Canboray Soykan

Tarih: 03.12.2021 09:01

Karasinek

Facebook Twitter Linked-in

Dışarıda akış, dışarıda geçişim

Karasinekler ilginç hayvanlar, dikkate değer huyları. Dün akşam sıvıştı bir tanesi, odamın penceresinden zannediyorum. Bir oraya uçuyor, bir buraya uçuyor, havada zikzaklar çiziyor daha sonra yine omzuma konuyor. Kafes diyorum burası, kafesin bir ucu diye fısıldıyorum. Dışarıda akış, geçişim diye nasihat ediyorum ona. Özgürlüğü gösteriyorum, göstermeye çalışıyorum kendimce lakin belli ki dönmüyor dilim, işleyeceği gibi ona.

 

Tüm kavgalardan uzak, algılamaktan da uzak

Özgürlüğü gösteriyorum, göstermeye çalışıyorum o küçüğe. Özgürlüğe susadığımız günlerde, özgürlüğü anlatıyorum ona. Ama gitmiyor, gitmek istemiyor, gidesi gelmiyor, ellerini ovuşturuyor demlenmiş keşiş gibi ama gitmiyor. Kanatları da var halbuki ! Hem özgürlük hem kanat. Görmek gibi, soluk almak gibi temel fonksiyon onun için çırpışmak, özgürlüğün kaydırağından kaymak. Hem özgürlük hem kanat, tüm kavgalardan uzak, kavgaları algılamaktan uzak.

 

Ne tuhaf şey !

Küçük arkadaş vızıldarken düşündürdü beni, farkında değildi eminim. Düşündürdü beni. Demek her zaman yeterlilik ve hazır bulunuşluk kaynatmıyor kazanı. Özgür olmanın getireceği bilinçten korkuyor, bilinmezlikten kaçıyor varlık; her zaman ulaşabilmek karmıyor kartları. Kafesin optimum sıcağı yeğleniyor özgürlüğün bilinmezliğine kıyasla. Ne tuhaf şey ! İkna etmeyi denedim, ben anlattım, o dinlemedi, dinlese de pek anlaşamazdık fakat anlattım ben, anlatabildiğimce.

 

Özgürlüğün kıymetini bilmesini istiyorum

Anlattım ben, anlatabildiğimce. Yettirebildim mi, bilmiyorum. Pencereyi araladım, odadan çıktım. Alakayı kesersem gider belki dedim; gitmedi. Duvara tünemiş bekliyor hala göz göze geliyoruz. İnatçı, dinlemeyi sevmeyen ve dirayetli bir arkadaş bu. Özgürlüğü bulmasını istiyorum, yakalamasını; bir de bu arsızlığı bırakmasını. Bu arsızlığı, bu şımarıklığı bıraksın istiyorum, bana neyse ? Biz koca bir fileye dolanmış debeleniyorken, özgürlüğe uzanmanın çaresini ararken, onun sahip olduklarının kıymetini bilmesini istiyorum.

 

İnsanın özgürlüğü kıt olmamalı karasineğin çarçur ettiğinden

Özgürlüğüne imrenirken, ona ait olana dair hadsizce hayıflanırken inadını düşünüyorum; inadını ve arsızlığını. Altı bin gözenekten müteşekkil gözlerinin her deliğine sığdırdığı kibri, burnu büyüklüğü, ben bilirim ve ben yaparım edasını düşünüyorum kendi kendime hayıflanırken. Bizi o minik, o kirli, o kırılgan gözeneklerdeki özgürlüğün kırıntısına imrendirenlerin hadsizliğini düşünüyorum, düşünüyorum çünkü düşünmeden edemiyorum; inanın zihnime hiç işlemiyor dur demeler, sus demeler. İnsanın özgürlüğü kıt olmamalı kara sineğin çarçur ettiğinden, yaşamak bu değil, bu asırda bu değil.

