Dünya Uygur Kongresi; Prag Toplantısı
1.Uzun onyıllardır büyük bir varoluş mücadelesi vermekte bulunan D.Türkistan’daki Uygurlar ve Kazak, Kırgız diğer kardeş halkların trajedisinin dünyada ve ülkemizde giderek daha geniş kesimlerin, aydınların ilgisini çekmeye başladığını memnuniyetle izlemekteyiz.Çin’in asimilasyon politikalarına ve bu trajediye suskunluğa tepkiler de geçtiğimiz dönemlere kıyasla her geçen gün biraz daha artıyor. Bu konu son olarak geçtiğimiz ay BM’nin 76. Genel Kurulu’nda olduğu gibi, uluslararası örgütlerin, insan hakları kuruluşlarının gündemine gelmeye de devam ediyor. Kanada, Hollanda, Çek Cumhuriyeti ve diğer bazı ülkelerin parlamentolarında bu trajediyle ilgili önemli kararlar da alınmış durumda. Bu sayının her geçen gün artacağından da şüphe duyulmamamsı gerekir. Bütün bu gelişmeler memnuniyet verici ve çok önemli. Bununla birlikte ve son tahlilde bölgedeki durumun vahameti göz önüne alındığında, bu sahiplenişler asla yeterli görülmemelidir. Yapılacak işler, atılacak adımlar halen çok fazla...İnsanlık onuru da bu anlamda Uygurların trajedisi üzerinden büyük bir sınavdan geçiyor.
D.Türkistan dünya’da Müslüman Türk kimliğiyle özdeşleşmiş özel bölgelerin başında gelir. Arada binlerce km.lik mesafeye bulunsa bile bölge ile Anadolu coğrafyası büyük bir bütünlük ve yakınlık gösterir. Çin yönetimlerinin onyıllardır sürdürdükleri yıkıcı uygulamalara rağmen bu birliktelik bütün canlılığıyla sürmektedir. Bu derin bağlara bakılırken, D.Türkistan’ın Türk isminin ilk zikredildiği, Türk milletinin İslam’la şereflendiği coğrafya olduğunun da mutlak surette ve bir kez daha hatırlanması gerekir. Büyük medeniyetler merkezi olan bölge en başta Kaşgarlı Mahmut’la, Balasagunlu Yusuf’la (Yusuf Has Hacip), Kutadgu Bilig’le, Divan-ü Lugat-i Türk’le anılır. Karahanlı Hükümdarı Sultan Saltuk Buğra Han’la birlikte Türk milleti toplu halde Türkistan’da İslamiyete girmiştir. Türklerin itikad imamı İmam Maturidi keza D.Türkistanlıdır. Özetle bugünkü Türk kimliğinin özüdür, kendisidir D.Türkistan.
2.Hükümetin yıllardır sürdürdüğü ve bütün dünyayı şaşkınlığa düşüren suskunluğa rağmen Milletimiz bütün kesimleriyle bu bölgedeki mazlum kardeşlerine sahip çıkmıştır. Onlar için sesini her zaman, her forumda yükseltmiştir. Vicdanların bu haykırışına (malum bazı çevreler hariç) kamuoyu ve halkımız düzenlenen faaliyetlere, imza kampanyalarına büyük destek vermiş, konferanslarda, toplantılarda, sergilerde kardeşlik ve insanlık duruşunu açıkça ortaya koymuştur.
BM’nin 76. Genel Kurul’da 42 ülke ile birlikte (İlk kez!) Türkiye’nin de Çin’deki ağır insan haklarını kınayan, bunlara son verilmesi çağrısı yapan, bağımsız gözlemcilerin bölgeye gidebilmeleri için Çin’in izin vermesini isteyen Ortak Açıklama’ya katılması önemli bir gelişmedir. Suskun yıllar sonra yaşanan bu gelişme halkımızın yönetime baskılarının da bir sonucudur. Uzun yıllardır bu konuda sürdürülen suskunluğu bir kez daha kınıyor, unutmuyor, ancak nihayet BM’de atılan bu adımın da doğru bir karar olduğunu belirtiyoruz. Maalesef geç kalınmış, Çin insanlık dışı uygulamalarını ileri düzeylere taşımıştır. Halbuki bu konuda Çin’in en hassas olduğu, hatta çekindiği ülke Türkiye’dir. Zira bahsekonu olan iki kardeş millettir. Çin, Türkiye’nin suskunluğundan da cesaret almıştır. BM’nin Çin’in uygulamalarının tartışıldığı bu oturumlarda, Pekin’in bölgedeki uygulamalarının avukatlığını yapmaya kalkan Küba gibi ülkelerin tutumu ise başta Uygurlar olmakla mazlum milletlerce asla unutulmayacaktır.
