendi yarınlarımızdan mı geçeceğiz ? Biz geçsek ruhumuzun arka sokaklarında seksek oynayan çocuklar geçecek mi ? Öyle kolay mı toprağının mayasından geçip gitmek ? Öyle kolay değilse, sonuna kadar direneceğiz; fırtına yedikçe devrilecek ağaçlarımız ama biz bir yolunu bulup söyleyeceğiz bizi diriltecek şarkının melodisini. Söyleyemeyecek gibiysek bile mırıldanacağız, dışarıya veremeyecek gibiysek bile kulaklara mırıldanacağız, kulaklara fısıldayacağız. Öyle bir kot ceketi sıyırıp kenara fırlatmaya benzemez ruhun başkentinden geçmesi. Kolay değil o işler, o kriz bu kriz diye diye bu koca toplumu birbirine düşman etmek, bir arada yaşayamaz hale getirmek de kolay değil. Destur der, kolundan tutup ikaz ederleradamı !
Kriz aşağı kriz yukarı, hiç bitmiyor krizi meselesi farkında mısınız ?
Krizin içinde kriz, krizin içinden çıkan krizin içindeki kriz, krizin içinden çıkan krizin içindeki krizden çıkan kriz diye farklı varyasyonları ve farklı eklemlenmeleriyle kriz sözcüğü artık dil üretimimizde eşi benzeri olmayan bir biçimsel görünüm halini aldı.
Kriz orada, kriz burada, kriz şurada, şunun krizi; şunun krizinin sebebiyet verdiği onun krizi !
Kriz, kriz, kriz, kriz !
Hele ki ekonomik kriz, Merkez Bankası 200 baz faiz düşürme kararıyla birlikte şu son iki günün en çok dillendirilen tamlaması zannediyorum.
Ekonomik kriz !
Yalnız ekonomik kriz değil, sözvarlığımızda AKP’nin beceriksizlikleri sayesinde yer eden ve sıkça kendini kullandırarak sıklığını artıran başka tamlamalar da var.
Siyasi kriz !
Ekonomik kriz !
Yargı krizi !
Sistem krizi !
Diplomasi krizi !
Eğitim krizi !
Seçim krizi !
Terör krizi !
Enerji krizi !
İklim krizi !
Doğa krizi !
Eminim şu anda hatırıma getiremediğim, azıcık haberleri karıştırsam bulacağım daha nice krizler vardır.
Benim liseye geçiş senemde ortaokul 8.sınıf müfredatına getirilen, sonra 1-2 sene içinde kaldırılan bir konu vardı; fraktallar diye. İşte tam olarak bizim kriz meselesinin bürünsel görünümüne benziyor fraktallar.
Bir gövdeden başlayarak belli bir matematiksel ilke içinde dallandıkça dallanıyor, dallandıkça uzuyor, uzadıkça çözümü de uzuyor. Kısa olan soruları hemencecik bir işlemle çözülüveriyor ama gövdeden dallananlar arttıkça soru adama fenalık getirecek bir yapıya kavuşuyor.
Bugün Türkiye’de hayat pahalılığı belki de en temel sorun.
İnsanlar aç karınlarından gelen guruldama seslerinin ümüğünü sıkabilmek için insan içine boş mideyi suyla doldurup çıkıyorlar.
Bu suyu da öyle her yerden bulamıyorlar, bir çeşmenin dudak kesen demirine dayayıp içiyorlar o suyu, o ayıp örten suyu.
Ah kimlerin ayıbını, kimler örtüyor ah !
Bu yüzden Merkez Bankası tarafından alınan karar çokça konuşuluyor, ekonomik krizin sebepleri ve sonuçları çeşitli yorumcularca izah edilmeye çalışılıyor.
Evet, doğrudur Türkiye korkunç, dehşetli bir krizin pençelerinin ortasında can çekişmekte şu anda.
Kaburgaları kırılıyor, o kırık parçalar ciğerlerine saplanıyor sonra, soluk borusuna kan doluyor.
Nefes alamıyor Türkiye, kan yutuyor ve kan suluyor.