Dev bir filenin içinde katlandık ikiye, beşe tabure gibi

Karasinekler ilginç hayvanlar, dikkate değer huyları. Benziyor, çok benziyor kimilerine yaptıkları. Ben bilirimleri, burnu büyüklükleri, kibirleri, hadsizlikleri ve tabii arsızlıkları. Dev bir filenin içinde katlandık ikiye, beşe semt pazarından kapılmış plastik portatif tabure gibi. Katlandık, katlandı bileklerimiz; midemize geçti leğen kemiğimiz. Filenin içine sıvışan karasineklerle dertleşir olduk, onlara özgürlüğü anlatmaya çalışır olduk. Tepelendik, tepeleniyoruz. Karasinek gibi hadsiz, karasinek gibi kibirli, karasinek gibi arsızların inatlarının altında tepeleniyoruz. File günden güne dolanıyor, dolandıkça yapışıyor kızgın domates misali damaklarımıza, dolandıkça dolanıyor, soluk borusunu buruşturuyor mukavvayı kamçılıyor gibi. Git işte küçük arkadaş, kurtul bu fileden, hem özgürlük hem kanat; git işte canın istediğince, bizim için de, git işte.

 

Zat-ı alilerinin son dönem stratejisi ve muhalefetin durumu

Gitmiyor işte, bekliyor belli. Bizi bekliyor belli, özgürlüğü kavrayışımıza şahitlik etmek istiyor belli. Yoksa bekler mi karasinek, gider, yiyeceğini yer, larvasını bırakacaksa bırakır ama gider ! Gitmiyor işte, bekliyor belli, bekleyecek belli. O küçük arkadaş gitmiyor, gitmesin isterse ama gidecekler var. Bileti kesilmişler var, gidecekler ! Gidecekler var, savrulacaklar, savrulduktan sonra kötü hatırlanacaklar, her yad edildiklerinde dişleri kamaştıracaklar, bize ömür borçlananlar var. Gitmenin yolunu tuttular, burnu en büyükler, en arsızlar, gitmenin yolunu tuttular. Biz hazır mıyız peki fileyi yırtmaya, delikleri genişletmeye hazır mıyız, yolu açmaya hazır mıyız ? Uyuşmuş gözlerimizin sinirlerine özgürlüğün ışığını yansıtmaya, özgürlüğün ışığını ayağa kaldırmaya hazır mıyız ?  Doğrulmaya, gıcırdaya gıcırdaya birbirine geçmiş kemiklerimizi açmaya, dik durmaya hazır mıyız ?Özgürlüğün bilinmezliğini filenin optimum sıcaklığına yeğlemeye hazır mıyız ? Güvenli bölgeden, konfor alanından çıkmaya ve bunun için sorumluluk almaya hazır mıyız ?Durduğu yerde delinmez bu file, ayağımıza dolanmaz özgürlük, savrulacaklar böyle dökülmez dallarından yana yıkıla. Biz bu fileyi aşmaya, dikelmeye hazır mıyız ? Hazır olmak zorundayız, hazır olmazsak küçülecek bu file gün be gün, dolanacak gün be gün, sarmalayacak gün be gün, tüketecek gün be gün. Seni, beni, bizi, hepimizi tüketecek, posamızda yıkanacak, kalıntılarımızın partiküllerinde atacak nağraları. Bizi tepeleye tepeleye söyleyecek gitmesi gerekenler zafer çığlığını. Hazır mıyız biz, hazır mıyız ? Gitmemek için hazırlanıyor onlar, göz önünde öyle gizli saklı da değil hani. Hazırlanıyor zat-ı alileri, görmüyor musunuz ?

Zat-ı alileri son bir kez daha koltuğu elde etmek için, üzerimize çökecek koltuğu bir kez daha kazanabilmek için stratejisini kurguluyor.

Ekonomi hususunda baştan aşağı saçmalamıyor göründüğü gibi, başka yerden bakıyor işte. Saçmalıyor ülkenin kalkınması yönünden seyredersek, ama o olanı biteni başka yerden izliyor.

Son bir gayretle, son bir hamleyle, son bir illüzyon yapabilmenin zeminini yokluyor o. Jübile vakti gelmiş de geçen bir sihirbaz gibi, ayakları yamulmuş, elleri buruşmuş ama hırslı mı hırslı bir sihirbaz sanki deniyor son illüzyonunu.

Ekonomide istikrar, reel büyüme, fiyatlar genel düzeyinde rahatlama, piyasada güven kısaca olması gereken sağlıklı bir ekonomi vesaire kovalamıyor zat-ı alileri. Derdi başka, maksadı farklı. Son bir kez daha zaferle çıkmak için sandıktan, son bir kez daha oturmak için koltuğa tüm plan.