3.D.Türkistan meselesinin, vurguladığımız gibi, uluslararası alanda giderek daha fazla ilgi ve sempati doğurmaya başladığının son bir örneğini ise Dünya Uygur Kongresi (Kurultayı) (DUK) ’nin Prag şehrinde 12-14 Kasım 2021 tarihleri arasında düzenlediği;
i.”Uygur Hakları; Sorumluluk Yolunda” başlıklı uluslararası konferans ile
ii. Yine DUK‘nin 7. Genel Kurulu teşkil etmiştir. Bu faaliyetlerde dünya’nın çeşitli ülkelerindeki Uygur diyasporasının temsilcileri, siyasetçiler, düşünce kuruluşları ve ÇHC’deki kamplardan gelmiş mağdurlar da hazır bulunmuştur. Çok sayıda yabancı konuk da keza toplantılara aktif olarak katılım sağlamıştır.
DUK’un esasen bu toplantıların hazırlıklarına aylar öncesinden başladığı kamuoyumuzca da biliniyordu. Nitekim, geçtiğimiz yaz döneminde 30 kadar ülkede yapılan seçimlerle Kongre’ye katılacak 201 delege belirlenmiş, bu çerçevede ülkemizdeki Uygurları temsilen de 25 isim yine seçimlerle tespit edilmiştir.
DUK, bilindiği üzere, 2004 yılında kurulmuş, başkanlığını Dolkun İsa’nın yaptığı bir yapıdır. Çin tarafından terörist olarak kabul edilmektedir. İngilizce, Almanca ve Çince’nin yanı sıra Türkçe de çalışma dillerinden biridir. Dolkun İsa’nın dünyada giremediği 2 ülke bulunmaktadır. Türkiye ve Çin. DUK son Genel Kurulunu (6. Genel Kurul) ise 2017’de Almanya’da gerçekleştirmiştir.
4.a. Gelecek Partisi heyeti olarak Sn.S. Özdağ ve yardımcısı M.Erman beylerle birlikte katıldığımız Prag toplantılarında, milletimizin konuya bakışı, duyduğu büyük hassasiyet, yıl boyunca bütün ülke genelinde gerçekleştirdiğimiz faaliyetler hakkında bilgi verdik. Bu makalenin yazarı (Ü.Yardım) konferansın açılışında, Sn. Özdağ ise Prag Belediye Başkanı Zdenek Hrib’ in katılımcılara verdiği resepsiyon davetinde yaptığımız konuşmalarda Parti proğramında bu konuya yerveren tek parti olduğumuzu vurgulayarak kardeş halklara desteğimizin önümüzdeki dönemde de kesintisiz olarak devam edeceğini belirttik. Dünya’nın dört bir yanından gelen konuklar bütün bu konulardaki çalışmalarımız nedeniyle teşekkürlerini ve takdir hislerini dile getirdiler.
Dört ayrı panel formatında (açılış, kamp kurbanlarının anlatımları, hukukçuların görüşleri ve siyasetçilerin değerlendirmeleri) düzenlenen Konferans’da yapılan çeşitli konuşma ve sunumlarda Uygurların sorunları, bunların aşılabilmesi için yapılan çalışmalar, karşılaşılan engeller vb. kapsamlı şekilde dinleyicilere anlatıldı.
Prag Belediye Başkanı Hrib’in “Bu konferansın yapılmaması için Çin tarafının büyük baskıları olduğunu, ancak kendisinin bunlara direndiğini ve Çinlilere bu asırda neden DT’da konsantrasyon kampları olduğunu sorduğunu, bu direnç karşısında Çinlilerin Prag’dan 10 piyano ithalinin durdurmaktan başka hiçbir şey yapamadıklarını, Belediye olarak da bu 10 piyano’yu okullara dağıttıklarını” anlatması konferansın en anlamlı sözleri arasında kayıtlara geçti. Avrupa Parlamentosu, Belçika, Kanada gibi kuruluş ve ülkelerden gelen parlamenterler de bu konudaki faaliyetlerini anlattılar.
DT Cumhuriyetinin kuruluş yıldönümleri ( 12 Kasım 1933/12 Kasım 1944) vesilesiyle Brüksel, Paris gibi başkentlerin merkezlerinde sembolik ışıklandırmaların yapılması ise bugüne özel bir anlam katkı ve güzel bir jest teşkil etti. Uygurlara da büyük bir moral verdi.
b.Bu vesileyle DUK 7. Genel Kurulu’ nda teşkil edilen Dolkun İsa başkanlığındaki yeni DUK yönetimine de tebriklerimizi bir kez daha ifade ediyor, başarılar diliyoruz.
Bu önemli faaliyetlerin temasının DT’lı Müslüman Türkler halklar olduğu dikkate alındığında, ülkemizden hiçbir resmi katılımın olmamasının, panellerde tek bir Türk uzmanın, akademisyenin vb. bulunmamasının ise başta bu kardeşlerimizi üzdüğünü ve diğer katılımcılarca da garipsendiğini ve anlaşılamadığını gördük. Maalesef durum buydu.
Türk milleti bugüne kadar olduğu gibi bundan böyle de DT’ lı kardeşlerinin yanında olacaktır. Ancak ülkemizin siyasi karar vericilerin bütün dünyada hayret ve ibretle izlenen anlaşılmaz tutumlarını acilen ve muhakkak surette gözden geçirmeleri gerekmektedir.
Sonuçta; Bu toplantılarda da dile getirdiğimiz gibi, Doğu Türkistan’a adalet gelmediği, insan hakları ihlalleri topyekun sona ermedikçe, dünya’da adalet,hak, hukuk ve özgürlükten söz edilmesi asla mümkün olmayacaktır. Bu mücadeleyi mutlaka kazanacakları inancımızı da bu vesileyle bir kez daha vurguluyoruz.
Özel Notlar;
a.(Yeni ismiyle) Türk Devletleri Teşkilatı’nın İstanbul’da 12 Kasım 2021 günü yapılan Zirve toplantısını tebrik ediyoruz. 30 yıl içinde halen arzulanan düzeylere çıkamamış olsa bile kardeş ülkeler arasında işbirliğinin tesisi ve güçlendirilmesi yönünde kaydadeğer adımlar atılmıştır. Bununla birlikte, 12 Kasım günü yukarıda belirttiğimiz gibi, aynı zamanda D.Türkistan Cumhuriyeti’nin de kuruluş yıldönümü olmaktadır. Dolayısıyla TDT Zirvesi sırasında kabul edilen 121 maddelik Sonuç Bildirisi’nde DK’lı kardeşlerimiz için küçücük bir paragraf vicdanen güzel olmaz mıydı diye sormadan edemiyoruz. Bu yönde bir girişimde bulunmak ise esasen evsahibi Türkiye’ye düşerdi.
b. 14/15 Kasım 1944 günlerinde insanlık tarihinin en acı sürgünlerinden birine şahit olunmuştur. Komunist SSCB rejimi onbinlerce Ahıskalı kardeşimizi yerlerinden yurtlarından uzaklara sürmüştür. Her yıldönümünde olduğu, bugün de, sözkonusu katliamlarda, yollarda,sürgün yerlerinde yaşamını yitiren kardeşlerimizi saygıyla anıyoruz. Bu sürgünlerin acısı halen bütün canlılığı ile yaşıyor. Her zaman da hafızalarda yerini koruyacak ve unutulmayacaktır.