Ama bu kurşun havanın öyle fazlaca tırnağı yok.
Kök tek bir kriz, tek bir vahamet, tek bir sorun.
Diğer kriz olarak nitelenenler yalnız yanılsama.
Ya da asıl krizin gövdesinden uzayan kollar.
Bu memleketin, bu toplumun, bu ulusun tek bir krizi var.
O krizin adı da tek adamlık ve Recep Tayyip Erdoğan krizi.
Bugün ekonomi kötüyse, yatırımcılar fellik fellik kaçıyorsa Türkiye’den, insanlar düşündüklerini dile getirmemek için geçiyorsa ruhlarının başkentlerinden, diplomasi işletilemiyorsa, eğitim gemisi karaya oturduysa, iklim krizi tehdidine karşın savunmasızsa Anadolu; hepsinin sebebi tek adamlık ve Recep Tayyip Erdoğan krizi.
Recep Tayyip Erdoğan’ı herkesten, her şeyden ve her konudan sorumlu hale getiren bu sistemle birlikte bitmek tükenmek bitmeyen kişisel hırslar, ikballer bugünün müsebbibi…
Eğer dün marketten almaya kalktığımız herhangi bir ürünün fiyatı markete öbür gidişimizde 2 katına çıkmaya hazırlanıyorsa, asgari ücretin dolar cinsinden değeri 294 dolara kadar gerilediyse, Türkiye dünyanın en büyük 20 ekonomisinden tepetaklak olduysa, asgari ücretle çalışmak zorunda kalanların oranı nüfusun üçte birini geçtiyse, eğer devleti yönetenler özel teşebbüse oradan buradan laf sokarak işi düzeltebileceğini zannediyorsa, bin tane tanzim market açarak yoksulluğu nihayete erdirebileceğini düşünen bir zihniyet varsa dümende; bunun sebebi ekonomik kriz falan değil efendim.
‘’Ben ekonomistim, ekonomi benim alanım.’’ diye miting meydanlarında maval okuduktan sonra yatırımcıların üzerine fırsatçı diye saldırmaya kalkan Cumhurbaşkanınız varsa bu krizin neresi ekonomik yahu ?
Cumhurbaşkanının ağzına bakıp faiz açıklamaya kalkan Merkez Bankası Guvernörünüz varsa bu krizin neresi ekonomik yahu ?
‘’Evet Batı bizden daha zengin ama ahlaki olarak bizden daha fakirler.’’ diyerek güya topluma derin nefes aldıran, toplumu rahatlatan bir İçişleri Bakanınız varsa bu krizin neresi ekonomik yahu ?
Ekonomik kriz diye bir şey yok bu memlekette.
Evet, bir kriz var ama bu ekonomik değil.
Katiyen değil, asla değil, bu kriz ekonomik değil !
Kriz tek adam krizi, kriz Recep Tayyip Erdoğan krizi, kriz siyaset krizi !
Kriz yönetememe krizi, beceriksizlik krizi, ben bilirim krizi !
Lafı evirip çevirmenin, utangaçlık yapmanın alemi bu saatten sonra yok.
Vakit keçi olma vaktidir, keçi olma vaktidir !
Ekonomik kriz var, ekonomik zorluk var, salgın döneminde bütün ekonomiler etkilendi, reis iyi de eşrafı kötü gibi sünepe lafları duymaya tahammülümüz kalmamıştır efendim.
Bağıra bağıra, açık açık söyleyiniz; bu ülkede bir kriz vardır ama ekonomik değildir.
Bu kriz fanteziler krizidir !
Bu kriz ben bilirim krizidir !
Bu kriz tek adamlık krizidir !
Bu kriz yaptım, oldu krizidir !
Bu kriz yönetememe krizidir !
Bu kriz beceriksizlik krizidir !
Bu kriz eyyyyyyyyykrizidir !
Bu kriz Recep Tayyip Erdoğan krizidir !
Çözüm de önümüze gelecek ilk sandığın koynunda usulca bizi beklemektedir…