Popülist politikacıların seçim ekonomileri…

İstihdam oranında çakılma meydana getirmeden, asgari ücrete önemli zam, belli meslek gruplarının yıllardır masada tutulan talepleri, nominal da olsa gösterilebilecek milli gelir artışı, balon da olsa cakası satılabilecek büyüme, hiçbir derde deva olmasa da lafı yuvarlanacak ihracat rakamları istiyor.

Daha sonra kurguladığı planla birlikte ödemeler dengesinde dış açık vermediği sürece yoksulluğu göze alarak, filenin içine tıkıştırdıklarına ülkenin ne kadar güçlü olduğu yalanını atabilmek istiyor. Kısa süreli bir rahatlama, ardından gelen bırakın acıyı zift ilaç ve göz açıp kapayıncaya kadar geçip giden sürede görücü usulü, emanet bir seçimle son dönemi garantilemek istiyor.

Düşük faizle, bunları gençlik rüzgarı gibi estirmeyi istiyor. Sonra oluşacak devasa yıkımın, kurumsal çöküşün kaygısını gütmüyor. Çünkü kendisinden sonrasını zerre umursamıyor, onun için devlet o ve ondan sonrası hiçbir anlam taşımıyor.

Bu planı işletirken bir yandan yeni seçim kanunu taslağı üzerinde de çalışmalar yapmayı ihmal etmiyor. Bir de müsait zamanda gevşemeye başlayan grup içi aidiyet duygusunu perçinleyebilmesi için yeni bir mega-düşman yaratırsa ki bunun için artık dış güçlere sarma zahmetine dahi girmeyip Türkiye’deki muhalefet partilerinin üyelerini hedef almaya başladığını görüyoruz; stratejisini paketleyip sunuma hazır etmiş olacak.

Farklılıkları yüzünden tam ve net uzlaşıyı halen kamuoyu önünde deklare etmeyi başaramamış, halen tam olarak güç birliğinin adını koyamamış, adayını açıklayamamış, nasıl bir yol izleyeceğini kamuoyuna izah edememiş, yönetmeye hazır olduğunu topluma halen tam manasıyla hissettirememiş muhalefetin hantallığı zat-ı alilerine motivasyon kazandırıyor.

Bir kez daha yazıyorum; muhalefet acilen grup konuşmalarında arada bir söylenen yarım ağız laflardan kurtulup somut adımları atmak mecburiyetinde.

Erken seçime zorlayıp sandığı bir şekilde kurdurmak; hazırlıksız yakalanma senaryosu dahilinde muhalefetin elinde feci şekilde patlar.

Yani hepimizin elinde feci şekilde patlar.

Sormak isterim muhalefet aktörlerine;

Tüm teşkilatlar seçim eğitiminden geçti mi ?

Sandık koordinasyonu hususunda kadrolar oluşturuldu mu ?

Müşahit temini konusunda STK’larla istişareler yapıldı mı ?

Muhalefetin ulaşamayacağı tek bir sandık kalmayacak kadar bu konuda çalışıldı mı ?

Demokrasi bilinciyle, özgürlük bilinciyle, aydınlık Türkiye bilinciyle didişmeyi ve hamasi işlerle uğraşmayı bir kenara bırakarak hep beraber belki de ileride 2.sopalı seçimler olarak çetin maça çıkmaya hazır mısınız ?

Hazır mıyız, topyekun, hepimiz ?

O yüzden soruyorum ya fileyi delip geçmeye hazır mıyız diye defalarca, defalarca, defalarca…

Fileye kaynak yapmanın peşinde gitmeye yüz tutanlar, biz gelmeye hazır mıyız peki  ?

Göz gözeyiz yine küçük siyah arkadaşla, şimdi, yine.

Git işte küçük arkadaş, kurtul bu fileden, hem özgürlük hem kanat; git işte canın istediğince, bizim için de, git işte.

Gitmiyor işte, bekliyor belli.

Özgürlüğü kavrayışımıza şahitlik etmek istiyor belli.

Gitmiyor işte, bekliyor belli, bekleyecek belli.

Sen kurtul arkadaş bu fileden, hem özgürlük hem kanat…

Git işte canın istediğince, kafana estiğince…

Kurtul arkadaş, kurtul…

Biz de geliriz, geliriz elbet.

Bir gün geliriz, geliriz elbet…

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —